Hâlâ piyasalarda fiyatlanmasa da gelişmiş ekonomilerde enflasyon endişesi giderek artıyor. Açıklanan her veri üzerinden, ki bunların bir kısmının doğrudan enflasyonla ilgisi olmasa bile, kısa, orta ve uzun vadeye ilişkin enflasyon yorumu yapmak farz oldu. Son olarak dün gelen İngiltere enflasyon verisi de piyasalarda negatif yönde bir sürpriz yarattı. Yüzde 2,9 olarak beklenen ağustos ayı yıllık enflasyonu yüzde 3,2 olarak geldi. Bu aynı zamanda 1997’den beri kullanılan enflasyon serisinin en yüksek değeri oldu. Artışın nedenleri olarak geçen sene hükümetin ağustostan itibaren restorantları desteklemek için dağıttığı yemek kuponlarının o aylarda gıda maliyetini düşürücü etki yapmasının yarattığı baz etkisi ve 2. el araba fiyatlarındaki artış gösterilmekte. (İngiltere’de 2. el araba fiyatlarının yıllık artışı yüzde 18,3’e ulaşmış durumda.)
ABD’de ise 12 aylık enflasyon yüzde 5,3 ile İngiltere’nin hayli üzerinde olmasına rağmen beklentilerin bir miktar altında kaldı. Geçen aya göre yüzde 0,3 artan fiyatlar bu senenin aylık bazda en düşük artışı oldu. Bu da tabi, piyasaların istediği Fed’in faiz artışlarını geciktirmesi yönündeki beklentileri de artırdı. Öte yandan Fed’in enflasyon konusunda asıl dikkate aldığı verinin çekirdek Bireysel Tüketim Harcamaları endeksi (core PCE) olduğunu ve bu endeksin ise 1 Ekim gibi çok geç bir tarihte yayınlanacak olduğunu belirtelim. Türkiye’de de bir süredir Merkez Bankası’nın genel TÜFE yerine çekirdek enflasyonu hedeflemesi konusunda bizzat Sn. Kavcıoğlu tarafından başlatılan bir tartışma söz konusu. Bilindiği gibi ağustos sonu itibarıyle TÜFE yüzde 19,25. Ancak Fed’in enflasyon hedefi olarak kullandığı çekirdek PCE’nin bizde muadili olarak görülebilecek özel kapsamlı TÜFE göstergelerinden “C” endeksi 16,76’da. Bu da MB’ye bir miktar gevşeme imkanı yaratmakta. Ancak Türkiye’nin tüketim sepetinde gıdanın payının ABD’ye göre çok daha yüksek olması nedeniyle gıda fiyatlarını dışlayan bir endeksin hedeflenmesinin doğru olup olmadığı da tartışılır.
Şu ana kadar Batı ekonomilerindeki enflasyon artışları hep geçici faktörlerle açıklandı: Arz zincirlerinde meydana gelen kopukluklar, delta varyantının getirdiği daha önce hesapta olmayan kısıntılar ve bunların yarattığı maliyet artışları, ve yarı-iletkenlerin üretimindeki problemler nedeniyle otomobil, elektronik eşyalar ve diğer dayanıklı tüketici mallarının üretiminde meydana gelen aksamalar gibi. Gelen son rakamların da geçici enflasyonu teyit eder nitelikte görülmesiyle ABD 10-yıllıklarda faizler yüzde 1,3’ün altına hızlı bir şekilde geriledi. Şu anki 10-yıllık seviyesi esasen bugünden itibaren 10 yılda ortalamada ya enflasyonun düşük kalacağını ya da Fed’in bir şekilde ultra gevşek para politikasını devam ettireceği üzerine kurulu. Bu iki varsayım da çok gerçekçi değil doğrusu. Ancak ABD’deki tahvil faizleri ile çekirdek TÜFE arasındaki fark bugüne kadar hiç görülmemiş derece açılmış durumda. (Yüzde 1,27 – yüzde 4,0). Piyasalar enflasyonun yüzde 4-5’lerde kalıcı olabileceği senaryosunu satın alırlarsa tahvil piyasasında büyük bir çalkantı olacağı kesin.
Orta ve uzun vadeye dikkat çeken bazı yorumcular ise kısa sürede geçmesi beklenen olumsuz şartların kalıcılık arz etme ihtimalini ön plana çıkartıyorlar. Nouriel Roubini kaç zamandır stagflasyon olarak adlandırılan yüksek enflasyonla birlikte ekonomik aktivitede durgunluk riskinden bahsetmekte. Büyüme kanadında alınan tüm olağandışı tedbirlere rağmen Çin dahil olmak üzere pek çok ekonomiden yavaşlama sinyalleri gelmesi olayın bir boyutu. Öte taraftan, ABD ve Batı ekonomilerinde kamu ve özel borç miktarının çok yüksek boyutlara ulaşmış olması da merkez bankalarının elini bağlıyor. Roubini arz tarafındaki problemlerin de devam edebileceği iddiasında. Küreselleşmenin zayıflaması, artan korumacılık, reshoring (üretimin içeriye taşınması), gelişen ve gelişmekte olan ekonomilerde nüfusun yaşlanmaya başlaması ve Çin-ABD soğuk savaşı gibi nedenler bir yana bir de küresel ısınmanın gıda üretimi ve fiyatları üzerindeki olumsuz etkisi ve delta ve diğer varyantların beklenenden çok daha uzun süre etkili olabilme durumu arz kanadındaki ciddi problemler.
Şahsen henüz Batıda yavaşlayan büyüme ile birlikte yüksek enflasyonun sürekliliği tezini satın almadım. Ancak her gelen veri bu konuda daha dikkatli olunması gerektiğini de gösteriyor.