Barış görüşmesinden ilerleme sağlanamaması üzerine dünya piyasalarında yeniden satıcılı bir hava hakim. Sahadaki üstünlüğünü kullanan Rusya stratejisini mutlak teslimiyet üzerine kurarak barış müzakerelerini kilitledi.
ABD ve Rusya’nın Tukidides tuzağına düşme riski artıyor. İki tarafta kendi gücünü üstün görüyor ve diğerinin gücünü küçümsüyor. Rusya Ukrayna’yı mutlak teslime zorlamaya kararlı. Batı uygulanan yaptırımların dozunu artırarak Rusya’yı dizginlemeye çalışıyor.
Ukrayna Rusya savaşının Peloponez savaşları gibi uzun sürmesini beklemiyoruz. Ancak Batı ve Rusya arasında uzun sürecek bir ekonomik savaşla karsıyayız. Sovyetler Birliğinin yıkılması ve Çin’in dünya ekonomisine entegrasyonu ile başlayan küreselleşme trendi tehlike altında.
Rusya - Ukrayna savaşında gelinen açmazı rasyonel düşünce ile veya iktisadi çıkarlarla açıklamak mümkün değil. Zelenskiy’nin Nato’ya girerek Ukrayna’yı korumak amacıyla başlattığı girişim muhtemelen ülkenin parçalanmasıyla sonuçlanacak. Putin jeopolitik tehdit nedeniyle başlattığı işgal Rusya’ya ekonomik bir yıkım getiriyor.
Yaşanan gelişmelerden fayda sağlayan tek ülke ABD. Demokratlar Rusya’nın Ukrayna’yı işgali ile Avrupa ile Rusya arasındaki yakınlaşmayı tersine çevirdi ve Batı’nın Rusya’ya karşı konsolide bir güç olmasını sağladı. Rusya’yı Çin ile yakınlaştıracak bu süreç orta vadede ABD ve Avrupalı şirketlerin pazar payı kaybetmesine neden olacak.
Kısa vadeli ekonomik etki ise küresel enflasyonun artması ve büyümenin yavaşlaması olarak görülecek. Rusya’ya coğrafi olarak yakın ve ekonomik olarak bağımlı olan Avrupa’da yavaşlama daha çok hissedilecek. MSCI Avrupa’nın sene başından beri kaybı yüzde 18 düzeyinde.
Rusya ile ilişkisi zayıf olan ABD ekonomisinde ve Brezilya, Güney Afrika gibi emtia ihracatçılarında yavaşlama sınırlı olacak. MSCI ABD sene başından beri yüzde 11 kaybettirmiş durumda. MSCI Brezilya ve Güney Afrika’nın kazancı sırasıyla yüzde 19 ve yüzde 2.
Turizm gelirinin, enerji ve tarım ürünü ithalatının yüzde 30’dan fazlasını Rusya ve Ukrayna’dan temin etmesine rağmen MSCI Türkiye sene başından beri yüzde 2 kazançla gelişmekte olan ülkelerden pozitif ayrışıyor.
Ancak hisse tarafındaki bu pozitif ayrışma kur ve tahvil tarafına yansımıyor. Döviz, CDS ve devlet tahvili piyasalarında Türkiye gelişmekte olan ülkelere göre daha kötü performans gösteriyor. Ankara’nın kur riskini kendi üzerine alan stratejisinin bu ayrışmada etkili olduğuna inanıyoruz.