Batı-Rusya müzakereleri; masa “şimdilik” dağıldı

Zeynep GÜRCANLI Yedi Düvel

Avrupa başkentleri geçen hafta Rusya ile Batı arasındaki “diplomatik bilek güreşine” sahne oldu.

Cenevre’de ABD-Rusya müzakereleri ile başlayan süreci, Brüksel’de Rusya-NATO buluşması ve Viyana’daki AGİT toplantısı izledi.

Ana gündemi, Ukrayna krizine barışçı bir çözüm bulmanın olduğu görüşmelere Moskova’nın ortaya koyduğu “talepler listesi” damga vurdu; Putin yönetimi Batı’dan;

  • NATO’nun doğuya doğru genişlemesinin durdurulmasını,
  • NATO ülkelerinin Doğu Avrupa’ya silah ve asker konuşlandırmaya son vermelerini,
  • Rusya sınırlarına yakın NATO askeri tatbikatlarının azaltılmasını istedi.

Üstelik tüm bu konularda verilecek taahhüdün yazılı-imzalı/onaylı- olmasını şart koştu.

Rusya müzakerelere bu kadar el yükselterek başlatınca da, gerek Amerikalı yetkililerinin Rus mevkidaşları ile buluşmaları, gerekse 2019’dan bu yana toplanmayan NATO-Rusya konseyinin yeniden canlandırılması işe yaramadı. Bu iki kritik toplantıdan sonuç çıkmayınca, AGİT buluşması da “nafile toplantı” haline geldi doğal olarak.

KARŞILIKLI HAMLELER ARTTI

Geçen haftaki Rusya-Batı görüşmelerinde somut hiçbir sonuç çıkmamış olsa da, görüşme sürecinin tümden kapandığını söylemek yanlış olur. Bir sonraki müzakerelere kadar tarafların karşılıklı hamleler dönemi başladı.

  • Batı cephesi “Finlandiya kartını” açtı mesela;

Rusya’nın “NATO doğuya doğru genişlemesin” talebi doğrudan Ukrayna ve Gürcistan’ın üyeliği ile bağlantılıydı; Batı cephesi, her iki ülke konusunda değil Moskova’ya garanti vermek, bir de “tarafsız” Finlandiya’nın NATO üyeliğini gündeme dahil etti. – Finlandiya’nın NATO üyeliği tartışması iki farklı yöne de ilerlemeye aday; “Kırmızı çizgi” olarak Ukrayna ve Gürcistan’ın NATO üyeliğini ortaya koyan Rusya, Finlandiya konusunda daha sessiz bir tutum izliyor. NATO ve Rusya arasında, adı resmen konulmadan Ukrayna ve Gürcistan’ın İttifak’a üye olmamaları için uzlaşma sağlanırsa, Batı Cephesi zaten AB üyeli olan Finlandiya’yı NATO’ya da alarak kamuoyu önünde “zevahiri kurtarma” yolunu seçebilir. Ya da Ukrayna ve Gürcistan için, “tarafsız Finlandiya” formülü Batı-Rusya restleşmesi için çözüm olabilir.-

  • Batı’nın ikinci hamlesi Putin’e yaptırım tasarısı olarak geldi;

Demokrat Biden yönetimi, Washington’da Demokrat senatörler aracılığıyla aralarında Putin’in de bulunduğu Rus hükümet yetkililerine “kişisel yaptırım” kartını çıkardılar.

  • Moskova’nın buna yanıtı ise, yeni askeri tehditlerle geldi;

Rusya Dışişleri Bakan Yardımcısı Sergey Ryabkov, Soğuk Savaş döneminde NATO ve Sovyetler Birliği’ni savaşın eşiğine getiren “Küba füze krizine” atıf yaparak, Moskova’nın Venezuela ya da Küba’ya “askeri yığınak yapma” ihtimalini gündeme taşıdı. Ryabkov ayrıca, “Rus donanmasının da boş durmayacağını” söyleyerek aba altında sopa gösterdi Batı ülkelerine.

  • Rusya’nın elindeki önemli bir başka kart ise Bosna-Hersek’in durumu;

Bosna’daki Sırp milliyetçisi siyasetçiler Moskova’nın da desteğiyle ülkeyi karıştırmak üzere hamle üzerine hamle yapıyorlar.

Ruslar ayrıca, Beyaz Rusya üzerinden Polonya’ya yönelik “mülteci kartını” hala kullanmayı sürdürüyorlar.

İki taraf da elindeki kozları ortaya koyduktan sonra, belli ki asıl müzakereler başlayacak. Nitekim ABD’nin AGİT’teki Büyükelçisi Carpenter’in “bir anlaşma olacağını zaten ummuyorduk. Bu sadece, istişarelere ve düzenli toplantılara giden bir sürecin başlangıcı” diyerek bunun işaretini verdi bile.

AB VE TÜRKİYE’NİN DURUMU

Geçen haftaki toplantı silsilesine AB de, Savunma Bakanları ve Dışişleri Bakanlarını toplayarak katıldı. NATO Genel Sekreteri de bizzat bu toplantıya katılarak, AB ülkelerine Rusya ile müzakereler konusunda bilgi verdi. Ayrıca Almanya Dışişleri Bakanı’nın önümüzdeki hafta Rus mevkidaşı ile görüşe yapacağı da açıklandı. Belli ki ABD yönetimi Rusya’ya karşı, Avrupalı ortaklarını hala “kayıtsız şartsız” arkasına alabilmiş değil.

Rusya’nın talepleri arasında, Karadeniz gibi Rus topraklarına yakın bölgelerde NATO tatbikatlarının durdurulması ya da Ukrayna gibi komşu ülkelere Batı askeri yığınağına son verilmesi olunca, konu doğrudan Türkiye’yi de ilgilendiriyor. Türkiye’nin Montrö Sözleşmesi çerçevesinde “Karadeniz bekçisi” konumu kritik önemde. Benzer şekilde, Ukrayna ile Ankara arasındaki askeri işbirliğinin boyutlarının ne yöne ilerleyeceği de Moskova tarafından yakından takip ediliyor.

Ak Parti hükümeti daha önce Afganistan konusunu, şimdilerde Ermenistan ve Ortadoğu’daki Amerikan müttefikleri ile barışmayı Washington’la temas kurmanın yolu olarak kullanmaya çalışmıştı.

Şimdilerde Ankara aynı yol Ukrayna üzerinden denemeyi hesap ediyor gibi görünüyor. Ancak bu kez “karşı cephede” Moskova’nın olması, Ankara açısından “Dimyat’a pirince giderken, evdeki bulgurdan olmanın” kapısını açmaya aday. Aman dikkat!

Tüm yazılarını göster