“Verilerin algoritmik işlenmesi, varlığın genişletilmiş kodlamasına hesaplanamaz fikirler enjekte ederek kendisini düşüncenin nöro ontolojisinden çıkarıyor. Bu, uzay-zamansal deneyimin ağ bağlantılı altyapıları boyunca dağılmış bir algılama ve düşünme hiperaktivitesiyle sonuçlanmadı; bunun yerine, Shulgin'in Geçişleri'nin öne sürdüğü gibi, şimdi düşüncenin zifiri karanlık, derin bir alanına düşen algılama ve bilişin nötrleştirilmesi veya hareketsizleştirilmesiyle ve geçmişi hatırlamanın veya geleceği tahmin etmenin imkânsız olduğu bir durumla sonuçlandı.’’
-Luciana Parisi, Contagious Architecture
Sanırım girişteki bu ağır alıntıda, Parisi’nin kastettiği yapay zekâ, asıl gerçeklikten çok farklı yeni bir gerçeklik inşa ediyor. Bir nesnenin gerçeği ile dijitali arasında ayrım yapma yeteneğimiz, her geçen gün daha da azalıyor ve kararlar gittikçe daha fazla bu dijital yapı içinde alınıyor.
Westworld dizisinde ziyaretçilerden biri, görevli bir hanıma “Siz gerçek misiniz?” diye sorar. Kadın gülümseyerek, “Aradaki farkı ayırt edemiyorsan, bir önemi var mı?” diye cevap verir.
Bizce, küresel piyasaları etkileyen ana konular petrol, Çin ve faizler olmaya devam ediyor. Daha önce bahsettiğimiz çevre-merkez dinamiği de kendini gösterdi ve ilk çevre ülkelerde kendini hissettiren türbülans yavaş yavaş halkalar şeklinde merkez ülkelere de ulaştı. Tahmin ettiğimiz gibi dolar güç kazanırken, bono faizleri yükselmeye devam etti. ABD borsaları başta olmak üzere küresel borsalar baskı altında kaldı. Çin ise piyasaların yumuşak karnı olmaya devam etti.
ABD 10 yıllık hazine bonolarının faiz yükselişi devam etti ve Ekim 2007'den bu yana ilk kez yüzde 4,50'nin üzerinde işlem gördü. Gösterge MBS getirileri de yüzde 6,33'e ile Temmuz 2007'den beri en yüksek seviyeye ulaştı.
Piyasalar uzun bir süre inkâr içinde yaşamaya çalışmışsa da ve “aradaki farkı ayırt edemiyorsan bir önemi yok” düşüncesi içinde olsalar da belki de FED'in "nokta grafiğini" görünce, gerçeğe biraz daha yaklaştılar. Halbuki keskin bir şekilde yükselen politika faizlerine rağmen finansal koşullar gittikçe gevşemişti. Böylece ekonomik ivme devam etti, işgücü piyasası soğumadı ve enflasyon dinamikleri iyice yer etti. Fakat yavaş yavaş, “Goldilocks” diye tabir edilen hızla düşen enflasyon, hafif ekonomik yavaşlama ve yaklaşmakta olan bir faiz indirim döngüsüne olan inanç; yerini faizler için "Daha uzun süre daha yüksek" söylemine bıraktı. Bu, analizlere ve varlık fiyatlarına dahil edilmesi gereken yeni bir gerçek, en azından merkez bankalarının niyeti bu yönde.
Küresel arka planın, -Çin’deki deflasyonu saymazsak- enflasyonist yönde kaldığını düşünüyoruz. Sadece üç haftada yüzde 10’dan fazla artan petrol fiyatları da değil; "küreselleşmeden dönüş", altyapı harcamaları, iklim değişikliği ve enerji geçişinin yanı sıra çok sayıda yeni teknoloji, ekonomik genişlemeyi sürdürmek için bol miktarda harcama, enflasyonist baskılar yaratıyor.
Merkez bankalarının yeni cevapları ise sadece "veriye bağlı" olmak değil, faizler konusunda "Daha uzun süre daha yüksek" yaklaşımlarına başvurmak. Ancak “Daha uzun süre daha yüksek” faizler, hükümetin bütçe açığı ve yüksek borç yükü için bir sorun. Bono faizlerindeki yükselişin ana sebeplerinden biri de bu. Bu, sadece devlet bütçesi için değil; önümüzdeki yıllarda trilyonlarca dolar borcun yeniden finanse edilmesi gereken kurumsal ve bireysel borçlular için de önemli bir sorun ve bu sadece ABD’nin sorunu değil. Faizlerdeki yükseliş sadece ABD ile sınırlı gibi düşünürsek yanılmış oluruz. Devlet tahvili getirileri bu hafta, aralarında Kanada, Almanya, Fransa, İspanya, İsveç, Belçika, Avusturya, Hollanda, Avustralya, Yeni Zelanda ve Japonya'nın da bulunduğu ülkelerde son on yılın en yüksek seviyesine ulaştı.
Çin’den Avrupa’ya kadar banka CDS spreadlerinde gördüğümüz yükseliş de dikkat çekiciydi.
Ayrıca VIX volatilite endeksi Mayıs ayından bu yana en yüksek seviyesini gördü; Dolar endeksi yılbaşından beri en yüksek seviyesine ulaştı. Çevreden gelen dalgaların merkeze ulaştığının diğer göstergeleri de bunlar.
ABD’de kongre 30 Eylül'den sonra fon sağlamayı kabul etmedikçe, ABD hükümetinin potansiyel olarak kapatılması söz konusu.
Yurt içinde ise reel politika faizi hala negatif olsa da, yükseltilen politika faizinin yanı sıra makro ihtiyati tedbirler ile sıkılaştırma gibi diğer kanallardan da finansal koşulların sıkılaşmasını beklemeye devam ediyoruz.
Daha önce de ifade ettiğimiz gibi finansal koşullardaki sıkılaşmanın, özellikle yurt içi tüketim talebini olumsuz etkilemesi ve bu şekilde cari açığın yeniden dengelenmesine yardımcı olması amaçlanıyor. Yurt içi tüketim talebindeki olası bir ivme kaybı, bazı şirketleri diğerlerinden daha fazla etkileyecek ve hisse seçimlerinde önemli olacak.
Daha önceki yazılarımızda turizm gelirleri ve enerji ithalatındaki düşüş nedeniyle TL'nin yaz aylarında nispeten dar bir bantta kalarak dar hareket edeceğini savunmuştuk. TL, bu beklentiler doğrultusunda hareket etti. Bu bandın, sene sonuna kadar kademeli yukarı eğimli devam edeceğini düşünüyoruz.
Eurobond ve hisse senetleri için olumlu beklentimizi sürdürüyoruz. Yeni politika duruşunun ülke risk priminin düşmesine, olası görünümün ve hatta derecelendirme kuruluşlarından not yükseltmelerine yol açmasını beklemeye devam ediyoruz. Zaman zaman düzeltmeler görsek de bizce trend hala olumlu.