Dünya Bankası Haziran’da yayınladığı raporda 2022 küresel ekonomik büyümesini önceki %4.1 tahmininden %2.9’a düşürmüş, stagflasyon ortamına girilebileceğini belirtmiş idi. Büyüme ve enflasyonun ters istikametlere doğru gittiği bir ortamda politika yapıcıları da zor koşullar ile karşı karşıya. Gelişmiş ülke merkez bankalarının enflasyon hedefi %2. Ancak Kovid-19 sonrası oluşan aşırı mal talebi, arz tedarik zinciri sorunlarının devam etmesi, savaşla birlikte emtia fiyatlarındaki artışla oluşan negatif arz şokları ve ücret baskıları ile bu hedefi tutturmak yakın gelecekte imkânsız gözüküyor.
Başlıca 3 merkez bankasından da faiz artışları geldi. Fed güçlü bir sinyalle 75 baz puan faiz artırırken 2022 sonuna kadar 175 bps daha artış öngörüsü ile politika faizini %3.4’e yükselteceğini ve sıkılaştırmaya 2023’de de devam edeceğinin yönlendirmesini yaptı. Fed; 2024 sonuna kadar %2’nin altında göreli daha zayıf bir büyüme ve işsizlikte de bir miktar artış bekliyor. 9 trilyon $’a ulaşan bilançosunu küçültmeye devam ediyor.
2007’den sonra ilk kez İsviçre Merkez Bankasından da %0.5 faiz artışı geldi. Faiz rekor düşük seviyelerden eksi %0,25’e yükseltildi. İngiltere merkez bankası (BOE) da Aralık’ta başladığı faiz artımına devam ederken, faizi %1,25’e yükseltti. BOE enflasyonun sonbaharda, enerji maliyetlerindeki artışla %11’e yükselebileceğini öngörüyor. Enflasyonun tekrar %2 seviyelerine gerilemesi için ise 2 yıl sonrasını adres gösteriyor.
Avrupa Merkez Bankası (ECB) de, kalıcı ve yaygın enflasyon baskıları ile para politikasında normalizasyonuna başladı: Temmuz başında varlık alım programı sonlandırılacak. Temmuz ve Eylül’de faiz artışına ilişkin sözlü yönlendirme yapıldı. Kurum 11 yıl sonra ilk kez Temmuz’da 25 baz puan faiz artırımını değerlendirdiğini belirtti. Eylül’deki faiz artışının, enflasyon görünümü kötüleşirse, daha yüksek oranda olabileceği belirtiliyor. Sonraki kararlar gelen verilere bağlı olacak. Mevduat faizi bölgede eksi %0,50’de. 2022- 2023 büyüme projeksiyonu aşağı yönlü revize edildi.
Euro bölgesi aynı zamanda fragmantasyon riskleri – normalleşme sürecinde para politikası aktarım mekanizmasının bölge ekonomilerine heterojen yansıyarak bozulması – ile baş etmeye çalışıyor. Yapılan acil toplantı sonrasında bankanın pandemi varlık alım programında yeniden alımlar için esnekliğinin olduğu ve fragmantasyon risklerini bertarafa yönelik yeni bir enstrüman hazırlığının hızlandırılacağı taahhüdü piyasalarda olumlu karşılandı. Bundan sonra piyasalar daha fazla detay ve/veya aksiyon bekleyecek. Almanya ve İtalya 10 yıllık tahvil getirileri farkı, toplantı sonrası 200 bps’nin altına kadar geriledi. Fark, karar öncesinde yaklaşık %2.5 seviyesinde olup, salgın sonrasındaki en yüksek seviyeye ulaşmıştı. Avrupa borç krizi döneminde ise fark 500 bps seviyesine yükselmiş idi.
Japonya Merkez Bankası (BOJ) ise daha şahin üç merkez bankasından farklı olarak para politikasını değiştirmedi: Kısa vadeli faiz: eksi %0.1’de sabit. Uzun vadeli faizlerin sıfır mertebesinde kalmasını sağlamak için banka günlük olarak sınırsız 10 yıllık tahvil alımına devam edecek. Diğer bir deyişle; küresel parasal sıkılaştırma dalgasının aksine miktarsal genişlemesini sürdürüyor.
Bu kararların finansal piyasalar üzerindeki etkilerine bakarsak; Hisse senetleri piyasalarında, merkez bankalarının faiz artışlarının ekonomik yavaşlamayı tetikleyeceği endişeleri ile sert satışlar görüyoruz; S&P 500, Mart 2020 salgın dönemi dip seviyesinden sonra en sert haftalık satışını gördü; %5.8. Endeks 3 Ocak’taki zirvesinden 13 Haziran itibariyle %20 gerileyerek ayı piyasasına girmiş idi. Nasdaq ise 22 Kasım’daki zirvesine göre 17 Cuma kapanışına göre %33 değer kaybetmiş durumda. Kovid döneminde- 2 yılda- dip seviyesinden zirve seviyesine göre; S&P 500 %115, Nasdaq ise %134 yükselmiş idi. MSCI-Dünya; Mart 2020 sonrası en olumsuz haftalık performansını gösterdi: %5,9 gerileme. Eurostoxx 600’de %4,6 ve Japon Topix’te %5,5 haftalık düşüşler oldu. Devlet borçlanma piyasalarında 10 yıllık gösterge ABD tahvil getirileri de faiz artırım beklentileri ile artışa devam ederken, büyümeye yönelik kaygılar bu artışları sınırlıyor: ABD 10 yıllık tahvil getirisi: %3.22’de. Döviz piyasalarındaki başlıca para birimlerine bakıldığında; BOJ’un tahvil getirilerini sıfır seviyesinde tutma taahhüdü ile yen dolar karşısında son 20 yılın en düşük seviyesine geriledi. Yenin dolar karşısında değer kaybındaki hızlanma Mart başından beri devam ediyor: %17.5. Euro/dolar paritesi son bir yıldaki tepe seviyesinden %12 değer kaybıyla 1,05’de. Jeopolitik gelişmelerin bölge ekonomisini daha fazla etkilemesi ve Fed’in daha agresif faiz artıracağı beklentisi, paritenin değer kaybında etkili olmuş gözüküyor.