Dünya ekonomileri, ya da moda deyimiyle global ekonomiler son birkaç yıldır, ama özellikle 2022 yılında, neredeyse istisnasız, ciddi sorunlarla mücadele içindeler. Bu mücadeleleri kazananlar olduğu gibi kaybedenler de tabii ki var. Ancak kazanımlar da, kayıplar da süreklilik arz etmiyor. Ekonominin dinamizmi içinde yoğun bir değişimler süreci her yerde yaşanıyor.
Ana konulara baktığımızda, hepimizin gayet iyi bildiği ve yakından takip ettiği başlıklar; enflasyon, büyüme, ülkelerin GSYİH, petrol fiyatları, işsizlik, emtia fiyatları vb. birçok ana tema mevcut… Bunlara son üç yılın gündeminden düşmeyen COVID-19 pandemisini de mutlaka eklemekte yarar, hatta zorunluluk var. Eğer uzun süreli olursa Rusya ile Ukrayna savaşı da eklenmeli…
Müteakip yazılarımda, gerektikçe, yeri geldiğinde iktisat disiplini içinde tamamı hakkında görüşlerimi okurlarımla paylaşacağım. Bu yazımda, bu konuya daha makro bir gözlükle bakarak biraz farklı yaklaşmayı tercih ettim.
Ülke ekonomileri de aynı kurum veya şahıs ekonomilerinde olduğu gibi kayıp ve kazançların kendi iç dengeleri ile yürütülmektedir.
Bunu aynen dış politikalar için sık sık belirtildiği gibi; ülkeler arasında dostluk, kardeşlik ve benzeri ilişkiler yerine asıl olan ülke menfaatleridir şeklinde de düşünmek uygun olacak…
Ülke ekonomileri bugün, kısa ve orta vadede kazanç olasılıkları ile hesaplanabilir risklerini karşılaştırmak ve tabii olarak da buna göre pozisyon almak ve dinamik politikalar üretmek zorundalar.
Artık eskiden olduğu gibi ekonomi yönetimi; sözel yaklaşımlar, hamasi nutuklar, halk arasında yaygın kullanılan “cek-cak” türündeki vaatlerle değil, çok daha fazla matematik kullanılarak yapılmak durumunda.
Aritmetiği kullanmak, sonra matematiğe de hızla geçmek gerekiyordu. Bunu gelişmiş ülkeler daha önce yaptılar, diğer ülkeler de kendi yapısal koşullarında yapmaya çalışıyorlar.
Bugün dünyadaki ekonomilerde hepimiz biliyoruz; enflasyon iktisadî ve toplumsal bir sorun.
Ama ne kadar enflasyon?
Günlük konuşma dilinde “Azı karar, çoğu zarar” şeklinde ifade edilen dozun ülke makroekonomik yapısına göre oluşturulması ekonomi yönetiminin temel hedeflerinden… Buna karşılık ortadaki değişik riskler arasında başta durgunluk ve hiperenflasyon olmak üzere birbirini takip eden birçok risk olduğu malûm.
Aynı şirketlerde yapıldığı gibi, adeta bir swot analizi yapmak şart olmuş durumda…
ABD’de son kırk yıl içinde görünmeyen derecede yüksek enflasyonun varlığı, başlarda geçici olabilir yaklaşımıyla izlenmiş olsa da, bugün ulaşılan oran %7.89 ile ABD ve diğer ekonomilerin karşısında…
ABD Hazine Bakanı Prof. Dr. Janet Yellen, görevine başladığında, güçlü bir dolar yapılaşmasını istediğini verdiği ilk demeçlerinde belirtmişti. Tabii olarak FED Başkanı Jerome Powell da bakanın hedef olarak gösterdiği doğrultuda hareket edecekti. Etti de zaten… Bakan Yellen de FED Başkanı’nı destekleyen kararlara imza attı…
Bu noktada bir miktar kontrollü enflasyon artışına müsaade edilecekti. Zaman içinde global ekonomilerde var olan sorunların hızla ve kuvvetli biçimde derinleşmesi doğal olarak, her ne kadar ekonomi anlamında süper güç olan ABD ekonomisini de etkiledi…
Powell bir süre ABD enflasyonunun daha güçlü bir ABD Doları yapısı oluşturulması hedefi doğrultusunda geçici olabileceğini belirtmiş olsa da, gerçek beklenenin üzerinde konumlandı, enflasyon beklentisi iki kez revize edilerek artırıldıysa da %7,89 oranı fiilen gerçekleşti…
Euro bölgesinde durum farklı mıydı?
Hayır…
ECB Başkanı Christine Lagarde, önceleri konuya moral-motivasyon açısından yaklaşmayı denemiş olsa da, Almanya Şansölyesi Angela Merkel’in son döneminde Alman ekonomisinde de enflasyon oranı, geçmiş dönemlere oranla önemli bir artış trendi yakaladı.
İşte tam da bu dönemde, Birleşik Krallık’ın Brexit uygulaması bir taraftan ekonomideki risklerin hesaplanabilir olmasının ötesinde kaldı, İngiltere’de de enflasyon oranı arttı. Başbakan Boris Johnson bir süre mücadelenin ardından, fazla da zaman kaybetmeden durumu kabul ederek alınması gereken önlemleri gündeme getirdi.
Euro Bölgesi veya AB üyesi olmayan ülkeleri de dikkate alarak, Avrupa’da enflasyon oranları artışı bu defa yüksek düzeylerde gerçekleşti.
Peki, geride kalan diğer iki önemli ekonomide durum bundan farklı düşünülebilinir miydi?
Bugünün dünyasında koskoca bir hayır demek yanlış olmaz…
Çin ekonomisi de, Rusya Federasyonu ekonomisi de enflasyonla mücadele etmekteydi. Ne Rusya Federasyonu Başkanı Vladimir Putin, ne de Çin Halk Cumhuriyeti Devlet Başkanı Şi Cinping bu mücadelelerinde henüz başarılı olamadılar.
Enflasyonun iktisadî gereği olarak enflasyonist baskı altındaki ülkelerin ulusal para birimleri genelde değer kaybeder. Yuan ve Ruble ciddi değer kaybına uğrarken ABD Doları bir derece değerini Euro ve Sterling karşısında zaman zaman güçlendirerek korumayı becerdi. Bizim ulusal paramız TL de bu arada son derece önemli ölçüde değer kaybına uğradı. Bunu Hazine ve Maliye Bakanı Dr. Nureddin Nebati de belirtti.
Yüksek enflasyon altındaki ekonomiler; ulusal paralarının değer kaybı, kur artışları karşısında kalmaları, hiperenflasyon riskinin gelmekte olması, faiz artışları, cari açık riskinin gerçekleşmesi ve benzeri birçok ekonomi problemleri ile karşılaşmaktalar.
Bu üstelik kısa vadede çözülebilir bir sorun değil, aslında orta-uzun vadeye yayılacak bir sorunlar yumağıdır.
Bu düzlemde, diğer bir güçlü kadın yönetici, IMF Başkanı Kristalina Georgieva (PhD) ülkelerle kredi ilişkilerini, görüşmelerini daha da yoğun frekanslarda sürdürmekte.
Kısa bir DÜNYADA EKONOMİ turu ile bugün ilkyazımı DÜNYADA EKONOMİ başlıklı köşemde sizlere sundum. Türkiye’nin ilk ve tek ekonomi gazetesinde köşe yazarı olmak hedeflerimdendi, bugün ilkyazımla bu hedefime ulaştım. Umarım ve dilerim uzun vadeli bir birliktelik için iyi bir başlangıç olsun.
Bundan böyle DÜNYADA EKONOMİ köşemde okurlarımla buluşacağım. Benim için; her ne kadar on beş yıla yakın bir süredir sektör dergilerinde köşe yazarlığı deneyimim olsa da, bu gerçekten heyecan verici bir başlangıç.
Umarım ve dilerim başarılı yazılarla karşınızda olayım…
Bunu yapabilmem için; köşemi takip etmenize ve eleştirilerinize gereksinim duyacağım…
Esirgemezsiniz herhalde diye düşünüyorum.