Barışçıl ilişkiler çok daha iyi bir tercih olabilir

İlter TURAN SİYASET PENCERESİ

Bu günlerde Yunanistan’da yoğun bir hareketlilik var. Uzun yıllar ABD ve NATO ile ilişkilerini nasıl düzenleyeceğine ilişkin tereddüt yaşadıktan sonra, Miçotakis hükümeti ABD’ye kapılarını tamamen açmış bulunuyor. ABD Dedeağaç’taki liman tesislerini genişlettiği gibi, ülkenin birkaç yerinde de üsler kurmakta. Zahiren, Yunanistan’daki Amerikan varlığının genişlemesi Bulgar ve Romen savunmasını güçlendirmeyi öngörmektedir. Bir çatışma alanına dönüşen Karadeniz bölgesinde NATO mukabelesi ile durdurulamazlarsa, Rusların bölgedeki nüfuz alanlarını genişleterek geçmişteki süper güç konumuna yeniden kavuşmayı amaçladıkları ileri sürülmektedir.

Eğer Başkan Trump’ın ülkesinin Avrupa savunmasından tedricen çekileceği, hatta imtiyazlı ikisadi ilişkileri dahi sonlandıracağına ilişkin beyanları hatırlanacak olursa, ABD’nin tekrardan NATO liderliğine soyunması ve Yunanistan’daki varlığını güçlendirmesi bir sürpriz olarak görülebilir. Göreve başlamasıdan kısa bir süre sonra Biden, muhtemelen Amerikan halkından ziyade dış işleri ve savunma camialarının tercihlerini yansıtarak,  Amerika’nın Avrupa’ya geri döneceğini ilan etti. Ancak Amerikan siyasi hayatı değişkenliğini koruyor. Demokratların Kongre’nin iki kamarasında da çoğunluklarını koruyabilecekleri pek kesin değil. Trump veya onun fikirlerini izleyen birisinin Beyaz Saray’a dönmesi pek de uzak bir ihtimal gibi gözükmüyor. Dolayısıyla, ABD’nin Avrupa’ya duyduğu ilgi, Pasifik’e dönük olarak yeniden azalabilir. Başka türlü ifade edecek olursak,  ABD’nin Avrupa güvenliğine duyduğu ilginin ne oranda süreceğini iyi bilmiyoruz.

ABD’nin taleplerine uyumlu yaklaşması, Yunanistan’ın Rus tehlikesinden derin endişe duymasından ziyade, geliştirdiği ilişkinin Ege ve Doğu Akdeniz’de Türklerle giriştiği rekabette kendisini askeri bakımdan daha donanımlı yapacağını düşünmesinden kaynaklanmaktadır. Yunanistan’ın sergilediği cömertlik karşısında, ABD Yunanistan’a yeni silahlar vermiş, ve belki de daha önemlisi, Türkiye’nin Rus yapımı S-400 füzeleri alması nedeniyle üretiminden dışladığı F-35 uçakları satın almasına imkan sağlamıştır. Şu sıralarda Türkiye ise yeni F-16’lar alabilmek için dahi Kongre’nin onayını beklemektedir. Hatırlanacağı üzere, kısa süre önce gerçekleştirdiği Washington ziyareti sırasında Bay Miçotakis Kongre’nin bu satışa karşı çıkması talebini dile getirmiştir. Türkiye ve Yunanistan’ın NATO’ya üye olmasından bu yana, ABD ve diğer NATO üyeleri iki ülke arasındaki silah dengesinin korunmasına çalışmışlardır. Türkiye yeni uçak almaktan mahrum bırakılırsa, denge tehlikeli bir şekilde Yunanistan lehine bozulacaktır.

Türkiye’nin ABD ile ilişkileri bir sorunlar yumağıdır. İki ülke arasında karşılıklı güven büyük ölçüde aşınmıştır. Son zamanlarda ilişkileri tamir etmek üzere çabalar gösterilmekle birlikte, peşpeşe yeni sorunlar ortaya çıkmakta ve olumlu gelişmeleri sarsmaktadır. Türkiye’de yaygın olarak paylaşılan bir değerlendirme, Amerikalıların Türkiye’yi dışlayan savunma planları yaptıklarıdır. Bazı gözlemciler,  gerek siyasi ilişkilerde gerek teknoloji alanında gözlenen gelişmelerin, ABD’nin geçmişe göre Türkiye’ye duyduğu ihtiyacı azalttığını ileri sürmektedirler. Her halükarda, yakın vadede ilişkilerde önemli bir iyileşme beklenmesi için bir neden bulunmamaktadır.

Günümüzde hüküm süren şartlar, Yunanistan’ı en basit ifadeyle “tahrikkar” bir siyaset izlemek konusunda cesaretlendirmiştir.  Bu siyasetin bir boyutu anlaşmalardaki açık hükümlere rağmen bazı adaları silahlandırmak, ve Ege Denizindeki mülkiyeti belirlenmemiş bazı ufak adalara ve kaya parçalarına sahip çıkmaktır. Diğer boyutu ise, ABD ve AB ülkelerini, barışı tehdit ettiği gerekçesiyle Türkiye’ye karşı harekete geçirmektir. Halihazırdaki Türk hükümetinin dünyanın büyük bölümünde pek popüler olmaması,Yunanistan’ın Türk aleyhtarı kampanyasını kolaylaştırmaktadır. İlginçtir ki, bu siyaseti Yunanistan muhalefeti desteklememektedir.

Ardındaki popüler destek, Yunan hükümetinin bazı gerçekleri gözden kaçırmasına neden olabilir. Şu anda ABD ve AB ülkeleri Yunan görüşlerine sempati ile yaklaşıyorlar ya da öyle görünmek işlerine geliyorsa da, çıkarları Yunanistan’ın kendilerini de içine çekmeye çalışacağı bir Türk-Yunan çatışması olmayıp, böyle bir çatışmanın ortaya çıkmamasıdır. İkinci olarak ülkeler, uluslarası alanda cereyan eden olaylar karşısında, tutumlarını kolaylıkla değiştirebilmektedirler. Hatta, yaygın değerlendirmelere göre, halihazırdaki Türk hükümetine fazla hayranlık duyulmamakla birlikte, Ukrayna’daki çatışma Türkiye’nin Batı savunma camiası içindeki konumunu güçlendirmiştir. Dolayısıyla, başkalarının desteğine güvenerek bir komşuya karşı dostane olmayan politikalar izlemek pek makul gözükmüyor. Barışçıl ilişkilere bağlı kalmak, ilişkileri o tür yöntemlerle geliştirmek çok daha güvenilir bir tercih olabilir. Halihazırdaki Yunan lider kadrosunun Anadolu’da yaşadıkları hezimeti, ve Atatürk ve Venizelos’un iki ülke arasındaki anlaşmazlıkları başkalarının desteğini aramadan aralarında görüşerek halletmelerini nasıl hatırlamadığını ben bir türlü anlayamıyorum.

Tüm yazılarını göster