Yıl bitti; ekonomide 2022 tablosu netleşmeye başladı. Ancak ilginç bir şey oluyor. Aynı göstergeler çok farklı şekillerde yorumlanıyor. Bu hafta açıklanan dış ticaret ve enflasyon rakamlarında bu bakış farklılığını çok açık gözledik. Dış ticaret rakamlarında ihracat artışını öne alan bakışa göre işler yolunda, ama ithalattaki artışa ve açıktaki rekora bakanlar ise kaygılılar. Aynı şekilde yıllık enflasyonda Aralık ayındaki düşüşe bakanlar olumlu yorumlar yaparken, yılsonu itibariyle son 21 yılın en yüksek seviyesine çıkan enflasyonu alarm verici bulan önemli bir kesim vardı.
Yıllık bir 2022 değerlendirmesi yapmak gerekirse denilebilir ki: Türkiye geçen yılSonlarında yeni ekonomik modele geçerken yola “cari açık daralsın, enflasyon düşsün” diye çıkmıştı ama aradan geçen bir yılı aşkın sürenin sonunda ne cari açık daraldı, ne de enflasyon düştü. Aksine açık daha da genişledi; enflasyon daha da arttı.
2021 Eylül ayında açıklanan 2022-25 Orta Vadeli Program’da 2022 sonu için yüzde 9.8’lik TÜFE enflasyonu hedeflenmişti. Ancak yılı 54.5 puanlık bir sapma ile yüzde 64.3 seviyesinde kapattık. Türkiye 2001 krizinden bu yana hiç bu kadar yüksek enflasyon yaşamamıştı. Özellikle düşük gelir grupları olmak üzere toplumun önemli bir kesimi mağdur oldu; 2021 sonunda OVP’ye itibar edip; ona göre hesap kitap yapan işletmeler, enflasyonun hedefin 6.5 kat üzerinde gerçekleşmesi ile zarar gördüler.
Dış ticarette de durum farklı değil. İsteyen bardağın dolu tarafından, yani ihracat artışından bakabilir ama tablonun tamamı endişe veriyor. İhracatımız 2022’de arttı ama ithalatımız daha çok arttı ve sonuç olarak dış ticaret açığımız katladı. Rakamlar durumu açıklıyor. Geçen yıl ihracatımız yüzde 12.9 artışla 254.2 milyar dolar oldu. “Zor bir yılda çift haneli artış başarıdır” denilebilir ama ithalat yüzde 34 artarak 364.4 milyar dolara çıkmasaydı. Dış ticaret açığının yüzde 138 genişleyerek 110 milyarı aştığı, ithalatın üçte bir oranında arttığı bir tabloda “ihracat arttı” diye sevinmek Polyanacılık olur.
Hem ihracat, hem ithalat hem de dış ticaret açığında rekor kırmışsak dönüp uygulanan programa bakmak gerekir. Eğer ihracat artarken açık daralıyorsa yani ihracat ithalattan daha hızlı artıyorsa program o zaman sonuç üretiyor demektir.
Enerji fiyatlarındaki artıştan kurun aylardır baskılanmasına kadar dış ticaretteki olumsuz tabloyu açıklayıcı birçok neden sıralanabilir. Sanayicilerin dediği gibi “Her şey üst üste geldi. Başta Avrupa olmak üzere ana pazarlarımız durgunluğa giriyor. Asgari ücret artıyor. EYT yükü geliyor. Enerji pahalılaşıyor. Kurlar ise baskılanıyor.” Bu gelişmelerden son üreticilerin enerji ve işgücü maliyetleri daha da arttı. Fiyat tutturmak, dış piyasalarda rekabet edebilmek daha da zorlaştı.
Sorunu doğru tanımlayıp, doğru aksiyon almak gerekir. Yanlış yaklaşımlar doğru çözümler üretmez. Türkiye son aylarda ideal kurun ne olması gerektiğini tartışıyor. Oysa tartışması gereken ideal enflasyonun ne olması gerektiğidir. Enflasyonda makul seviyelerin çok uzağındayız. Sorunumuz ekonomide fiyat istikrarının ciddi şekilde bozulmuş olmasıdır. Fiyat istikrarının bozulduğu, enflasyonun çok yüksek seviyelerde seyrettiği bir ortamda makro-hedeflere ulaşmak ve makro dengeyi tutturmak söz konusu olamaz.