Selçuk Turgay AZAK
Vergi Müfettişi – Ekonomist
Toplumsal düzen içerisinde en önemli aktivitelerden biri alışveriştir. Alışverişin hızlı ve maliyetsiz gerçekleştirilebilmesi için herkes tarafından kabul edilen ve kullanılan değere para denir. Para olarak kullanılan kıymet öncelerde altın ve gümüş gibi değerli madenlerdi. Söz konusu madenler kendi içerisinde de bir değere sahip olduğu için mal para olarak adlandırılmaktaydı.
Dünya tarihinde yaşanan coğrafi keşifler, Kıta Avrupası’nda yaşanan reform hareketleri, sonrasında sanayi devrimi, küresel iktisadi faaliyetleri ve ticaret hacmini artırmış ve alışverişin daha hızlı ve maliyetsiz yapılabilmesi için bankalar tarafından banka notu olarak ifade edilen banknotlar çıkarılmaya başlanmıştır. Söz konusu banknotlar, ilk zamanlar kişilerin veya kurumların bankada bulunan değerli madenleri karşılığında bankalar tarafından verilen bir belgeydi. Bu belge ile ticaret daha hızlı ve daha kolay yapılmaya başlanmıştı. Günümüze geldiğimizde ise para olan kullanılan banknotların birebir altın karşılığı bulunmamaktadır. Günümüzde banknotlar, kendi özünde değeri olmayan ancak onu tedavüle çıkaran merkez bankası tarafından belli bir satın alma gücünün taahhüt edildiği kağıt parçalarıdır. Söz konusu kağıt parçalarının değerini aşındıran yani satın alma gücünü azaltan en önemli faktör enflasyondur. Enflasyona uğrayan banknotlar ekonomik kesimler tarafından portföylerde tutulmak istenmez. Çünkü kişiler, ellerinde bulunan aynı banknot ile zamanla daha az mal ve hizmet satın almaya başlamaktadır. Bu durumda banknot ihraç eden otorite söz konusu olumsuzluğu engellemek adına banknot ihracını azaltır ki, değerini yani satın alma gücü önceki seviyesine gelsin.
Öte yandan yukarıda yer alan durumun yaşanmaması için geçmişte küresel sistemler oluşturulmaya çalışılmıştır. Anılan durumla ilgili en önemli sistem, İkinci Dünya Savaşı’nın sonunda ortaya çıkmıştır.1944 yılında ABD’nin New Hampshire eyaletinde bulunan Bretton Woods isimli küçük kasabada gerçekleştirilen toplantıda, dünya parasal düzenine yönelik devrim niteliğinde bir adım atılmıştır. Kurulan parasal sisteme göre ülkelerin karşılıksız para basmasının ve döviz kurlarının dalgalanmasının engellenmesi amaçlanmıştır. Buna göre tüm ülkelerin para birimi dolara bağlanmış, dolarda altına bağlanmıştı. Yani ekonomik aktörler diledikleri takdirde doları altına, altını da dolara çevirebilecekti. Bu durum doların rezerv para olmasına neden olmuştur. Ancak sonraki yıllarda ABD’nin dış ticaret açıkları vermesi ve arkasından ABD’nin daha fazla dolar ihraç etmesi neticesinde ABD’de enflasyon yükselmeye başlamıştır. Bu durumda ülkeler, değeri altın karşısında sabitlenmiş doların değerinin düştüğünün farkında olduğundan dolar rezervlerini hızlıca altına çevirmeye başlamışlardır. 1973 yılına gelindiğinde altına yönelik talebin artmasıyla ilgili sistem çökmüş, sonrasında dolar ve diğer ülkelerin para birimleri dalgalanmaya bırakılmış ve altın karşılığı olmadan piyasaya dolar ihraç edilmeye başlanmıştır.
Günümüzde parasal sistem banknot temelinde oluşturulduğundan ve artık birebir altın karşılığı basılmadığından banknotun değerinin aşınmaması için merkez bankaları bu durumlarda banknot ihracının azaltmayı tercih etmektedirler. Bu kapsamda, Amerikan Merkez Bankası da 2007 finansal krizi ve sonrasında pandemi sebebiyle iktisadi faaliyetleri desteklemek amacıyla piyasaya dolar ihracını hızlandırmış, likidite bolluğu enflasyona sebebiyet vermiş ve bugün yükselen enflasyonu düşürmek için FED likiditeyi geri çağırma yolunu tercih etmiştir.
Son olarak FED tarafından uygulanan bu politikanın, maliyet itişli enflasyonu çözme noktasında yeterli bir karar olmadığı yönündeki fikrimizin altını tekrar çizmek istiyoruz.