Gelir Vergisi Kanunu’nun (GVK) “Vergiye uyumlu mükelleflere vergi indirimi” başlıklı mükerrer 121. maddesi ile ticari, zirai veya mesleki faaliyeti nedeniyle gelir vergisi mükellefi olanlar ile kurumlar vergisi mükelleflerine (finans ve bankacılık sektörlerinde faaliyet gösterenler, sigorta ve reasürans şirketleri ile emeklilik şirketleri ve emeklilik yatırım fonları hariç olmak üzere), yıllık gelir veya kurumlar vergisi beyannameleri üzerinden hesaplanan verginin %5’ini, (2024 yılı için 6 milyon 900 bin geçmemek kaydı ile) ödenmesi gereken gelir veya kurumlar vergisinden indirme hakkı tanınmıştır. Ancak bu indirimden yararlanmak aşağıda koşulların birlikte gerçekleşmesi koşuluna bağlanmıştır.
1. İndirimin hesaplanacağı beyannamenin ait olduğu yıl ile bu yıldan önceki son iki yıla ait vergi beyannamelerinin (yıllık gelir vergisi ve kurumlar vergisi beyannameleri, geçici vergi beyannameleri, muhtasar, muhtasar ve prim hizmet beyannameleri ile katma değer vergisi ve özel tüketim vergisi beyannameleri) kanuni süresinde verilmiş (Kanuni süresinde verilen bir beyannameye ilişkin olarak kanuni süresinden sonra düzeltme amacıyla veya pişmanlıkla verilen beyannameler bu şartın ihlali sayılmaz) olması,
2. Yukarıda belirttiğimiz süre içerisinde kesinleşmiş olması koşuluyla vergi beyannamelerindeki vergi türleri itibarıyla ikmalen, re’sen veya idarece yapılmış bir tarhiyatın bulunmaması (Kesinleşen tarhiyatların, indirimin hesaplanacağı beyannamenin ait olduğu yıl için geçerli olan, birinci fıkradaki indirim tutar sınırının %1’ini aşmaması durumunda bu şart ihlal edilmiş sayılmaz.),
3. İndirimin hesaplanacağı beyannamenin verildiği tarih itibarıyla, yukarıdaki ilk koşul kapsamındaki vergi beyannameleri üzerine tahakkuk eden vergilerin ödenmiş olması
4. vergi aslı (vergi cezaları ile fer’i alacaklar dâhil) 1.000 Türk Lirası’nın üzerinde vadesi geçmiş borcun bulunmaması, şarttır.
Ve yine bilindiği gibi vergi borçları, bankalardan ödenmek istenirse sadece kamu bankaları aracılığı ile ödenebilmektedir. Bu bankalar da veznelerinden ödeme kabul etmemekte, sanki herkes kamu bankalarında hesap açmak zorundaymış gibi, sadece hesaplardan ödeme yapılmasını istemekte veya ATM cihazlarına, bankamatiklere yönlendirmektedir. Bankamatiklerden ise geçerli bir ödeme makbuzu alınamamakta, makbuz için vezneye gidildiğinde ayrıca ücret talep edilmektedir.
Kamu alacaklarını tahsil peşinde koşan bir idari anlayışın, özel bankaların vergi ödemelerine aracılık etmesini kabul etmemesini, özel bankalara tahsil yetkisi vermemesini, mükellefleri kamu banlarının elinde oyuncak etmesini anlamak mümkün değildir.
Neyse, konumuza dönelim.
Bir mükellef yukarıdaki koşulların hepsini yerine getirmiş, beyannamelerini süresinde vermiş, vergilerini zamanında ödemiş. Yalnızca bir ayın vergisi geç yatmış. Geç yatmanın kendi kusurundan kaynaklanmadığı savı ile kurumlar vergisi beyannamesini ihtirazi kayıtla vererek, vergiye uyumlu mükelleflere tanınan vergi indiriminden yararlandırılmasını talep etmiştir. İdare ihtirazi kaydı nazara almayınca da, haksız/fazla tahsil edilen verginin faizi ile iadesi talebi ile dava açmış.
Mükellef davasında, verginin ödenmesi gereken son günde hesabında parası olduğunu, bankaya ödeme talimatı verdiğini, ancak bankanın ödemeyi geç yaptığını ileri sürmüştür.
İlginç bir dava. İlginçliği, varılacak sonucun lafzi yorumun mu yoksa hakkaniyete dayalı yorumun mu baskın olacağına bağlı olması.
İlk derece mahkemesi yargılama sonucunda; süresi içerisinde verilen beyanname üzerine tahakkuk eden verginin geç de olsa ödenerek vergisel yükümlülüklerin yerine getirildiği, davacı şirket tarafından ödeme süresi içinde ilgili bankaya ödeme talimatı verildiği dolayısıyla geç ödeme iradesinin oluşmadığı, kanun hükmünün getiriliş amacı da dikkate alındığında, davacı şirketin, vergiye uyumlu mükellef olmadığına yönelik değerlendirmenin, kişi ve toplum yararı arasındaki dengeyi bozucu nitelikte, hakkaniyete aykırı olduğu sonucuna varıldığından davacı şirketin söz konusu indirimden yararlandırılmamasında hukuka uyarlık görülmediği gerekçesiyle, davanın kabulüne karar vermiştir.
Buna karşılık İstinaf Mahkemesi, kanunda indirimin hesaplanacağı beyannamenin ait olduğu yıl ile bu yıldan önceki son iki yıla ait vergi beyannamelerinin kanuni süresinde verilmiş ve bu beyannameler üzerine tahakkuk eden vergilerin kanuni süresinde ödenmiş olmasının vergi indiriminin uygulanma şartlarından biri olarak belirlendiği, 2018 yılının Mart dönemine ait sorumlu sıfatıyla verilen katma değer vergisi beyannamesi üzerine tahakkuk eden verginin vade tarihinden sonra ödendiği sabit olduğu gerekçesi ile -yasayı tamamen lafzına itibarla uygulayarak- ilk derece mahkemesi kararını kaldırmış ve davanın reddine karar vermiştir.
Davayı Temyiz başvurusu üzerine inceleyen Danıştay 3. Dairesi ise; sorumlu sıfatıyla yasal süresi içinde verildiği hususu tartışmasız olan katma değer vergisi beyannamesi üzerinden tahakkuk eden verginin, bankaya ödeme süresi içerisinde verilen talimata rağmen yasal süresinden sonra ödendiği olayda, iradesi verginin vadesinde ödenmesi yönünde oluşan ve hakkında GHK’nın mükerrer 121. maddesinde sayılan diğer şartların ihlal edildiğine yönelik başkaca bir saptama bulunmayan davacının, %5 oranında vergi indirimi uygulamasından yararlandırılmamasının kanunun getiriliş amacına ve hakkaniyete uygun düştüğünden söz edilemeyeceğinden, yazılı gerekçeyle verilen Vergi Dava Dairesi kararının bozulmasına hükmetmiştir ( E.2021/1220 K.2023/1766 T.15.5.2023).
Burada uyumlu olanın mükellef olmasına ve her türlü yükümlülüğü yerine getirmesine karşılık uyumsuz olanın vergiyi geç intikal ettiren ve bu suretle bakanlık ile arasındaki tahsil yetkisini veren protokolü ihlal eden banka olduğu açıktır. Şekli bir yaklaşımla mükellefin zararının tazminini bankadan da talep edebileceği yönünde bir görüş, bankaya verilen tahsil yetkisi ile bankanın da vergi ödeme yeri olarak belirleyen idari açıklama ve uygulamanın yarattığı güven ortamı -güven ilkesi- karşısında ileri sürülemez.
Yargının sadece kanunları lafzen uygulamak değil, hakkaniyet ve adaleti gerçekleştirme işlevine de işaret eden Danıştay 3. Dairesi’nin bu kararı, vergi hukuku derslerinde yorum bahsinde ele alınacak nitelikte.