Kur Korumalı Mevduat (KKM) son dönemin en büyük finansal mühendislik buluşlarından biri oldu. Oldu olmasına ama koca bir sistemin ayarlarıyla da fena oynadı. Sistemden kastettiğim bankacılık sistemi.
Bankalar KKM’nin çıkması ile mevduat sahiplerini buraya yönlendirmeye zorlandılar. Otoriteden gelen bu talimata doğal olarak boyun eğdiler; KKM’ye ağırlık verdiler. Yakın zamanda ise otorite dönüş yaptı ve bankalardan KKM miktarını azaltmalarını ve müşterilerini TL’ye yönlendirmelerini istedi.
Bankaların KKM faizlerini öğrenmek için geçen hafta bazı bankaların mobil aplikasyonlarına girdim. Benim baktığım bankalar mobil aplikasyonlarında hala Kur Korumalı Mevduat hesabı açma opsiyonunu tutuyorlardı. Ama aplikasyona giren müşteri mevduat açmak istediğinde aplikasyon hata verdi. Müşteri doğal olarak defalarca tekrarlıyor ama işlem yapamıyordu. Sonra müşteri temsilcisini aradığınızda öğreniyorsunuz ki banka aslında KKM hesabı açmayı durdurmuş.
Evet, bankalar sosyal amaçlarla kurulmuş birer vakıf değiller. Her biri sermayedarlarına karşı sorumlulukları olan kâr amaçlı birer işletmedir. BDDK'nın ve yasanın çizdiği çerçeve içinde kazanç gördüğü alanlara girerler. Bunu yapmayan bankacı işinden bile olabilir. Ama yukarıda anlattığım KKM işinde bir yanlışlık var. Yanlışlık bankanın KKM hesabı açmaması değil; açmadığını saklamasıdır. Eğer bir banka fiilen KKM hesabı açmıyorsa müşterisini yanıltmamalıdır. Banka itibar kurumudur. Bu tür numaralar itibarı zedeler. Banka ne “veriyorsa” ya da “alıyorsa” şeffaf bir şekilde iletişimini yapmalıdır. Bunun aksi müştetiyi yanıltmak olur.
Finansta mahcubiyete yer yoktur. Finansta griye de yer yoktur. Ya aktır ya da kara. Birşey ya vardır ya da yoktur. Eğer bankalar bir enstrümanı uygulamama kararı alırken mahçup davranır ve bu kararını gizlemeye çalışırsa o finans sistemi bundan zarar görür. Banka eğer bir şeyi uygulamıyorsa uygulamıyordur. Bunu açıkça deklere etmesi, kamuoyuna duyurması gerekir. Bunu “yapsa iyi olur” anlamında söylemiyorum. Bunu “yapmak zorundadır” diyorum.
Bankacılık bugünlere kolay gelmedi. Hatırlarsınız 2000'e kadar bankacılık sektörüne girmek çok kolay ama çıkmak çok zordu. Üstelik o dönemde bankacılık hem itibarlı hem de konulan sermayenin dönüşü anlamında karlı bir işti. Sonra 2001 krizini yaşadık. Bir bankacılık kriziydi. Var olan risklerin tamamı gerçekleşti ve sektörün itibarı ağır darbe aldı; karlılığı azaldı. Birçok bankacı işinden ayrılmak zorunda kaldı, kimisi yargılandı ve hatta cezaevlerine girdi. Krizin hemen ardından gerçekleştiren reformlar sayesinde sektör itibarını tekrar kazandı.
Zor kazanılan bu itibarı korumak ve itibarı bozucu hareketlerden kaçınmak gerekiyor. Bankacılık bir ekonominin en önemli sektörlerinden biridir. Düzenleyici ve denetleyici otoriteler tarafından yakından denetlenir ve düzenlenir. Çünkü insanların paralarını ödünç alır, başkalarına ödünç verir. Yani ekonomi bir insan vücudu ise kalbi bankacılıktır. Ve itibar tarafı kritiktir; işin olmazsa olmazıdır.