Bankaları hırpalamayın efendiler!

Alaattin AKTAŞ EKO ANALİZ

Finans sistemindeki sıkıntıların faturası elden ele aktarılıyor.

✔ İktidardan bankalara, bankalardan iş alemine, iş aleminden vatandaşa...

✔ Vatandaş her zaman son halka ve nihai faturayı hep o ödüyor.

Hazine’ye para mı lazım; bankalar iç borçlanma senedi alsın... Hem de enflasyon yüzde 80’in üstündeyken, hadi bu oran geride kalan yılın, önümüzdeki bir yılda bile resmi enflasyon yüzde 25 bekleniyorken bankalar yüzde 10 gibi faizi olan kağıtlardan alsın...

Döviz artsın istenmiyor tabii ki; bankalar elini taşıt altına soksun... Bankaya gelip döviz hesabı açtırmak isteyen vatandaş KKM’ye girmeye ikna edilmeye çalışılsın, eğer vatandaş ikna olmadı ve döviz hesabı açtırdıysa bunun ceremesini de banka çeksin...

 Bankadaki toplam mevduatta döviz cinsinden olanların payı yüzde 50’yi geçmesin... Geçerse banka ceza olarak ek Hazine kağıdı almak zorunda bırakılsın... Peki o Hazine kağıdına ne kadar faiz uygulansın? Yüzde 10’lar bankanın nesine yetmez! “Ama enflasyon” diyecek olana da aba altından sopa gösterilsin...

Bu kadar zorlamayın

Bankaların bu yıl şimdiye kadar görülmedik ölçüde kar ediyor olmaları içinde bulunulan tuhaf durumun bir sonucu. Hazine’nin ağırlıklı olarak TÜFE’ye ve dövize endeksli iç borçlanmaya gitmesi, enflasyonun yüksek seyretmesi ve dövizdeki hızlı artış önemli bir kar olanağı sağladı. Ayrıca KKM sayesinde çok ucuz kaynak kullanan bankalar, ortalama maliyetlerini aşağı çekti ve krediden iyi kazandı.

Ama bu durum sürdürülebilir değil; ne Hazine açısından, ne bankalar açısından.

Özünde şöyle bir durum var... Kendi işini iyi yapmayacaksın, hatta bırakın iyi yapmayı kötü yapacaksın, yanlış kararlar alacaksın; sonra da ortaya çıkacak maliyeti başkalarına yıkacaksın.

Görünürde maliyet bankalara yıkılıyor gibi olacak ama onlar aslında bu maliyetin aktarım mekanizması.

Yanlış tercihlerden bankalara...

Bankalardan reel sektöre; mal ve hizmet üretimine...

Onlardan da çalışanlara ve vatandaşa...

Sitem pek azaldı

Bankalar bu yılkinin çok çok altında kar ederken bile sıkça dile getirilen bir sitem vardı:

“Bankalar bu kadar kar etmesin, düşük faizli kredi versin!”

 Bu sitemin çok sık tekrarlandığı dönemlerde şunu yazdığımı da çok iyi hatırlıyorum:

“Birkaç bankayı batırsak da bir rahatlasak!”

Aradan yıllar geçti, bankaların karı çok fazla ama hiç kimse “Bankalar çok kar ediyor” diye yakınmıyor, “Bankalar faizi düşürsün” demiyor.

Niye desinler ki, neredeyse tüm faizleri kendileri belirliyor.

Ama sistem giderek tıkanıyor.

“Kredi mi açacaksın, şu faizi geçemezsin. Geçtin mi şu cezai müeyyide var.”

“Mevduatında TL cinsi olanların payını yüzde 50’nin altına indiremezsin. İndirdin mi dinlemem, gidip düşük faizli kağıt alırsın.”

TL mevduatın faizinde yakın zamanda niye artış başladı sanıyorsunuz. Üstelik faizdeki bu artış yaygınlaşabilir. Bankalar oturup hesap kitap yapıyor; mevduata biraz yüksek faiz vermek mi kötü, yoksa döviz mevduatının payı yükseldiği için düşük faizli kağıt almak mı?

Üstelik bu yüzde 50-50 dengesinin tüzel kişiler ve gerçek kişiler için ayrı ayrı kurulması gerekiyor. Aksi halde gelsin yeni yükler!

Bankalar bir günlüğüne yok olsa!

Tüm bankacılık sisteminin ve bankacılık üstünden yürüyen hizmetlerin yalnızca bir gün durduğunu varsayın.

Para yatırmak ya da çekmek yok...

Para transferi yok...

Kredi kartı kullanımı yok...

Fatura ödeme olanağı yok...

Düşünün! Neler oluyor değil mi, neler eksiliyor...

Yapılanlar sistemi bu duruma düşürecek boyutta değil, tabii ki amaç da bu değil elbette ama bankacılığı da içinden çıkılmaz bir hale sokmanın anlamı yok.

BANKACININ İSYANI!

A Para tarafından düzenlenen Finansın Geleceği Zirvesinde kürsüye çıkan İş Bankası Genel Müdürü Hakan Aran’ın konuşması adeta bankacıların ortak yakınması gibiydi. Aran’ın konuşması zaman zaman yakınmanın ötesine de geçti; konuşmada sert eleştiriler vardı.

Neler mi söyledi Hakan Aran, özetleyelim:

“Biz yeni model kapsamında üreticiyi, ihracatçıyı, turizmcimizi ne kadar döviz gelir getiren alanlarımız varsa bunları sonuna kadar destekleyeceğimizi ifade ederek yapısal dönüşüm için düğmeye bastık. Ve sektör olarak tüm kredilerimizi seçici kapsamda bize yeni ekonomi modelini destekleyecek ve Türkiye'nin cari açık vermeden büyümesine imkan sağlayacak alanlara yönlendirdik. Ama şunu gördük ki alınan makroihtiyati tedbirlerle beraber artık biz ekonomi modelinin desteklediği sektörleri bile destekleyemeyecek noktaya geldik.”

“Bankacılar ne yapacağını bilir”

Bankaları hedef tahtası yapıp “Bak ben faizi yüzde 9’a indirdim, kredi vermeyen onlar” demenin kolaycılık olduğunu ifade eden Aran şöyle devam etti:

“Eğer kredinin ucuzlamasına rağmen krediye erişim güçleşiyorsa bunun kimseye bir faydası yoktur.

Bankacılık sektörü ekonomi modelini desteklemek için hangi alana kredi vermek, hangi alana ucuz kredi vermek gerektiğini kendi içerisinde belirleyip ülkenin büyümesini desteklemek için verimli alanları ve bu kredileri seçme konusunda zaten mahirdir.”

“Vatandaşın tercihine karışılmasın”

İş Bankası Genel Müdürü, bankaların döviz mevduatı oranının yüksekliği yüzünden ek menkul kıymet tesis etmek durumunda bırakılmalarını da eleştirdi:

“Hesabında yabancı para bulunan müşterileri bankalar üzerinden bu tercihlerini değiştirmeye zorlamanın ve bu tercihi değişmezse bankaların finansal sistemini istikrarını riske atacak şekilde uzun vadeli menkul kıymet tesis etmeye zorlamanın ne yeni ekonomi modeline, ne üretime, ne ihracata, ne istihdama katkısı vardır.

Dolayısıyla geçici olduğu söylenen bu makroihtiyati tedbirlerin Türkiye’nin yeni ekonomi modelini destekleyecek şekilde bir an evvel kaldırılması ve gevşetilmesi gerektiğinin altını çizmek istiyorum.”

Tüm yazılarını göster