Balkan açılımı

Zeynep GÜRCANLI Yedi Düvel

Türkiye’nin dış politikasında temel değişiklikler yapacağına ilişkin ilk işaretler, daha seçim öncesinde gelmeye başlamıştı.

Erdoğan’ın Mısır’da bir dönem “darbeci/katil” sıfatlarıyla andığı Devlet Başkanı Sisi ile barışması; Suriye’de Esad rejimiyle temasın Dışişleri Bakanları seviyesine kadar çıkması;
Ankara’nın Kaşıkçı cinayeti dosyasını bir dönem bizzat azmettirici olarak suçladığı Suudi yönetimine devretmesi; “15 Temmuz darbe girişiminin finansörü” denilen Birleşik Arap Emirlikleri ile barışma ve yakınlaşma, AK Parti hükümeti için zor kararlardı. Hepsi alındı ve uygulandı. Seçim sonrası oluşan yeni kabinede hem Dışişleri, hem de Savunma Bakanları’nın değiştirilmesi de ikinci işaret oldu. Belli ki Cumhurbaşkanı Erdoğan, geçmişte Türkiye’yi dışarda zora sokan dış politika hamlelerinin üzerine bir sünger çekip, yeniden başlamaya karar verdi.

TÜRKİYE, KOSOVA’DAKİ NATO GÜCÜNÜN KOMUTASINI ALIR MI?

Bu yeni başlangıçta Batı ile ilişkilerin daha koordineli, daha güçlü kılınmaya çalışılacağına ilişkin adımlar da birbiri ardına geliyor. Belli ki Türkiye’nin yeni dış politika ayarlarında, NATO’nun işlevi giderek artacak. İsveç’in NATO’ya katılımı konusunda Ankara-Stokholm hattında pazarlıkların yeniden başlaması da, Türkiye’nin Kosova’daki NATO gücüne 500 kişilik takviye komando birliği göndermesi de bunun işaretleri.

Hatta Türkiye’nin sadece bu ek kuvvet gönderimi ile kalmayıp, Ekim ayında bizzat Kosova’daki NATO gücünün komutasını da üstlenmesi söz konusu. Amerikan basınında, Türkiye’nin komutayı İtalya’dan sonbaharda almayı kabul ettiğine ilişkin haberler yazılıp çizilmeye başladı.
Türk askerinin Kosova’da daha görünür olmasının, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın kişisel olarak da yakın ilişki kurduğu Sırbistan Başbakanı Aleksandr Vucic’i pek memnun etmediği de ortada; Erdoğan’ın yemin törenine Kosova Cumhurbaşkanı Osmani’nin katılmış olması, Vucic’in ise hiç görünmemesi bunun somut göstergesi.

İÇ POLİTİKAYA ETKİ

Kosova’daki NATO gücünün komutanlığı sadece dış politika yönelimi açısından değil, iç politika açısından da AK Parti hükümeti için bir “açılım” fırsatı olabilir.

Malum; Suriye ile normalleşme çerçevesinde Esad yönetiminin Ankara’dan beklentisi, Suriye’nin kuzeyindeki Türk askerlerinin geri çekilmesi. Rus Lider Putin de, İran da bu yönde Türkiye’ye baskıyı arttırıyor. Ancak Suriye’den olası geri çekilme, hele 10 ay sonra Türkiye’de bir yerel seçim olduğu düşünüldüğünde, seçmene açıklanması pek de kolay olmayacak bir unsur.
Bu açıdan, Osmanlı döneminde Türk hakimiyetindeki Balkanlar’da bir askeri açılım, Kosova’da devralınacak komutanlık, özellikle hükümet yanlısı basında yeni “kahramanlık hikayeleri” için müthiş kullanışlı bir zemin sağlayabilir.

Böyle bir gelişme, Erdoğan’ın ABD’de bir türlü yıldızının barışmadığı Biden yönetimi ile ilişkiler açısından da kritik önemde; Temmuz’daki Vilnius NATO zirvesi öncesinde Türkiye’nin İsveç’in üyeliğine yeşil ışık yakması, vetonun sürmesinden çok daha büyük ihtimal gibi duruyor. Ancak bu olmazsa, Kosova’da üstlenilecek komutanlık, “Türkiye’nin NATO’dan kopmadığının” da açık mesajı olarak Washington’un önüne konulabilir. Tüm işaretler, dış politikada “sil baştan ” döneminin uygulanmakta olduğunu gösteriyor...

Tüm yazılarını göster