Basın, demokratik toplumlarda, yasama, yürütme ve yargının ardından demokrasilerin dördüncü ayağı olarak dillendirilir hep;
Kamu adına hükümetleri, yönetenleri, gücü elinde bulunduranları, çoğunluğu sorgulamasından gelir bu niteliği.
Ama sırf bu yüzden de hep hedefte olmuştur.
Gazeteciler kolay hedeftir çünkü; herhangi bir dokunulmazlığı olmayan, göz önünde, elinde sadece kalem tutan.
Yanlışları, eksikleri yazılmasın isteyenler aynı yöntemlere başvururlar tüm dünyada gazetecilere karşı; ifade özgürlüklerinin kısıtlanması, tehdit, hapis cezası hatta bazen ölüm.
AB üyesi Malta’da yolsuzluk araştırdığı için öldürülen gazeteci Daphne Caruana Galizia; Mısır’da yönetimin beğenmediği haberi yaptığı için yıllarca hapis yatan -ve ancak Kahire yönetiminin ABD’de Başkanlık değişimi nedeniyle baskı endişesiyle geçenlerde serbest bıraktığı gazeteci Mahmud Hüseyin, Filipinler’de Devlet Başkanı’nın politikalarını eleştirdiği için sürekli tutuklanıp bırakılan gazeteci Maria Ressa, Afganistan’da daha birkaç ay önce silahlı saldırıda öldürülen kadın gazeteci Malalai Maiwand, Rusya’da birbiri ardına zehirlenen muhalif gazeteciler sadece ilk akla gelenler.
Türkiye’nin durumu da malum;
Terörle mücadele sırasında teröristlerin kurşununa hedef olan gazeteci de var, terörle mücadele yöntemini eleştirdiği için hapse atılan da;
Sadece ekonomi politikalarını eleştirdiği için yargılanan gazeteci de var; bir terör örgütünden tutuklanıp, serbest kalınca başka bir terör örgütü suçlamasıyla içeri alınan gazeteci de.
Bombalı saldırıda ölen gazeteci Uğur Mumcu’yu, silahlı saldırıda hayatını kaybeden Çetin Emeç’i, gözaltındayken dövülerek öldürülen Metin Göktepe’yi unutmak mümkün mü?
Ankara merkezli Gazeteciler Cemiyeti bünyesindeki Media for Democracy (M4D) projesinin yayınladığı son rapora göre 2020’de her 2 gazeteden 1’i tehdit edildi, her 4 gazeteciden 1’i fiziksel şiddete maruz kaldı, her 5 gazeteciden 1’i yargılandı ve 6 gazeteciden 1’inin devam eden yargılaması var.
Medya sahipliği meselesi
Gazetecilerin bireysel olarak doğrudan doğruya maruz kaldıkları bu baskılama hep yazılıp çiziliyor da;
Bir de pek konuşulmayan var;
Medya sahipliği meselesi...
Anti demokratik rejimlere sahip zengin Arap ülkelerinin birbiri ardına başta İngiltere olmak üzere, demokratik ülkelerdeki etkin gazeteleri satın almaları;
Avrupa’da, ABD’de, hatta Türkiye’de medya patronlarının ellerindeki gazete ve televizyonları kullanarak siyasete girmeleri;
Devletle iş yapan holdinglerin, devlet ihalesi kapma yarışında öne geçmek için medya sahipliğine soyunmaları;
Gazeteciliğin altın kuralı “ tarafsız haber, özgür yorum “ kuralını yerle bir eden gelişmeler.
İşte tüm bunların arasında hala bağımsız kalabilmiş medya organları da var.
41. yıldönümünü kutlayan DÜNYA Gazetesi, küresel ölçekte sayıları ancak onlarla ifade edilebilen bağımsız medya kuruluşlarından biri.
Dünya ailesinin en yeni üyelerinden biri olarak;
Bağımsız ve tarafsız bir gazetede yazmanın keyfini sürerken;
Nice 41 yıllara diyorum.
Türkiye’nin ilk ve tek bağımsız ekonomi gazetesinin, ülkedeki tüm medya kuruluşları için örnek olmasını dileyerek.