Babanızın küreselleşmesinden yeni küreselleşmeye

Ömer Faruk ÇOLAK EKONOMİ ATLASI

Küreselleşme ekonomide son 40 yılın en çok üzerine yazılan, konuşulan kavramı oldu. 2008 krizi küreselleşmenin sermaye hareketleri yoluyla ülkeleri nasıl krize sürüklediğini açık seçik gösterdi. Küreselleşme hem ana ülkelerde (merkez) hem de çevre ülkeler de servet dağılımı bozdu. Örneğin ABD’de servetin %50’sini nüfusun %1’i eline geçirdi.

Bu olumsuz tabloya karşı küreselleşme sanayi devrimi sonrası Batı yakası (Avrupa, ABD, Kanada, Japonya) ile diğer ülkeler arasında ortaya çıkan ıraksamayı tersine çevirdi. R. Baldwin bunu “Büyük Yakınsama” olarak yorumlamakta. 

Küreselleşme ekonomi ilişkisini, gelişimini ve yeni küreselleşme adı ile tekrar öne çıkışını Balwin’den yola çıkarak dört evrede irdelemek mümkün. 

Birinci Evre: Kürenin insanlaşması: M.Ö 200.000’den yaklaşık M.Ö 10.000’e

“Son 200 binyılın yaklaşık 190 binyılı gibi bir süre boyunca, üretim daha çok belli bölge ve mevsimlerle sınırlı besin anlamına geliyordu. Tarih öncesi ulaşım yöntemleri besini insanlara taşımak yerine insanları besine taşımayı kolaylaştırdığı için üretim ve tüketim birbirine mekânsal açıdan bağlıydı. Ticaret azdı. Birinci Evre’de küreselleşme, gitgide daha uzaktaki üretim bölgelerini işletmek için yolculuk eden bir insan nüfusunun belirmesi anlamına geliyordu”. Bu çağa küreselleşme, kürenin “insanlaşmasıdır” diyebiliriz.Tarım Devrimi Birinci Evre’yi sonlandırdı ve İkinci Evre’nin kapılarını açtı.

İkinci Evre: Küresel ekonominin yerelleştirilmesi : M.Ö 10.000’den M.S 1820’ye

“İkinci Evre’de üretim ve tüketim ilişkisi, tek bir mutlak fark dışında, önceki gibi iç içedir. Tarımsal Devrim sayesinde, insanlar besine gitmemiş, besin üretimi insanlara getirilmişti. Dünya ekonomisi, üretim ve tüketim sabit bölgelerde gerçekleştiği için diğer bir deyişle “yerelleştirilmişti”. Ticaret ise hâlâ zordu ve enderdi. Bu evre, günümüzde Irak, İran, Türkiye, Mısır, Çin, Hindistan/Pakistan ve Yunanistan/İtalya’nın bulunduğu coğrafyadaki kadim medeniyet ve kentlerin yükselişine de tanıklık etti. Ticaret, bu üretim/tüketim kümelerinde ortaya çıkmışsa da modern anlamda küreselleşme henüz başlamamıştı. Ülke içi fiyatlar, uluslararası olmaktan çok yerel arz ve talep koşullarına göre belirleniyordu. Modern dünya bir ev olsaydı eğer, İkinci Evre evin temelleri olurdu”. 

Üçüncü Evre: Yerel ekonomilerin küreselleşmesi: 1820’den yaklaşık 1990’a

“Yüzyıl süren çapraşık bir vals sonunda, buharlı makinelerin icadı ve Sanayi Devrimi, insanoğlunun genel olarak çevreyle, özel olarak da mesafeyle ilişkisini tamamen değiştirdi.  Ulaşımdaki köklü gelişmeler, çok uzak yerlerden gelen ürünlerin tüketimini ekonomik kıldı. Sonuç olarak üretim eğilimleri farklılaştı ve ülkelerin “en iyi yaptıkları şeyi üretip kendilerinde olmayan ne varsa takas etmeleriyle uluslararası ticaret hacimleri patlama yaptı. Üretim, uluslararası alana yayılmaktayken bile, gelişmiş ulusların fabrikalarında kümelendi. Üretkenlik Kuzey’de arttı, bu da yerini devasa bir Kuzey-Güney bilgi uçurumuna bırakan bir endüstrileşme, yığışma ve inovasyon döngüsünü ateşledi. Bu bilgi eşitsizliği akabinde, Büyük Iraksama olarak bilinen emsali görülmemiş bir gelir ayrışmasına sebep oldu. Örneğin, 1820’de Çin’in yaklaşık üç katı olan ABD geliri, 1914’te Çin’inkinden neredeyse on kat daha yükseğe fırladı.

 Bu dönem de:

• Atlantik ekonomileri ve Japonya (Kuzey) sanayileşirken Asya ve Orta Doğu antik medeniyetleri (Güney) sanayisizleşti (özellikle Hindistan ve Çin).

• Büyümede yükselişler her yerde yaşandı ama Kuzey’de, Güney’de olduğundan daha erken ve hızlı yaşandı.

• Büyük Iraksama ortaya çıktı.

• Uluslararası ticarette patlama yaşandı.

• Kentleşme, özellikle Kuzey’de hızlandı

Bu devasa değişimlerin ardında yatan neden üretim uzmanlığı bilgisindeki orantısız dağılımdı. Kuzey’de gelişen inovasyon Kuzey’de kaldı, böylece Kuzey’de ücretler ve yaşam standardı Güney’e nazaran çok daha fazla yükseldi”. 

Dördüncü Evre: Fabrikaların küreselleşmesi (1990’dan günümüze)

“Devrim, çoğu yerde abartılı kullanılan bir kelime. Ancak BİT’de yaşanan şey devrim tabirini hak ediyor. BİT devrimi, birbiriyle ilgili üç hattan oluşmaktadır. Bilgiyi temsil eden “B”, bilgisayım ve veri depolama maliyetleriyle ilgilidir. İletişimi temsil eden “İ”, veri aktarımındaki gelişmelerle ilgilidir. “T”, teknolojinin “T’sidir, yerine aslında yeniden yapılandırmanın “Y” sini kullanmak da mantıklı olurdu çünkü yeni çalışma yöntemleri ve işyerlerindeki yeniden yapılandırmalar “B” ve “İ”’nin ekonomiye etkisini büyük oranda artırmıştır.BİT’in B’sini harekete geçiren, ismini fikir babası Gordon Moore’dan almış Moore Yasası’dır

İstatistik verilere bakarak da devrimi görebiliriz. 1986 ve 2007 arasında dünya bilgi depolama kapasitesi her yıl %23, telekomünikasyon gücü %28 ve bilgisayım gücü %58 oranında artmıştır. Bu büyüme oranlarının dönüşümsel olabilmesi için on yıl bile yeterlidir. 

Yeni Küreselleşme, üretim söz konusu olduğunda talihin aniden tersine dönmesi olayıdır. Eski Küreselleşme Kuzey’i endüstrileştirip Güney’i endüstrisizleştirmişti. Yeni Küreselleşme ise bu durumu ters yüz etti. Yirmi yıl önce “endüstrileşmiş ülkeler” denen bir grup ülkeden oluşan Kuzey’de, imalat sektöründeki iş sayısında ve katma değer oranlarında hızlı düşüşler yaşandı

1990 ve 2010 arasında, sadece on bir ülkenin küresel paylarında yaklaşık 3,5 katlık bir artış olmuştu. Bu Yükselen On Bir’in toplamı—Çin, Hindistan, Brezilya, Endonezya, Nijerya, Kore, Avustralya, Meksika, Venezuela, Polonya ve Türkiye— G7’nin %17’lik kaybının %14’ünü almıştı. Kalan %3’ü ise, dünyanın geri kalanı, yani yaklaşık 200 ülke aralarında paylaşmıştı.

Yükselen On Bir arasında bile artış payları eşit dağılmadı. Zaten Çin tek başına %7’lik oranı kendine eklemişti. Çin’e en yakın Hindistan ve Brezilya da eklenince, bu üç ülkenin dünya GSYH’sinde toplam kazanımı %10’u bulmuştu.

Yeni Küreselleşme’nin önemli etkileri şunlardı:

• G7 ülkeleri sanayisizleşirken, bir avuç gelişmekte olan ülke sanayileşti.

• Etkiler şaşılacak kadar dar bir bölgeyle sınırlı kaldı.

• Hızla sanayileşen ülkeler muazzam seviyede büyüme yükselişleri yaşadı.

• Hızla sanayileşen ülkelerde yaşanan gelir büyümesi sonucu, emtia ihracatı ve fiyatlarında “emtiada süper-döngü” olarak bilinen bir patlama yaşandı.

• Gelişmekte olan ülkelerin hızla büyümesi ve G7’nin büyümesinin durgunlaşmasının sonucu Büyük Yakınsama ortaya çıktı; zengin ülkelerin dünya GSYH’sindeki payları 1. Dünya Savaşı başlangıcındaki seviyelerine tekrar indi.

• G7 ve çoğu gelişmekte olan ülkeler arası ticaretin doğası kökten değişti.

•    Hemen hemen tüm gelişmekte olan ülkeler topyekûn hâlde ticaret, yatırım, sermaye, hizmet ve fikri mülkiyet hakları konularında serbestleştirme yanlısı politikalara yöneldiler”.

Küreselleşme babanızın neslinin küreselleşmesi değil

Günümüz küreselleşmesinin babanız nesli küreselleşmesine benzememekte. Yarının küreselleşmesi de günümüze kıyasla gayet farklı olacak. “Temel sebep şu ki itici güçler değişti. Yirminci yüzyıla kadar ana itici güç ürünlerin taşınma maliyetinin devasa düşüşü idi ve bu düşüş en nihayetinde buhar devrimini tetikledi. BİT devrimi gelince ana güç, fikirlerin taşınma maliyetindeki fenomen düşüşlere dönüştü. Sanal bulunuşluk devriminin tetikleyeceği telebulunuşluk ve telerobotiks maliyetlerinde yaşanabilecek dönüşümsel düşüşler, gelecekteki ana itici güç olabilir”.

Baldwin kitabın sonun da şöyle diyor: “Eğer haklıysam, küreselleşmenin yeniden düşünülmesi hükümetler ve işletmeler açısından önemli olacak”.

Okuma Önerisi

Richard Baldwin, Büyük Yakınsama, 2021

Tüm yazılarını göster