“Azmin elinden kurtuluş yoktur”: Kesin Makina

Rüştü BOZKURT BUZDAĞININ DİBİ

“Yoktan var etme azmi” dendiğinde zihnimizin çağrışımları arasında  Sakarya’da  Kesin Makina’da baba Nihat ve oğulları ikiz kardeşler Kenan ile Sinan Cinoğlu’nun çabaları yer alır. Sakarya’da makine üretiminde gelişmeleri izlemek için yaptığımız  çalıştaylara her zaman  katılan ikiz kardeşler Kenan ve Sinan Cinoğlu’na sözümüz vardı: “Mutlaka sizin tesisi de gezip gördüklerimizi ve anladıklarımızı paylaşacağız.”

Ağustos’un sarı sıcağında Kesin Makina‘nın ürünlerini görmek, gelişmesinin yönünü ve hızını kavrayabilmek için Sakarya’ya uğradık. Baba ve iki oğulla uzun söyleşiden sonra bu kuruluşu anlatmak için üç özelliği ihmal etmemek gerektiği kanısına vardık: Tırnakla kazılan kuruluş aşaması tesisin ruhunu yansıtıyordu. Kurucu Nihat Cinoğlu’nun insana yatırım yapma anlayışını oğullarının da sürdürmesi ülkemizde çok yaygın olmayan bir öze sahipti. Bir başka önemli özellik de geleceği inşa etmek için potansiyeli değerlendirecek iş iklimi yaratmanın önemi.

EKONOMİ gazetesi Sakarya Bölge Temsilcisi  Hasan Coşkun’un  kitabında  Nihat Cinoğlu’nun uzun bir öyküsü var: “Her şey o kadar ani gelişti ki… Vedalaşmadan, giyeceğimiz 3-5 eşyayı alıp Türkiye’ye gelmek için yola çıkmak zorunda kaldık!”

Zoraki bir göçmenin 3-5 eşyasından bugünkü Kesin Makina’ya ulaşmanın hikayesi, kendi azmindeki eksikliği bir düşman yaratarak “bahane üretenlerin”  aydınlanmaları için çok şey söyleyebilir.

Tırnakla kazınan kuruluş aşaması

Türkiye bir imparatorluk artığı ülke. Bu ülkenin insanının önemli bir bölümünün derisini biraz kaşısanız, altında bir göç hikâyesinin derin izlerine rastlarsınız, tıpkı Nihat Cinoğlu‘nun hikâyesi gibi.

Hikâyenin arka planında zoraki göçün acıları var. Bulgaristan’da Şumnu’nun Kayacık Köyü’nden Jivkov faşizminin yarattığı zorunlu göç Sakarya’da Ferizli ilçesinin Fındıklı Köyü’nde bir akrabanın yanına sığınmayla yeniden hayata dönüşüyor.

Turgut Özal’ın Başbakanlığı döneminde 1989’daki o büyük zorunlu göç çoğumuzun hafızasında diri durur.

Nihat Cinoğlu’nun hikâyesinin arka planında iyi eğitim almış, kendisini bilen, yaşama saygısı olan insanların neler yapabileceği var.

İlk iş başvurusu bir torna atölyesine, üstelik Sakarya’ya gelişin daha üçüncü günü yeni tamamlanmışken. Atölye işi bilen, işine akıl katmayı öğrenmiş biri için uygun değil. Başka bir iş bulmak için Adapazarı’nda uygun bir iş peşine düşüyor Nihat Cinoğlu… Bir atölyenin kapısında “tornacı aranıyor” yazısını görüyor. Rahmi Mercan’ın atölyesi bu yer. Tornacıya ihtiyaç var, Nihat Bey de köye dönüp iki gün sonra iş yapmayı öneriyor. İş sahipleri de “Hemen başla, bir işine bakalım” diyorlar. Nihah Cinoğlu, “Saat 11’de iş başı yaptım,  2 saat sonra ustabaşı oldum” derken gözlerindeki ışıltıdan etkilenmemek mümkün değil.

Atölye sahibiyle çok iyi anlaştıkları halde daha sağlam bir iş için Goodyear’da iş başı yapıyor. Uzun süren grev deneyimi yaşıyor ilk kez. Goodyear’daki 4 yılın kendisi için okul olduğun söylüyor Nihat Bey.

Büyük gücü dış koşullar değil, iç koşullar yaratır. Bir insan kendi meraklarının peşinde koşan çalışma iradesi koyarsa hedeflerine ulaşır. Nihat Cinoğlu, Goodyear’da çalışırken boş zamanlarında çantasına doldurduğu matkap uçları ve takım malzemeleri parçalarını atölyeleri dolaşarak pazarlıyor. Bu azimli insan diyor ki, “Benim literatürümde ‘idare eder’ diye bir kavram hiç olmadı…”

Sürekli arayış içinde olan bir zihin, sürekli daha ilerilerde ne olup bittiğini sorgulayan bir merakın peşinde, Sakarya’da kurduğu atölyesinde kendi işini yapan Nihat Usta, otomatik testereyi Sakarya’daki iş dünyasına ilk getiren insan olmaktan gurur duyuyor.

Nihat Cinoğlu iş yaşamının tek tekerlekli bisiklet gibi olduğunu bilenlerdendir. Pedallara sürekli basmazsanız düşersiniz. O nedenle, zihnini hep “Sakarya’da ne üretilmiyor?” sorusunun yanıtlarını bulmaya odaklıyor. Bu odaklanmadan, Kesin Dişli ve Yedek Parçaları İmalatı atölyesi oluşuyor. Ardından gelen 17 Ağustos 1999 depremi sıkıntıları çocuklarını da işin işine sokarak ailece birlikte atlatılıyor. Ve bugün Sakarya Birinci Organize Sanayi Bölgesinde dişli, şaft, aks gibi parçalarda iddia sahibi bir kuruluş ortaya çıkıyor.

İnsana yapılan yatırım

Nihat Usta, ”Zamanın ücreti yok, paha biçilmez değerdir” aydınlanmasının ışığında, “Kafası çalışmayanın elleri kolları çok çalışır ve kendini yorar” değerlerini zihnine iyice yerleştirdiği için Şota Rustaveli’nin “Düşmemişsen bir sevdanın peşine / Özün düşman olur kendi özüne” ilkesini içselleştirmiş insandır. O’nun düşüncesine göre “sevgi bütün engelleri aşar”; yarınlar, umut ve sevgi eskimez.

Yaşama  “anlam” katabilmek için yararlı işler yapılmalıdır. Bir işin ederini değil, değerini bilmek önemlidir.

Nihat Cinoğlu, “Her şey aslında insan gelişimiyle alakalı” olduğunu Bulgaristan’da aldığı iyi eğitimle öğrenmiştir. İnsanlar akıllarını yarıştırırlarsa yenilikler üretir; insan yaşamını kolaylaştırır.

İnsanla ilgili düşünceler önce Kenan ile Sinan’ın eğitimi için her türlü özveriyi yapmaya odaklanmayı sağlıyor,

Sinan Amerika’da okuyor. Kenan İngiltere’de Cardif Üniversitesinde. Sadece diploma için değil, yaşamı öğrenmek için piyasayla iç içe olma özeni asla ihmal edilmiyor. Şimdi baba ve iki oğul daha sağlıklı geleceklerin okyanusuna yelken açmış durumdalar.

Bu noktada bir gözlememi paylaşmazsam dürüst davranmamış oluruz:  Ülkemizdeki üretim ekosistemi önemli yatırımlar yapılarak iyi yetiştirilmiş insanları şevkle çalışmak için özendirmeyen asalak unsurlara sahip. Derinliği araştırılmamış, asalak etkileri iyice sorgulanmamış, masa başı kararlar, özellikle dünyanın her yerinde iş yapabilecek özgüvene, STEM ve sosyal becerilere sahip insanları yıldıran bileşenler barındırıyor. Mesleki ve genel sivil toplum örgüt yönetimleri uzun dönemde büyük sakıncalar üreten ekosistemin asalak unsurları üzerine yeterince gidemiyor. Kenan ve Sinan Cinoğlu gibi insanlarımızın “kaçış psikolojisi” etkisi altına girmeleri olasılığı yüksek. Diyorum ki, iş ekosistemimizin üretken, özendirici ve insan yaşamını kolaylaştırıcı bileşenlerini sahiplenelim, ekosistemin asalak ve caydırıcı bileşenleri üzerine gidelim. O zaman ekosistemin hangi bileşenlerinin olumlu katkılar yaptığını, hangilerinin en büyük zenginlik olan entelektüel birikimi israf ettiğini sorgulayarak netleştirmemiz gerekir. Bu konuda hepimiz kimin sorumlu olduğunu değil, kendimizin ne yaptığını düşünmesi gerekir. İş ekosistemimizin iyi yetişmiş insanları “çekici unsurları” ve uygun iklim yaratması için yapılanların bir envanterini yaparak yola koyulalım.

Geleceğe yatırım yapma direnci

Orijinal parça üretimi üzerinde çalışıyorlar. Kesin Makina’da 300 ayrı kalem iş makinelerine parçalar üretiyorlar. Birikimlerini sürekli işin gelişmesine yöneltiyorlar. Müşteri güvenini sürdürmek için “zamanında teslim” konusuna büyük özen gösteriyorlar. “Müşteri ve ülke kazanmalı ki bizim kazancımız sürdürülebilir olsun” ilkesinden şaşmıyorlar.

Eğitimli ikinci kuşak ikiz kardeşler Sinan ve Kenan, “ne yaptığın, nerede yaptığın değil nasıl kontrol ettiğin önemli” ilkesinden yola çıkarak, test araç-gereçleriniz müşteriyle eşdüzey olması için anne ve babalarını ikna ederek yatarım yaptırıyorlar. Eğitimli genç kuşak, “parça ve montaj üstünlüğü” yaratma, koruma ve sürdürmenin peşindeler; işin yüzde 75 eğitim yüzde 25 iş olduğunu bilerek işlerini planlıyorlar.

Bugün, “soğuk şekillendirmede” yerel ve küresel ölçekte kendini kanıtlamış bir firma olarak, hava, kara ve deniz araçlarının ihtiyaçlarını karşılıyorlar. Ölçmeye, saymaya, görselleştirmeye ve kavramlaştırmaya gösterilen özen gelecek 10 yılda AB Ülkelerinin birinde yatırım yapma planlarına kadar uzanıyor.

Nihat, Kenan ve Sinan Cinoğlu’nda, sürekli iyiyi arama sevdası, dünyanın her yerinde kabul görme iddiası, zoru başarmanın sevinci, en önde olma gayreti, asalak unsurlarından ayıklanmış, besleyici unsurları öne çıkmış bir ekosistem oluşturma düşüncesi ülkemizin her yerinde her işyerine yansıdığı zaman bir dünya ekonomisinde ilk 10 arasına girebiliriz…

Kenan Cinoğlu (soldan sağa) Nihat Cinoğlu ve Sinan Cinoğlu Sakarya’da makine sanayiinin sorunlarının sorgulandığı toplantıda.

Tüm yazılarını göster