"Ayrıcalık isteyen toplumun gelir dağılımı bozuk olur…"

Emre ALKİN PAYLAŞMASAK OLMAZDI

Gelir dağılımı ile ilgili son açıklanan veri bize gösteriyor ki, bozulma son bir yılda gözle görülür şekilde artmış. En üst gelir seviyesindeki %20'lik kesim 2014 yılında toplam gelirin %45,9'una sahipken geçen yıl yani 2023'te bu oran %49,8 olmuş. Yani yaratılan toplam gelirin yarısını en zengin %20'lik kesim almış. 

En düşük gelire sahip olan %20'lik kesimin ise aynı dönemde toplam gelirden aldığı pay %6.2'den %5,9'a düşmüş. Yani fakirleşme oranı gözle görülür şekilde artmış. Toplam 5 kademede yapılan analizin neticesi şu: En alt gelirden en yukarıya gelirken, her %20'lik kesimin gelirden aldığı pay yükseliyor ancak, 4. dilim olan üst orta gelir seviyesindekiler bile toplam gelirin %20,5'ine sahip olabilmiş. Acıklı ama gerçek olan şu ki, en üst seviye %20 haricindeki hiçbir gelir diliminin 2014 yılından bu yana payı büyümemiş. Aksine hepsi küçülmüş. 

Tüm bu detayların anketler ve götürü usulü hesaplamalarla yapıldığı kabul edilirse, gerçeğin bundan da kötü olduğu söylenebilir. Türkiye'de en çok kazanan ilk % 20'lik kesim yerine ilk %10'u incelesek mutlaka hayretler içinde kalacağımız bir sonuç çıkabilirdi. Aklıma Aldous Huxley'in şu cümlesi geldi: "Bir ülkede insanlar zorunlu ihtiyaçlarını bile zorlukla karşılıyor ise, orada siyaset adil şekilde yapılamaz." 

Huxley'in bahsettiği durumu sadece siyasetle sınırlandıramayız. Zor koşullarda yaşayan insanlar kurumlarda ve firmalardaki işlerini veya olanaklarını kaybetmemek için yanlış giden işlere ses çıkarmazlar, hatta parçası olurlar. Fakirlik arttıkça suistimaller artar. Buradan hareketle düşük gelire sahip olanların krediler marifetiyle alım güçlerini artırmanın doğru bir iş olmadığını, aksine "kullanılabilir gelir" dediğimiz vatandaşın tüm zaruri harcamalar ve kesintilerden sonra cebinde kalan parayı arttırmanın en doğru davranış olacağını görüyoruz. Aslında "bir kez daha kanıtlandı" desem daha doğru. 

Vatandaşın tasarruf eğilimini artırmak için sadece gelirini artırmak veya enflasyonu düşürmek yeterli değil, aynı zamanda sokağa çıktığında ülkenin gelir seviyesi ile orantılı bir manzarayla karşılaşması gerekiyor. Eğer her tarafta lüks arabalar ve normalin üzerinde bir yaşam süren insanlar, lüks binalar, pahalı yatırımlar vs gibi hem devlet hem de özel kesime ait israfa şahit oluyor ise böyle bir ayrımcılığın parçası olmak ister. Adalet değil ayrıcalık arayan insanların arasından makbul bir hayat tarzı zaten çıkamaz. 

Dolayısıyla bu zenginliklere bakıp iç geçirenlere sürekli "göz hakkı" dediğimiz destekleri vermek yerine, onların zaruri ihtiyaçlarını büyük güçlükler çekmeden ulaşmalarını sağlayacak bir ekonomik tasarımı yaratmalıyız. Ücretler, kiralar, fiyatlar ve kazançlar yükselirken Türkiye'nin %80'i fakirleşiyor ve gelirden adil şekilde pay alamıyorsa farkında olmadan bir oligarşi yaratılıyor demektir. Bu meselenin incelikli şekilde ele alınması gerektiğini düşünüyorum.

Tüm yazılarını göster