2022’nin hemen hemen her haftası, her merkez bankası buluşması, her konuşması farklı bir eksende heyecan yaratıyor. Takip edilecekler listesi iyiden iyiye kalabalık bir hal aldı. Birbirinden ayırmak güçleşiyor. Geride kalan haftanın akışı ve işlemlerdeki oynaklık da gayet bu eksende değerlendirilebilir. Yanlış da olmaz. Hatta enteresan çıktıları üzerine kafa yormamız gerektiğinin de altını çizmek gerekiyor. Ne gibi? Bir defa yazının başlığının hakkını vermek lazım. Herkes hata yapar. Buna Fed de dahil. Ancak, etkileri herkes için aynı olmaz.
Yok canım, doğru mu duydunuz? Fed hata mı yaptı? Hani yapmazdı? Hani kusursuzdu? Fed dahi hata yapıyorsa gelişmekte olan ülkelerdeki para politikalarının, iletişim olarak değerlendirilen mekanizmaların hata yapma lüksleri daha fazla olabilir mi o vakit? Fed’in pişirdiği GOÜ grubuna da başarısızlık anlamında düşer mi? Nasıl yapmalı? Hazır fırsatını bulmuşken Fed üzerinden herkese yüklenmeli mi? Gelin birlikte tartışalım.
Öncelikle bir konuyu netleştirelim: Soruların önemli bir kısmına ait cevap ‘hayır’ olacak. Fed’in pişirdiği, kalitesizlik anlamında, illa ki GOÜ grubuna da düşmek zorunda değil. Öncelikle bahsettiğimiz kurum Fed. Küresel para politikalarının amiral gemisi. Okyanusun ortasında devasa büyüklükte bir filo düşünün. Merkezde Fed yer alıyor. Bir yanında ECB, diğer yanında BOE, BOJ, PBOC’den durduğunuz yerin bakış açısına göre istediğinizi konumlandırabilirsiniz. Fark etmez. Fed’in yeri belli.
Fed’in attığı her adım okyanusta ciddi bir dalgalanma yaratma potansiyeline sahip. Dün yarattı. Yarın da yaratacak. Amerikan dolarının konumu Fed’den, Fed’in konumu Amerikan dolarından geliyor. Ciddi bir ilişkiden söz ediyoruz. Kılcal damar gibi düşünmeli. Asya’dan Avrupa ve Afrika’ya, Orta Doğu’ya dek alınan kararlar, yapılan açıklamalar uzanabiliyor. Tam da bu nedenle uzun uzun Fed’i konuşuyoruz.
Peki, neden bu sitem? Neden dört paragraf üzerinden konuya giriş çabası? Elimizdekilerin üzerinden geçelim. Fed, ECB, BOE dediğimiz zaman aklımıza ne geliyor? Daha doğrusu, modern merkez bankacılığının temelinde ne var? İletişim. Atılacak adımlardan daha önemli olanı öncesinde kurulacak iletişim. İletişim mühim şey. 2008 global krizi sonrasında birçok kez konuyu farklı örnekler üzerinden deneyimle şansımız olmuştu. Unutmayalım.
Son 1 ay içerisinde Fed’in bize kurduğu iletişim ne diyordu? Federal fonlama oranında Haziran ve Temmuz toplantılarında, kesin olmamakla birlikte, +50bp artış patikasında olduğumuz işaret ediliyordu. Bunu başta Başkan Powell olmak üzere üyelerin tamamına yakını tüm kamuoyu temaslarında belli eder pozisyonda yer aldılar. Toplantıya günler kala, Fed’in sessizlik dönemi içerisinde, ABD’nin Mayıs enflasyon rakamları takip edildi. Michigan Üniversitesi’ne ait anket verileri gibi diğer öncü göstergeler de keza. Buraya kadar olan kısımda herhangi bir sorun yok. Problem, FOMC haftasının başlangıcında ABD medyasında yer alan ve üyelerin +75bp patikasına yakın olduklarını ima eder makaleyi takiben yatırım bankalarındaki beklentilerin de eş zamanlı güncellenmesi ve Fed üzerinde oluşan gölgede. Hala da bu gölge sürüyor.
Bizim okumamız, Fed’in ciddi bir iletişim hatası yaptığı şeklinde. Enflasyonist baskı ortamında para politikalarının her kanalda sıkılaştırılması kadar normal başka bir şey yok. Aksine yapılmadığı örnekler yanlış ve hatalı. Sorun, kendi kalitesine yakışmayacak şekilde atılan adım, başarısız iletişim. Benzer değerlendirmeleri Mayıs toplantısı sonrasında da dile getirmeye çalışmıştık. Bir süredir belirsizliğin çıkış noktası Fed. Ne gibi? Mesela bilanço daraltma operasyonuna 3 ay süre ile daha düşük patikada başlanması gibi. Başka? +50bp adım atarken yeterince şahin bir tavır takınamamak gibi. Ya da son örnek gibi.
Görünen o ki Fed’in odak noktası artık daha ağır basar şekilde enflasyon görünümündeki bozulma. Gayet doğru bir yaklaşım. Ancak, iletişimdeki suyun bir kez bulanmış olması gelecekteki patikanın netleşmesine engel oluyor. 27 Temmuz’da +100bp hamleyi konuşmayacağımızın garantisi var mı? Hayır. +50bp? Hayır. O vakit durumu açıklayan kelime ‘belirsizlik’ oluyor. Dahası ECB’nin, BOE’nin de oyunda olduğu koşullardan söz ediyoruz. BOJ’un test edildiği. Sadece geride kalan 5 iş gününde Japonların portföyüne eklediği tahvilin büyüklüğü 81 milyar dolar. Neden? Faiz hadlerindeki yükselişin koşulları onlar açısından daha zor bir hale sokması nedeniyle.
Gelecek 6-12 aylık dönem küresel görünüm açısından ciddi belirsizlikler barındırıyor. Merkez bankaları şimdilerde enflasyon tüneli içerisinde en az hasarlı resesyon riskinden kaçınma isteğiyle yön bulmaya çalışıyorlar. İsviçre’nin 2007’den bu yana ilk kez faiz artışına giderek rekabetçi FX kurundan fiyat istikrarına döndüğü günlerdeyiz. Artık kimsenin hata lüksü kalmadı. Buna Fed de dahil, “benim koşullarım bunu gerektiriyor” demeyi seven gelişmekte olan ülkeler de.