Hatay’ın Arsuz ilçesindeki Füsun Sayek Sağlık ve Eğitim Geliştirme Derneği deprem sonrasında bölge halkının eğitime, sanata ve üretime erişmesi için büyük çaba gösteriyor. Böylece yerel kalkınmanın her noktasında değer yaratmayı başararak, Türkiye’nin tüm ilçeleri için ilham veren bir model sunuyor. Dernek, “Engelsiz Yaşam, Sosyal İnovasyon, Toplumsal Cinsiyet Eşitliği, Sosyal Toplum Kuruluşları & Toplumdaki Rolü, Çokkültürlü Yaşam, Köy Enstitüleri ve Eğitim, Sessiz Kalma: Çocuk İstismarı, Sürdürülebilir Kent Yaşamı & Demokratik Belediye, Aydınlık Yarınlar: Kız Çocuğu Eğitimi” programlarıyla bölge halkına umut kaynağı oluyor.
Arsuz, deprem öncesi yaklaşık 101 bin kişiden oluşan yerleşik nüfusu ve geniş arazileriyle önemli bir tarımsal üretim merkezi ve geliştirilme potansiyeli oldukça yüksek bir ilçemiz. Tarihi dokusu, tarım, deniz ve kültür turizmi ile ön plana çıkan ve Antik dönemde önemli bir liman olan Arsuz günümüzde 7 beldeden ve 28 mahalleden oluşuyor.
Geçtiğimiz günlerde Hatay’ın Arsuz ilçesinde Füsun Sayek Sağlık ve Eğitim Geliştirme Derneği Koordinatörü Aylin Sayek’le buluştuk. Arsuz Dokuma Atölyesi’ndeki kadınlarla tanıştık. Merkezin bölgeye yaydığı ışığa bizzat tanık olduk.
Öncelikle Füsun Sayek Sağlık ve Eğitim Geliştirme Derneği’nden söz edelim, dernek nasıl doğdu?
Füsun Sayek Sağlık ve Eğitim Geliştirme Derneği, 2006’da kaybettiğimiz Türk Tabipleri Birliği eski başkanı Dr. Füsun Sayek’i anma etkinliğinde doğdu. 2013’te dernek yapısı altında kurumsallaştı.
Sosyal, kültürel, sağlık ve eğitim alanlarında faaliyet gösteren dernek Türkiye’den farklı sivil toplum kuruluşları ve uzmanlarla iş birliği içinde çalışıyor. Gönüllü ekibimizle birlikte, Hatay’da çocuk, kadın ve temel sosyal haklardan mahrum olan toplum kesimine daha iyi bir gelecek sağlamayı hedefliyoruz.
Ayrıca, kültür sanata erişimi kısıtlı olan bölge halkının sanat, müzik, edebiyat ve diğer kültürel etkinliklere doğrudan ve ücretsiz şekilde ulaşmasını sağlıyoruz. Tamamı ücretsiz olan toplum bilgilendirme programları, toplumun çeşitli kesimlerine eğitim etkinlikleri, konser-söyleşi-sempozyum gibi sosyal aktiviteler düzenliyoruz.
Bugüne kadar sağlığa erişimi kısıtlı olan, çoğunluğu Arsuz’un kırsal ve dağlık bölgelerinde yaşayan bölge halkına yönelik ücretsiz sağlık taramalar ve polikliniklerde Türkiye’nin dört bir yanından gelen gönüllü hekimlerle birlikte 6000’in üzerinde ücretsiz tarama gerçekleştirdik. Ayrıca, her yıl tıp eğitiminin farklı alanlarında sempozyum ve çalıştaylar düzenliyoruz.
Çocuklara yönelik hangi çalışmalarınız var?
Çocuklar için eğitim, derneğimizin kurulduğu günden bu yana ana amaç ve faaliyet alanlarından birisi. İlk yıldan bu yana geleneksel olarak düzenlenen çocuk etkinlikleri arasında Hacettepe Üniversitesi Devlet Konservatuarı’ndan eğitmenlerin bir hafta boyunca Arsuzlu çocuklara ders verdiği Arsuz Çocuk Korosu yer alıyor. Hacettepe Üniversitesi işbirliği ile düzenlediğimiz Çocuk Tıp Okulu, Bilim Haftası, Çocuk Yaz Okulu’nun yanı sıra, Ex Libris Yapımı, Masal Atölyesi, Seramik ve Ebru Atölyeleri gibi farklı sanat etkinlikleri de yaptık.
Burs sağlıyor musunuz?
Füsun Sayek Burs Fonu ile kuruluşumuzdan bu yana özellikle sağlık alanındaki yükseköğretim öğrencilerine eğitim desteği sağlıyoruz.
Füsun Sayek Burs Fonu’nu Arsuz’da maddi imkânsızlıklar nedeniyle eğitim hayatında zorluk yaşayan, toplumun her kesiminden gençlere destek olmak üzere oluşturduk. Ağırlıklı olarak yöreden tıp öğrencilerine verilen burs, her gencin eğitim imkânlarına ulaşmasını sağlamayı amaçlıyor.
Deprem sonrasında, özellikle üniversite eğitimi için gerekli olan kaynakları sınırlı hale gelen; ebeveynini kaybetmiş veya işini kaybetmiş ebeveynleri olan, maddi kayıplar yaşayan yükseköğrenim öğrencilerinin, eğitimlerini sürdürebilmek için maddi olarak desteklenmesini çok önemsiyoruz.
Devam eden Eğitim Bursu programımızın yanı sıra, 2023-2024 öğretim yılı için deprem bölgesinde maddi imkânları yetersiz olan 616 yükseköğrenim öğrencisine 1 eğitim dönemi için destek sağladık.
Şu anda deprem bölgesinden 100 yükseköğretim öğrencisine tüm eğitim hayatları boyunca devam edecek eğitim desteği sağlıyoruz. 2024-2025 öğretim yılı için bursiyer sayımızı 125’e çıkarttık.
Kültür ve sanat çalışmaları kapsamında neler yapıyorsunuz?
Derneğimiz, toplum sağlığı ve eğitim üzerine yoğunlaşan aktivitelerin yanı sıra kültür ve sanat etkinlikleri ile Arsuz’da yeni bir kültürel alan yarattı.
Kültür sanata erişimi kısıtlı olan bölge halkının sanat, müzik, edebiyat ve diğer kültürel etkinliklere doğrudan ve ücretsiz şekilde ulaşmasını amaçlıyoruz.
Hatay Zanaatkârları Mozaik ve Defne Sabunu Yapımı konusunda atölyeler ve Edebiyat Buluşmaları düzenledik.
Klasik müzik, caz konserleri başta olmak üzere Yıldızların Altında Opera, Plajda Caz, Klasik Esintiler gibi farklı etkinlikler gerçekleştirdik.
Deprem Arsuz’da neleri değiştirdi?
Nüfusumuz deprem sonrasındaki dönemde 3 katına çıktı.
Depremde yıkılan İskender Sayek Kültür Evi, derneğimizin tüm çalışmalarının yürütüldüğü ve bölgedeki sayılı kültür merkezlerinden biriydi.
Dernek kurucumuz İskender Sayek’in dedesine ait ve 1800’lerden kalan yapı, kültürel miras niteliğinde ve Arsuz mimarisini taşıyan son avlulu evlerden biri idi. Yığma taş duvarlar, ahşap tavanlar ve ahşap panjurlarıyla öne çıkan bu eski evler, Arsuz'un sosyo-kültürel yaşamının en önemli mekânlardır.
Yaz aylarında derneğimiz tarafından düzenlenen konser, sergi, seminer ve atölyelere ev sahipliği yapan evde hem yerel halk, hem de ziyaretçiler tarafından yoğun ilgi gören, Arsuz'da yaşamı ve kültürü anlatan kalıcı sergiler ve çeşitli gezici sergiler düzenleniyordu. Ne yazık ki tümüyle yıkıldı. Restorasyon için planlarımızı sunduk, bina hizmete girdikten sonra tüm yıla yayılacak bir program yapmayı diliyoruz.
Deprem sonrasında kurduğunuz Arsuz Yaşam Merkezi’nden söz edelim.
Deprem sonrası ilçemizde ciddi bir ihtiyaç haline gelen kültür – sanat ve sosyal etkinlikler alanı eksikliğini gidermek amacıyla Arsuz Yaşam Merkezi’ni kurduk.
Etkinliklerimizi gerçekleştirdiğimiz dede evimiz İskender Sayek Kültür Evi depremde ağır hasar alınca bizim de bir merkez kurma ihtiyacımız doğdu.
Çocuklar, kadınlar, gençler ve dezavantajlı gruplarla bu merkezde atölyeler, kurslar, konserler ve toplantılar düzenliyoruz.
Bu çalışmalarla, deprem sonrası hepimizin ihtiyaç duyduğu desteğe katkıda bulunuyoruz. Etkinliklerimizin özellikle deprem sonrası yaşadığımız bu zor günlerde katılımcıları bir araya getirerek moral ve motivasyon sağladığını gözlemleyebiliyoruz.
Arsuz Yaşam Merkezi’ni Turkish Philantrophy Funds ve Butros ailesinin değerli katkıları ile kurduk.
7-8 Temmuz 2023’te Arsuz’da Arsuz Kent Konseyi önderliğinde “Arsuz Kent Çalıştayı: Dirençli ve Yaşanabilir Arsuz” projesini Arsuz Belediyesi ve Arsuz Kaymakamlığı işbirliğiyle düzenledik.
Arsuz’da korunması gereken birçok kültürel miras, sosyal yapı ve doğal alanların da dikkate alınarak planlamalar yapılması ve korunmasını önemsiyoruz.
Çalıştay’da hangi kararlar alındı?
Deprem sadece can ve mal kaybına yol açmadı, sosyal ve toplumsal etkileri yanında kent yaşamını etkiledi. Bu derin yaraları sarmak, toplumsal, kültürel ve ekonomik olarak bölgemizde hayatı var etmek için hızla doğru ve uygun bir planlama yapılmasına ihtiyaç olduğunu hepimiz düşündük.
Bu açıdan, bölge sakinlerinin barınma, kent ve çevre hakları ile sosyal, kültürel ve ekonomik ihtiyaçları göz önünde bulundurularak hareket edilmesi önem kazandı ve el birliğiyle bu çalıştayı düzenledik.
Uzmanların incelemeler ve gözlemler yaptığı bir çalışma, ikinci ayağında bugün başlayan genel kamuya kapalı bir çalıştay ve üçüncü ayağında ise kamuya açık bir rapor ortaya çıktı. Bu rapor Arsuz’un depremden sonraki onarım ve “yeniden planlama ve yapılanma” sürecinde yerel yönetimin çalışmalarına zemin hazırlamak üzere bilimsel dayanakları olan bir rehber oldu.
Çalıştay’ın panellerden oluşan oturumlarının tamamlanmasının ardından sürecin temel hedeflerinden biri olan yerel halkın katılımının, bir fikir atölyesi aracılığıyla “Hayalimdeki Arsuz” ve Arsuz için öneriler de rapora eklendi.
Arsuz dokuma atölyesi projesi nasıl gelişti?
Projemizin adı Dokunan Hayatlar. Çalışmalar Sivil Toplum için Destek Vakfı ve Turkey Mozaik Foundation iş birliğiyle hayata geçirilen Yerel Güçlenmeye Destek Fonu ile kapsamında sağlanan hibe desteğiyle gerçekleştirildi.
Dokunan Hayatlar kapsamında neler yapıyorsunuz?
Atölyemiz bölgemizi vuran yıkıcı depremin ardından kuruldu. Dokunan Hayatlar; Arsuz bölgesinde yaşayan kadınların, Hatay’ın geleneksel el sanatları arasında yer alan ipekçilik konusunda eğitilmesi, deprem sonrasında geçim kaynaklarının yerine konması ve kadınların sürdürülebilir bir gelir elde etme olanaklarının artırılmasını amaçlıyor.
20 Mart 2024’ten bu yana devam eden dokuma eğitimi programımızda Arsuzlu kadınlar Hatay’ın değerli geleneksel dokumalarını, pazar odaklı üretimi ve ipekçiliği öğrenirken kişisel ve mesleki gelişim fırsatları buluyorlar.
Eğitimimizin ilk 3 aylık eğitim programını Arsuz Halk Eğitim Merkezi ile birlikte yürüttük ve Hatfil’den iplik konusunda destek aldık.
Projenizin amacı ne?
Projeyi sadece sürdürülebilir zanaatkârlık modeli olarak düşünmüyoruz, aynı zamanda Hatay'ın dokumalarını bir kültürel miras olarak koruma ve Arsuz’lu kadınların güçlendirilmesi için bir örnek teşkil etmesini amaçlıyoruz.
Amacımız geleneğin yenilikle buluştuğu işbirlikçi ve eğitici bir ortam yaratmak. Odak noktamız, zengin dokuma tarihiyle tanınan Hatay'ın miras dokumaları konusunda Arsuzlu kadınları eğitmektir. Bu girişim sayesinde, bu eski teknikleri yeniden canlandırmayı ve bunları tasarıma entegre etmeyi amaçlıyoruz.
Neden bu projeye başladınız?
Özellikle deprem sonrasında kadınların ekonomik olarak güçlenmesine katkı sağlamak, Dokunan Hayatlar projesindeki temel hedeflerimizden biri. Bu bölgede kadınların ekonomik güçlenmesinin önündeki en temel engellerin başında eğitim eksikliği, toplumsal cinsiyet rolleri, ailevi sorumluluklar ve sosyal ve ekonomik fırsatlara erişim zorlukları bulunuyor. Deprem sonrası günlük yaşamın kesintiye uğraması, eğitim olanaklarının ve iş imkanlarının kısıtlanması ile bu engeller daha da belirgin hale geldi. Hatay’da deprem sonrasında temel ihtiyaçların bile karşılanmasında zorluklar yaşandı.
Kimleri hedeflediniz?
Proje Arsuz’da çoğunluğu kırsal ve dağlık alanlarda yaşayan, çalışmak isteyen kadınları ve kaybolmaya yüz tutmuş bu geleneksel mesleği icra eden ve deprem sebebiyle iş olanaklarını kaybetmiş zanaatkârları hedefliyor.
Özellikle deprem sonrasında gelir kaynakları kısıtlanmış, çalışmak isteyen, çalışmak için başka illere gitmek istemeyen veya gidemeyen kadınlar hedef kitlemiz arasındaydı.
Çoğunlukla Antakya, Samandağ ve Defne gibi, Hatay’da en büyük yıkımın gerçekleştiği ilçeler arasında bulunan ilçelerde yer alan geleneksel dokuma atölyelerinde faaliyet gösteren (2018’deki verilere göre sayısı toplam 19) dokuma ustalarının çoğuyla da danışman olarak birlikte çalışıyoruz.
Atölyenizde neler yapılıyor?
Proje kapsamında Arsuz’da, 8 adet geleneksel ahşap dokuma tezgahının yer alacağı bir atölye kurduk.
Proje kapsamında kurduğumuz Arsuz Dokuma Atölyesi’nde eğitim Mart 2024’te başladı ve şu anda 26 kadın eğitim görüyor. İlk olarak bezayağı dokuma ile başlayan eğitime ek olarak dokuma eğitimi alan kadınların eğitim ve üretim süreci sonrasında satılabilir ürün üretmeleri için dikiş öğrenebilecekleri bir dikiş atölyesi de açtık.
Eğitimin devam eden günlerinde ipek dokuma ve farklı teknikleri de öğreniyorlar.
Dokuma eğitimi programı sırasında yörede hala faaliyet göstermekte olan dokuma atölyelerine ve işletmelerine geziler düzenliyoruz; bu yolla eğitim alan kadınların dokuma atölyelerinin işleyiş şekli, farklı üretim teknikleri, ipekböceğinin yetiştirilmesi, ipek çekimi gibi konularda bilgi sahibi olmasını hedefliyoruz.
Hangi eğitimleri alıyorlar?
Arsuz Dokuma Atölyesi’nde ayrıca bir Tasarımcı-Mentor programı düzenleniyor.
Bu üretim bazlı eğitim modeline paralel olarak tasarımcıların atölyemizi ziyaret ediyor, kadın zanaatkârlarla yakın bir şekilde çalışarak uzmanlıklarını paylaşıyorlar. Program kapsamında mentor tasarımcının yönlendirmesi doğrultusunda kumaşlar dokunacak, kadınlar yeni ürün geliştirme ve tasarım konusunda da bilgi sahibi olacaklar.
Bu eğitim modeli sadece dokuma becerilerini geliştirmek ve Hatay’ın bu eşsiz kültürel mirasına bağlılığı da oluşturmakla kalmayacak, kadınlar aynı zamanda iş birliği yapılan tasarımcılardan değerli bilgiler ve yenilikçi tasarım teknikleri de edinecek.
Kadınlar ayrıca, ürün geliştirme, pazarlama stratejileri ve girişimcilik uygulamaları konularında kendilerini geliştirebilecek, kendi özgün tasarımlarını yaratma ve tanıtma konusunda güçlenecekler.
Tasarımcı – Mentor programında Sculpture markasının kurucusu Antakyalı tasarımcı Selin Koç, Projebir markasının kurucusu Zeynep Mursaloğlu, Giyi World markasının kurucusu Göknil Bigan ve projenin başından bu yana bize destek olmaya devam eden tasarımcı Banu Yentür var.
Hem projenin sürdürülebilirliği ve hem de kadınların eğitim sonrasındaki üretim sürecinde daha hızlı bir şekilde gelir elde etmeye başlaması için programımıza bir Tasarımcı Mentor – Yeni Zanaatkâr iş birliği de ekledik. Bu modeli eğitim boyunca planlanan Tasarım Seminerleri ile birleştirerek uygulamaya geçiriyoruz. Böylece kadınlar tasarım, üretim, satılabilir ürün üretebilmeleri, marka iş birlikleri gibi konularda da kendilerini geliştirip tecrübe edinmeye başladılar.
Kadınlara ayrıca Mustafa Kemal Üniversitesi öğretim görevlisi Doç. Dr. Sonyel Oflazoğlu Dora tarafından Pazarlamaya Giriş eğitimi verildi.
Son olarak Hatay’ın ipekçilik geçmişinden söz edelim
Projenin ana faaliyet alanı olan ve geçmişte gerek ekonomik gerekse sosyal ve kültürel yönden oldukça önemli bir yer tutan dokumacılık ve ipekçilik meslekleri, günümüzde maalesef pek çok zanaat dalı gibi yok olmaya yüz tutmakta.
İpekçilik için uygun iklim koşullarına sahip bir coğrafya olan Hatay’ın tüm köylerinde geçmişte yaygın şekilde ipek üretilirdi. Arsuz, Hatay’da ipekböcekçiliğinin yoğun olarak uygulandığı bir yer iken son yıllarda neredeyse hiç üretim kalmadı.
Zengin bir kültürel mirasa ve yüzyıllar öncesine dayanan bir dokumacılık geleneğine sahip olan Hatay’daki ipek kozası üretimi 1. Dünya Savaşı öncesinde 1 milyon kg iken, 2019 yılında bu sayı 1000 kg’ın altına inmiştir ve 2017’deki verilere göre Hatay’ın tüm ilçelerinde toplam 40 ipek üreticisi vardır.
İpekçilik kültürü, Somut Olmayan Kültürel Miras Türkiye Ulusal Envanteri’ne kaydedilerek koruma altına alınmış bir zanaattır.
Hatay’da ipekçilik, 6 Şubat depreminde üretim aşamasından satış aşamasına kadar büyük darbe aldı ve bu meslekle uğraşanlar geçim kaynaklarını kaybetti.
Geleneksel dokuma tezgâhlarının ve ipek üretiminin yoğunlaştığı Antakya, Samandağ ve Harbiye’de ağır yıkımın boyutu, mesleğin devam edebilmesi için yeni üretim merkezlerinin kurulması ihtiyacını da artırdı.