Kısa bir yaz molasından sonra tekrar merhaba. Yazımın başlığı, ünlü filozof ve matematikçi Bertrand Russell kitap isminden ödünç. Nobel ödüllü Russell, 20. yüzyılın en önemli düşünürlerinden. Analitik felsefenin kurucusu. Wittgenstein gibi başka büyük bir filozofun hocası. Kapitalizmin çıktığı topraklarda yetişmesine ve Burjuva bir aileden gelmesine rağmen sosyalist.
Tembellik ile aylaklığı ayırarak başlamamız lazım yazıya. Aylaklık zihnin pasif konumda üretmeye devam etmesidir. Düşüncelerimizin rahatça oradan oraya salınmasına izin vermemiz demektir. İnsan stresli zamanlarda değil dingin anlarda daha yaratıcı olur genelde. Bize ilham veren kıvılcımlar karşılaşmalarla ortaya çıkar. Bu karşılaşmanın öznesi başka birisi olabileceği gibi, bir kitap, bir sergi, sanat eseri, film veya müzik de olabilir. Kıvılcımlar, rutininizi değiştirdiğinizde, örneğin seyahat halinde yanar. O yüzden hepimiz, özellikle yaratıcı endüstrilerde çalışanlar böyle anlara zaman ayırmalı ve fırsat tanımalıdır. İnovatörler için de bu gereklidir. Bazen problemleri nadasa bırakmalıyız. Üzerinde pasif düşünme yapmalıyız. Genelde hiç beklemediğiniz an çözümü bir olaydan ya da objeden ilhamla bulursunuz.
Sabahtan akşama plajda yatmak ya da yaz aylarında çok sıkı çalışmak yerine yapabildiğimiz kadar seyahat etmeli, kitap okumalı, filmleri kurcalamalı ve hobiler edinmeliyiz. Bu uğraşlar her yönden bizi besler. Ben bu yaz yaklaşık bir ay Egede gezindim. Daha çok felsefe ile meşgul oldum. Bu süreçte yeni bir kitap projesini somutlaştırdım. Ertelediğim bazı işlere dair düşündüm, yol haritası çıkardım. Somutlaştıkça sizlerle paylaşırız.
Rusell’ın kitabına dönersek, bu eser, özellikle kapitalist toplumlarda çalışmanın abartılmasına karşı bir eleştiridir. Yazara göre, sanayi devriminden önce insanlar daha fazla boş zamana sahipti ve kişisel gelişim, sanat, felsefe ve bilim gibi alanlara ayırabiliyordu zamanını. Ancak modern kapitalist düzen ve sürekli üretim baskısı bireylerin gerçek anlamda kendilerini geliştirmelerine ve mutluluğu yakalamalarına engel oluyor. Russell, insanların günde dört saat çalışması gerektiğini, bu sürede aynı çıktığı üretebileceğini, geri kalan zamanı ise kendilerini geliştirecek, mutlu edecek ve topluma katkı sağlayacak faaliyetlere ayırmaları gerektiğini savunuyor. Aşırı çalışmanın bireylerin fiziksel ve zihinsel sağlığını olumsuz etkilediğini ve yaratıcı düşünme yetilerini körelttiğini söylüyor. Bir Endüstri Mühendisi ve yönetim alanında çalışan bir akademisyen olarak ve özeleştiri yaparak söylüyorum; üretkenliği sadece ekonomik çıktı ile değil insan ruhsal sağlığını ve toplumun genel refahını artıran faaliyetleri kapsayacak şekilde ölçmeliyiz artık.