Henüz orta vadeli program icat edilmemiş, mesela yani! Yıl 2020, temmuz-ağustos ayları. Ekonomiyle ilgili bakan ekonomi bürokrasisinden 2021’e ilişkin öngörülerini, özellikle de enflasyon ve kur tahminlerini içeren bir rapor istiyor. Onlarca bürokrat geceli gündüzlü çalışıyor ve hazırladıkları raporu bakana sunuyor.
Bakan bey önceki yılların gerçekleşmeleri de içeren raporun sayfalarını çevirmeye başlıyor:
“Enflasyon 2017’den beri tam dört yıldır çift hane, 2021’de nasıl yüzde 8’e indireceğiz?”
“Efendim malumunuz, 2021’de ciddi bir parasal sıkılaştırmaya gidilecek. Bu yönde çalışmalar var. Parasal sıkılaştırmayla birlikte kur artışı da düşük olacak. Bu sayede enflasyonu tek haneye indirebileceğimize inanıyoruz.”
Geçmiş yıl öngörülerine ve gerçekleşmelerine göz gezdiren bakan gözünü ayakta duran bürokratlara dikiyor:
“Peki dolar kuru tahmininiz ne?”
“Doların yıl ortalamasında 7.50-8.00 arasında oluşacağını öngörüyoruz efendim.”
“Yani kur artışı ile enflasyon uyumlu gidecek diyorsunuz, öyle mi?”
“Evet sayın bakanım.”
“Umarım dediğiniz gibi olur da yüzümü kara çıkarmazsınız!”
Unutulmak istenen tarih
2021 yılına bu tahminlerle girilir. Merkez Bankası 2020’nin son aylarında faiz artırımına başlamış ve bu artış 2021’in mart ayına kadar sürmüştür.
Aradan aylar geçer, artık 2021 yılının sonuna yaklaşılmaktadır ve bu sefer 2022 için bir rapor hazırlamak gerekmektedir. 2022 tahminleri ortaya konulacaktır ama bunu yapacakların gözü 2021 öngörülerinin tutup tutmayacağındadır. Kur tahminleri iyi gitmektedir; yılın ortalamasını 7.68 olarak öngörmüşlerdir, gidişat da bu düzeyin tutacağı yönündedir. Ama enflasyon hedefi tutmayacaktır; yıllık oran yüzde 19'larda seyretmektedir.
Ekonomi bürokrasisi 2022’de enflasyonun yine de tek haneye ineceğini, yüzde 9.8 olacağını öngörür. Dolar varsayımları ise 9.27’dir.
2022 raporu bitmiş ve ilgili makamlara sunulmuştur. Bürokrasi artık 2021 tahminlerinin ne ölçüde tutacağına odaklanmıştır.
Ama kendilerini kötü bir sürpriz beklemektedir. 23 Eylül 2021 tarihindeki faiz indirimiyle başlarından aşağı kaynar sular dökülmüş gibi olurlar. Tabii ki hepsi değil, bazı bürokratlar olacakları biliyorlardır, çünkü faiz indirimi kararına imza atanlar onlardır.
Merkez Bankası'nın faiz indirimi karşısında neye uğradığını şaşıran bürokratlar "Eyvah" der “Eyvah, şimdi yandık, hedeflerin tümü çöpe”!
Gerçekten de öyle olur. Eylülde yüzde 19 dolayında seyreden ve yüksek bulunan enflasyon yıl sonunda yüzde 36’ya tırmanmış, dolar da bir ara 18’i aşmış, sonra KKM ve müdahalelerle hızla gerilemiş ama yıl ortalaması 9’a yaklaşmıştır.
2021’in son ayları herkes için çok yoğun geçmiştir. Bu yüzden ilgili bakan raporu hazırlayan bürokratları 2022’nin ilk günlerinde çağırır. Önünde hem 2021’in, hem 2022’nin raporu durmaktadır. Hışımla söylenir:
“N’oldu böyle, enflasyon yüzde 8 dediniz yüzde 36 oldu. Doları tutacağınızı söylediniz o da tutmadı.”
“Bir şey söylesenize” dercesine başını kaldırıp bürokratlara bakar...
Bir bürokrat cesaretini toplayıp “Ama sayın bakanım biz faizin...” diyecek olur, yanındaki arkadaşı dürter ve susturur. Sanki tahminlerin böylesine sapmış olmasının altında yatan etkenin 23 Eylül 2021’de başlatılan faiz indirimi olduğunu bakan bilmiyor mudur! Bakan da yukarıya “Sizin yüzünüzden” diyemediği için bürokratlara çıkışmaktadır.
Senaryo!
Aksini düşünen çıkacağını pek sanmasam da ben yine de belirteyim...
Şimdiye kadar yazdığım diyalogların tabii ki gerçekle bir ilgisi yok. Yalnızca tarihler ve sayılar gerçek; o kadar.
2023-2025 tutmadı; peki 2024-2026?
Türkiye gibi bir ülkede üç yıllık program yapmak, öngörülerin tutmayacağını baştan kabullenmek sayılır.
Bir kere ithal enflasyona çok açık bir ekonomiyiz.
Sürekli dövize ihtiyaç duyan ve bu yüzden kur değişimine çok duyarlı olan bir ülkeyiz.
Bunlardan daha önemlisi ise oturmuş ve siyasilerin canlarının isteyeceği şekilde temelden değiştirmelerinin söz konusu olmayacağı bir ekonomi politikamız yok. Bunun en tipik örneği de Eylül 2021’de başlatılan faiz indirimi. Ekonomi politikası, artık ne kadar politika denilirse, o tarihte kökten değişti ve her şey altüst oldu.
Bu yüzden de faiz indiriminin etkileri görüldükten sonra yapılan programlara odaklanmak gerek. Bir başka ifadeyle Eylül 2021’den önce yapılmış 2022-2024 dönemi programının ve bu yıllara ilişkin öngörülerin hiç önemi yok. O program yapıldığında faiz indirimi kararı henüz alınmamıştı. Yani o programları hazırlayanlar faiz indiriminden habersiz oldukları için gayet masumane bir şekilde oturmuş hesap kitap yapmışlardı.
Faiz indiriminin nelere mal olacağı bilinerek hazırlananlar 2022’nin sonbaharında açıklanan 2023-2025 dönemi programı ve tabii ki geçen hafta açıklanan 2024-2026 dönemi programıdır. İşte o yüzden bu iki programda ortaya çıkan ve çıkması muhtemel sapmaların hiçbir izahı yoktur.
Yine fiyasko, yine fiyasko!
2023-2025 programının hazırlandığı 2022’de artık nasıl bir ekonomi politikasının uygulanmakta olduğu belli mi, belli!
Peki sonuç? Yine fiyasko!
2022’de yapılan 2023- 2025 programında bu yılın enflasyonu kaç öngörülmüş; yüzde 24.90. Peki tahmin ne; yüzde 65, o da tutarsa... Yine aynı programa göre enflasyonu 2024’te 13.8’e, 2025’te 9.9’a indirecekmişiz!
2023-2025 programında yüzde 13.8 tahmin edilen 2024 enflasyonu son programda ise yüzde 33 olarak yer alıyor. Bu yılki artış yüzde 65’te kalsa bile ne yapacağız da yarı yarıya bir düşüş sağlayacağız, o tümüyle meçhul zaten.
Enflasyonu yarı yarıya düşüre düşüre gideceğiz...
2023’te 65 beklenen enflasyon 2024’te 33’e, 2025’te yine yarı yarıya düşüp 15.2’ye, 2026’da yarıya yakın düşüp 8.5’e inecek.
Eski OVP sonuçları yenisine bakmaya gerek yok diyorsa da baktık ve bekliyoruz...