Aydın Doğan’a git, o sana iş versin

Vahap MUNYAR İŞ DÜNYASINDA DİYALOG

FAHRİ Korutürk ve Kenan Evren dönemlerinde Cumhurbaşkanlığı Basın Müşavirliği görevinde bulunan Ali Baransel, Turgut Özal’ın Cumhurbaşkanı seçilmesinin ardından Çankaya Köşkü’nden ayrılınca Koç Holding Ankara Koordinatörlüğüne atanmıştı.

Koç Holding’in tepe yönetiminde bulunan Can Kıraç, Baransel’in Ankara Koordinatörü olması üzerine harekete geçti:

- Koç Holding’in “Bizden Haberler” dergisini kurup, 30 yıl genel yayın yönetmenliğini yaptım. Üstelik başyazılarını da yazdım. Bu görevlerim nedeniyle yıllardır Basın Kartı alabilmeyi hayal ediyordum.

Bu konuda bana yardımcı olabilir misiniz Ali Bey? Can Kıraç, Ali Baransel’den bu desteği isterken şöyle düşünmüştü:

- Ali Bey, uzun yıllar Cumhurbaşkanlığı Basın Müşavirliği görevinde bulundu.

Ankara’da çok iyi ilişkileri var. Benim Basın Kartı işini Ali Bey çözebilir.

Aradan uzun sayılacak bir süre geçti, Ali Baransel, Can Kıraç’ı aradı:

- Can Bey, Basın Kartı alabilmeniz için “Bizden Haberler” dergisinden aldığınız ücretin bordro dökümünü Basın Yayın Genel Müdürlüğü’ne beyan etmeniz gerekiyor. Arkadaşları Can Kıraç’a konuyu Koç Holding’in kurucusu Vehbi Koç’a açmasını önerdi.

Bu öneriye uydu:

- Vehbi Bey, Basın Kartı alabilmem için “Bizden Haberler” dergisinden aldığım maaşı belgelemem gerekiyormuş. Bu konuda muhasebeye talimat vermenizi rica ediyorum.

Vehbi Koç, şu yanıtı verdi:

- Can Bey, anladığım kadarıyla sen maaşına zam istiyorsun. Ben sana daha fazla para ödeyemem. Eğer niyetin gazeteci olmaksa, Aydın Doğan’a git, o sana iş versin. Kıraç, Vehbi Koç’tan bu yanıtı alınca Basın Kartı sahibi olma hevesini uzun süre erteledi. 1994 yılında Çin’e gitti. O gezisiyle ilgili olarak hazırladığı dizi yazısı ve daha sonraki dönemlerde fotomontajları Milliyet Gazetesi’nde yayınlanınca Basın Kartı hayali yeniden canlandı.

Basın Yayın Genel Müdürlüğü nezdinde nabız yokladı, yine gazeteden aldığı maaşın belgelenmesi konusu karşısına çıktı:

- Milliyet Gazetesi’nden aldığınız maaşla ilgili dökümü Basın Kartı başvuru dosyanıza koymanız gerekiyor.

Can Kıraç, Milliyet Gazetesi’nden böyle bir talepte bulunamadı:

- Aydın Bey (Doğan), Milliyet’te dizi yazım ve fotomontajlarım yayınlanınca bana açık çek vermişti. Çok keyifl endiğim bu jesti kabul etmemiştim. O nedenle Aydın Bey’den maaş dökümü isteyemedim.

Aydın Doğan, Can Kıraç’ın Basın Kartı hayaliyle yanıp tutuştuğunu öğrenince şu tavsiyede bulundu:

- Can kardeşim, basın hayatında hemen öne çıkmak olmaz. Sen Güngör Denizaşan’a git. Onun gazetesinde yazı yazmaya başla. Orada kadroya girmen daha kolay olur. Kıraç, Aydın Doğan’ın tavsiyesine göre hareket etti. Denizaşan’ın “Gazete 13”ünde yazı yazmaya başladı.

6 ay sonra Denizaşan’ın kapısını çaldı:

- Güngör Bey, bana 6 aylık maaşımı ödeyebilir misiniz?

Denizaşan’ın yanıtı ilginç oldu:

- Canım kardeşim. Seni transfer etmek için Aydın Doğan’a hem de dolar bazında ödediğim transfer ücretini biliyor musun? Şimdi sana aylık ödememi mi istiyorsun? Olacak iş değil. Bu yanıtla Can Kıraç’ın Basın Kartı sahibi olma hayalleri bir kez daha boşa çıktı. Derken Çetin Gürel’in İzmir’de çıkardığı Gözlem Gazetesi’ne fotomontajlarını gönderdi. Fotomontajları dört yıl yayınlandı. Gürel, ücret ödemek yerine her yaz Kıraç ve eşini Çeşme’de bir akşam yemekte ağırladı.

Kıraç, o günlerde de şöyle düşündü:

- Çetin Gürel, eşime ve bana akşam yemeği ısmarlayarak borcunu bu şekilde ödemiş oluyor anlaşılan…

Can Kıraç, daha sonraki yıllarda Platin Dergisi’nde yazılar yazdı, Capital Dergisi’nin künyesinde adı Danışma Kurulu Başkanı olarak yer aldı:

- Bu görevler de Basın Kartı alma konusunda kapıları açmama yetmedi. Adımın dergilerin künyesinde yer alması benim için onurdur. Ancak, anladığım kadarıyla Basın Kartı almam mümkün olamayacak. Can Kıraç, Basın Kartı sahibi olma hayalinin gerçekleşmeyeceğine kanaat getirmişken, 14 Aralık 2006 günü dönemin Türkiye Gazeteciler Cemiyeti (TGC) Başkanı Orhan Erinç’ten mektup aldı: XYönetim Kurulumuz 20 Kasım 2006 günkü toplantısında TGC Onursal Üyeliğinizi oybirliği ile onaylamıştır.

Kararda, TGC tüzüğünün 7/B maddesi kapsamında sosyal ve iktisadi yaşamda seçkin hizmetler vermenizin yanısıra, uzun yıllar yayın yaşamına verdiğiniz emekler, gazetecilikte Sarı Basın Kartının gerçek niteliklerini özümsemiş olmanız da dikkate alınmıştır.

Can Kıraç, anılarını kaleme aldığı kitabında bu bölümü şöyle noktaladı:

- Onlar ermiş muradına biz çıkalım kerevetine… Uzun yıllar Koç Holding’in CEO’luk görevini yürüten Can Kıraç’ın Sarı Basın Kartı sahibi olmayı önemsemesi, mesleğimizin kimliğinin değerini ortaya koyuyor değil mi?

Kıraç’ın vefat haberini DİAS’ın davetiyle Türkiye-Çekya maçı için gittiğim Hamburg’da TGC Genel Sekreteri Sibel Güneş’ten gelen mesajla öğrendim: Onursal Üyemiz Can Kıraç vefat etmiş…

Can Bey’e Allah’tan rahmet diliyorum… Mekanı cennet olsun…

Bahçede üstüne oturdum, çamaşır makinesi yine yürüdü

KOÇ Grubu’nun amiral gemisi olan Arçelik, 2001 yılında 50 yıllık öyküsünü, “Mamulattan Markaya” kitabında toplamıştı.

Aralık 2001’de yıl sonu buluşmasında paylaşılan kitapta en çok dikkatimi çeken bölümlerden biri Koç Holding’in tepe yöneticisi Can Kıraç’ın anlattığı öykü olmuştu:

Arçelik’in otomatik çamaşır makinesini bahçeye çıkarır üstüne otururdum, yine yürürdü…

Arçelik’in tam otomatik çamaşır makinesini ilk ürettiği yıllarda “yürüme sancısı” yaşanmıştı.

Bize ulaşan tüketici şikayetlerini her ilettiğimizde dönemin Arçelik Genel Müdürü Hasan Subaşı ile Atılım Pazarlama Genel Müdürü Cengiz Solakoğlu, peşinen karşı çıkardı:

- Bazı makinelerimiz conta hatası yüzünden durulama-sıkma aşamasında fazla sarsılıyor ama yürümesi söz konusu değil…

Can Kıraç, “Mamulattan Markaya” kitabında yürüyen çamaşır makinesi konusunu şöyle anlatmıştı:

Yaz tatillerimde Çeşme’ye giderdim. Oradaki eve bir Arçelik otomatik çamaşır makinesi almıştım.

Çamaşır yıkama sorumluluğunu ben üstlenmiştim. Ne vakit çamaşır yıkasam komşular gelir beni seyrederdi.

Çünkü, makineyi bahçeye çıkarırdım. Abartmıyorum, yürümesin diye üstüne otururdum ama makine beni dinlemezdi.

Bir yandan bahçeyi turlayıp diğer yandan çamaşır yıkardık.

Olayı Vehbi Bey’e (Koç) anlattığımda, “Niye servise haber vermedin?” dedi. Ben de, “Servise haber verdim. Beni çok mahcup ettiler. Yeni makine getirdiler” yanıtı verdim.

Arçelik, zamanla dünyada da patent sayısı açısından dünyada da öne çıktı, Pakistan’dan Hindistan’a, Güney Afrika’ya markalar alıp, üretimde dünyaya yayıldı.

Whirlpool’la yaptığı “Avrupa Evliliği” ile de global oyuncular arasında zirveye doğru yol aldı…

Bu maçı 2-1 alırız

METEHAN Oğuz ve Murat Çeçen’in ortağı olduğu DİAS Grubu’nun davetiyle Türkiye-Çekya maçını izlemek üzere “Volksparksdtadion Hamburg” girdiğimizde özel ağırlama bölümündeki localardan birinin kapısında bisiklet, motosiklet üreticisi Özaktaç A.Ş.’nin patronu Ahmet Özaktaç’ı gördüm:

- Gel abi, Murat Bey (Ülker) de burada… Locaya ziyaret amaçlı girdim, Yıldız Holding Yönetim Kurulu Üyesi Murat Ülker, oğlu Yahya Ülker, Rönesans Holding kurucusu Erman Ilıcak’la sohbet ettim.

Murat Ülker’e skor tahmini sordum, paylaştı:

- Bu maçı 2-1 alırız…

Tam o anda locaya Türkiye Futbol Federasyonu Başkanı Mehmet Büyükekşi girdi.

Ülker, telefonunu locadaki görevlilere uzattı:

- Hadi Başkan Büyükekşi ile stadyum hatırası çektirelim… Karşılaşmayı izlemeye Kiğılı CEO’su Hilal Suerdem ile birlikte Trendyol’un davetiyle gelen Birleşmiş Markalar Derneği (BMD) Başkanı Sinan Öncel, maçın bitiminde çevresindekilere söylediklerini aktardı:

- Hakan Çalhanoğlu’nun gol atacağı beklentimi ısrarla söyledim. Cenk Tosun oyuna girdiğinde de beklentimi paylaştım: Bir gol de Cenk Tosun atacak…

Başta ana sponsor Trendyol olmak üzere, Coca- Cola, Turkcell, Denizbank ve DİAS, Milli Takım’ın Gürcistan, Portekiz ve Çekya ile karşılaştığı ilk 3 maçta konuklarını ağırladı.

Tüm yazılarını göster