Finansal piyasalarda aralık ayında genelde kâr realizasyonu olur. Yıl sonu bilanço düzenlemeleri nedeniyle dolar talebi artar. Risk alma iştahı biraz düşer. Bu yıl (aybaşı itibarıyla) böyle bir durum gözlenmiyor. Bu sene riskli varlık fiyatlarının yükselmesi için fazlaca neden vardı. Büyük merkez bankalarının faiz indirimleri ve parasal genişleme adımları piyasalara moral verdi. ABD ile Çin arasındaki ticaret görüşmelerine yönelik beklentiler iki aydır destekliyor. Kaldı ki, ticaret görüşmelerinin tıkanma ihtimali, ‘‘Daha fazla teşvik gelir’’ algısını pekiştiriyor.
Dünya ekonomisi için büyüme beklentileri değişkenlik gösteriyor. IMF, Dünya Bankası, Fed, Avrupa Merkez Bankası (AMB) gibi yüksek kredibiliteye sahip kurumların öngörüleri kıymetlidir. Ancak bu kurumların tahminlerinde hata payı yüksek oluyor. Fed enflasyon hedefini yıllardır tutturamaz. AMB önce ‘‘AB ekonomisi toparlanıyor’’ der, sonra ekonominin zayıflığı nedeniyle bir tahvil alım programı açıklar. IMF ve Dünya Bankası’nın yayımladığı raporlar gecikmelidir. Gelişmeleri kaçırıyorlar. Emtia üreticisi ülkelerin merkez bankalarının tahminlerine ve görüşlerine ben öncelik veriyorum. Çünkü bu ülkelerin en büyük müşterisi genelde Çin oluyor. Avustralya en büyük emtia üreticilerindendir. Petrol ürünlerinden tarımsal emtialara, endüstriyel metallerden altına, ne ararsanız bulursunuz. Avustralya Doları (AUD) risk iştahının öncü göstergelerindendir. Likiditesi yüksek bir para birimidir. AUD piyasasının derinliği, İngiliz Sterlini’nin derinliği kadardır. Avustralya Merkez Bankası başkanı Lowe geçtiğimiz günlerde önemli açıklamalar yaptı. Kurum son beş ayda üç indirimle politika faizini yüzde 0.75 yaptı. Lowe negatif faizi düşünmediklerini, fakat politika faizini yüzde 0.25 yaparak bir tahvil alım programının gündeme gelebileceğini belirtti. Vergi indirimlerinin ve altyapı harcamalarının ekonomiye destek vermesi gerektiğini söyledi. Olası bir tahvil alım programında, odak noktasının özel sektör tahvillerinden ziyade devlet tahvilleri olacağını dile getirdi. Merkez bankalarının negatif faiz uygulamalarıyla ilgili çok yazı yazdım. Negatif faiz bir nevi vergidir. Faiz kazancı düşen banka, kredi standartlarını tabii ki gevşetebilir. Ancak bu yöntem kredi talebini belirgin biçimde artırmaz. Kredi işi arz taraflı değil, talep taraflı bir meseledir. Kısacası, bankaların merkez bankalarında tuttukları rezervlere negatif faiz uygulanması bugüne kadar pek işe yaramadı. Avustralya Merkez Bankası’nın devlet tahvillerini almasının amacıysa, piyasa faizlerini düşürmek ve dolayısıyla AUD’a olan ilgiyi azaltmak olabilir.
Lowe kapıyı açık bırakıyor. İhtiyaç olursa nükleer opsiyona başvuracaklarını söylüyor. Genişletici maliye politikasının altını çiziyor. Bu açıklamalar, dünya ekonomisiyle ilgili büyük beklentilere girmememiz gerektiğini gösteriyor. Çin’le önemli bir ticaret hacmine sahip üretici bir ülkenin merkez bankası başkanı böyle konuşuyorsa, düşük faiz ve parasal genişleme politikası her yerde devam eder. Dış piyasaların destek vereceği düşüncesiyle biz işimize bakalım. Ülke riskini daha da düşürecek adımlar atalım. Beklentileri iyi yönetelim.