Kobil, Deloitte ile gerçekleştirdiği iş birliği kapsamında Avrupa’da dijital egemenlik, veri güvenliği ve bağlantılı yaşam için yeni bir standart belirliyor. Kobil Kurucusu ve CEO’su İsmet Koyun, “Türkiye; güçlü yanı insan kaynağı ile üretimi, Ar-Ge ve doğru yatırım stratejisi ile birleştirdiğinde teknolojiyi tüketen değil üreten ülke olacaktır. Üretim vizyonu da Türkiye’yi küreselde daha iyi konumlara getirecektir” diyor.
Dijital dönüşümle birlikte güvenliğin en kritik ihtiyaç haline geldiği bir çağda, Almanya merkezli teknoloji şirketi Kobil, dijital kimlik doğrulama, veri güvenliği, erişim yönetimi ve Güvenli Super App çözümleriyle faaliyet gösteriyor. 1986 yılında İsmet Koyun’un Almanya’daki üniversite yıllarında temellerini attığı Kobil, bugün biyometrik doğrulama, akıllı kart ve kriptografi gibi alanlarda çok katmanlı güvenlik teknolojileriyle referans gösterilen bir teknoloji şirketi konumunda.
Aralarında Alman Federal Meclisi, Airbus, Société Générale ve Türkiye’den VakıfBank ile Kredi Kayıt Bürosu’nun da yer aldığı yüzlerce kurumun güvenliğini sağlayan Kobil, 2024 itibarıyla 100 milyondan fazla kullanıcıya ulaştı. Şirket; Almanya, İsviçre, ABD, İngiltere ve Türkiye’deki ofisleri, BDDK uyumlu ürün mimarisi ve Türkiye’deki iki Ar-Ge merkezi ile hem yerel hem de küresel ölçekte teknoloji üretmeye devam ediyor. Kobil’in kurucusu ve CEO’su İsmet Koyun, yalnızca bir teknoloji girişimcisi değil; aynı zamanda dijital güvenliğin demokratikleşmesini savunan bir isim. Kobil’in Worms şehri için hayata geçirdiği SuperApp çalışması, bu vizyonun somut örneklerinden biri. Ayrıca, Kobil Ventures kapsamında kurulan yeni platform sayesinde, girişimlerin ölçeklenmesine destek olacak bir ekosistem inşa ediliyor.
Kobil, son olarak Deloitte ile bir iş birliğine imza attı. İsmet Koyun, “Bu iş birliği ile şehirlerin ve toplumun dijitalleşme sürecinin hem kullanıcı merkezli hem de güvenli bir teknolojik altyapı ile gerçekleşmesine katkı sağlamayı amaçlıyoruz” diyor. Kobil Kurucusu ve CEO’su İsmet Koyun ile dijital dünyanın geleceğini konuştuk:
“Dijitalleşmenin her alana yayıldığı ve teknolojinin artık her sektörün içinde olduğu bir çağda yaşıyoruz. Bu doğrultuda dijitalleşmeye yönelik atılan her adım dijital ekosistemi de büyütüyor. Teknoloji gücümüzü Deloitte’nin danışmanlık ve dönüşüm gücüyle harmanlamayarak yeni bir iş birliği kuruyoruz. Bu iş birliği ile Almanya’da ve Avrupa genelinde daha güçlü ekosistemler oluşturmayı hedefl iyoruz. Yerel yönetimlerin ve belediyelerin dijital katılımını teşvik etmek hem çağa ayak uydurmak hem de daha verimli ve sürdürülebilir kentler için önemli bir değer. Bu iş birliği ile şehirlerin ve toplumun dijitalleşme sürecinin hem kullanıcı merkezli hem de güvenli bir teknolojik altyapı ile gerçekleşmesine katkı sağlamayı amaçlıyoruz. Sunduğumuz güvenli SuperApp teknolojisinin dijital uyum süreçleri de iş birliğimizin gücü ile daha verimli ve hızlı ilerleyecek. Deloitte iş birliğiyle öncelikli olarak Almanya ve Avrupa’daki dijitalleşme sürecine katkı sağlamayı planlıyoruz. Deloitte sektör bilgisiyle katkıda bulunarak dijital çözümlerin stratejik planlamasını, uygulanmasını ve ölçeklendirilmesini destekleyecek. Yerel yönetim ve belediyelerin dijitalleşme süreci özellikle hedefl ediğimiz noktalardan biri. Avrupa’nın dijital bağımsızlığına da katkı sağlayacak bu dijitalleşme sürecini daha ileri taşımak için ortak bir noktada buluştuk.”
“Kobil olarak, yüksek güvenlikli ve çok katmanlı platform teknolojileri alanında önemli bir bilgi birikimimiz ve deneyimimiz bulunuyor. 2024’yılı içerisinde Alibaba, WeChat ve Microsoft gibi sektör devlerinin bulunduğu birçok Gartner raporunda da SuperApp için örnek tedarikçi olarak konumlandırıldık. Bu alandaki bilgi birikimimizi çağın ötesine taşıyarak birbiriyle bağlantılı ve kullanıcı dostu bir ekosistem yaratacağımız SuperApp vizyonumuzu kurguladık. SuperApp’ler; birden fazla uygulamanın konsolidasyonunu sağlayarak kullanıcı deneyimindeki kopuklukları ve geliştirme maliyetlerini azaltarak birçok sürecin basitleştirilmesinde önemli rol oynuyor. Kobil olarak, üst düzey güvenlik standartlarıyla doğrulanmış dijital kimlik ve kullanıcı dostu bir yapı ile kullanıcıların platformdan ayrılmak zorunda kalmadan tek bir girişle erişebilecekleri dijital bir ekosistem oluşturuyoruz.”
“Dünyanın en büyük 10 firmasından 7’si teknoloji devi. Türkiye’nin de teknolojide daha iyi bir konuma gelmesi için bu alandaki yatırımların artması ve gençlerin teşvik edilmesi gerekiyor. Teknolojiyi üretebilmek önemli bir bilgi birikimine de sahip olmayı gerektiriyor. Bu bilgi birikiminin arkasında yıllardır süregelen Ar-Ge çalışmaları ve büyük bir emek yer alıyor. Türkiye’nin üretim potansiyelini Ar-Ge kanadıyla güçlendirmesi teknolojide küresel konumuna büyük katkılar sağlayacaktır. Gençler teknolojiye hem yatkın hem de hevesli. Onları doğru şekilde teşvik ederek teknolojik girişimlerin önünü açmak da gerekiyor. Teknoloji, vizyon ve stratejiyle gelişerek büyür. Türkiye güçlü yanı insan kaynağı ile üretimi, Ar-Ge ve doğru yatırım stratejisi ile birleştirdiğinde teknolojiyi tüketen değil üreten ülke olacaktır. Üretim vizyonu da Türkiye’yi küreselde daha iyi konumlara getirecektir.”
“Büyüme stratejimizi Ar-Ge üzerine kurguluyoruz. Ciromuzun minimum yüzde 30’unu Ar-Ge’ye ayırıyor ve bunu vizyonumuzun bir parçası olarak görüyoruz. Tüm dünyanın yükselen trendi SuperApp’lere bugüne kadar 60 milyon Euro yatırım gerçekleştirdik. 2025 yılında 100 milyon dolar ciro hedefimizi, beş yıl içinde katlayarak 500 milyon dolara ulaştırma arzusundayız. Start-up’ların teknoloji kalemini geliştirmeyi hedefl ediğimiz Kobil Ventures programının ilk startını Silikon Vadisi’nde verdik.”
“Deloitte Almanya Ortağı Natalia Kluger iş birliği hakkında, “Bu adımla toplumumuzun dijitalleşmesinde bir dönüm noktasına ulaşmak istiyoruz. KOBIL ile birlikte, toplumumuzun dijital günlük yaşamını uzun vadede dönüştürecek, daha önce hayal bile edilemeyecek basitlikte özelleştirilmiş çözümler geliştireceğiz” yorumlarını yapıyor. Kobil CEO’su ve Kurucusu İsmet Koyun ise “Birlikte Avrupa’da dijital egemenlik, veri güvenliği ve bağlantılı yaşam için yeni bir standart belirliyoruz. Bu iş birliği, Avrupa’nın dijital bağımsızlığının mümkün olmasından da öte çoktan başlamış olduğunun da güçlü bir işareti” diyor.”