Yurt dışına açılmayı planlayan veya hali hazırda yurt dışı iş bağlantıları olan şirketler, vergi alanında yeni düzenlemelerle karşı karşıya. Dünya genelinde verginin dijital dönüşümünde ciddi bir ivmelenme yaşanıyor. Mali belgeler ve hükümetlerin bunlara bağlı talep ettikleri vergiler, işlemler sonrası sonradan hesaplanan, zaman geçtikten sonra takip edilen bir süreç olmaktan çıkıyor. Anlık olarak gönderilip alınan, yine anlık olarak takip edilen ve bununla birlikte tedarik zincirini doğrudan etkileyen, eksikliği durumunda işlerde aksama yaşanmasına sebep olabilecek bir önem kazanıyor.
Geçtiğimiz günlerde Türkiye’ye gelen Sovos Gelirlerden Sorumlu Başkanı Alice Katwan’a ihracat-ithalatla uğraşan veya yurt dışında üretim yapmayı planlayan kuruluşların nelere dikkat etmeleri gerektiğini sordum. Katwan dünyada ve Türkiye’deki gelişmelere değindi ve Türkiye’deki kuruluşlara üç adımdan oluşan bir süreç yönetimi önerdi.
Sovos, vergi teknolojileri çözümleri sunan bir kuruluş. Kuzey Amerika, İtalya, Brezilya, Birleşmiş Krallık, Almanya, Fransa, İspanya, Portekiz, Türkiye ve Şili ofisleriyle 70’ten fazla ülkede faaliyet gösteriyor. Hg ve TA Associates bünyesinde, dünya genelinde 100.000’den fazla müşteriye hizmet veriyor ve Fortune 500 listesindeki şirketlerin yarısı bu müşteriler arasında yer alıyor.
Türkiye’ye 2019 yılında Foriba’nın satın alınması ile girmiştik. 2022’nin başında Digital Planet’i bünyemize kattık. Türkiye’de e-Dönüşüm hizmeti sunan şirketler arasında, kurumsal müşteri segmentinde pazar lideri ve KOBİ segmentinde lider ilk üç şirket arasında yer alıyoruz.
Türkiye, dünyada verginin dijitalleştirmesini başarabilen ilk ülkelerden biri. e-Dönüşüm sistemlerimiz Avrupa’daki ülkeler tarafından örnek alınıyor. Benzer sistemler kurmaya çalışıyorlar. Sovos bu konuda önemli bir danışmanlık rolü üstleniyor.
Türkiye, Sovos’un Avrupa’daki mükemmeliyet merkezi konumunda. Türkiye’deki Ar-Ge merkezlerinde üretilen ürünler 61 farklı ülkeye sunuluyor.
Türkiye’de 300’den fazla çalışanımızla, Ar-Ge ve Ür-Ge ekipleriyle sadece ülkemize değil dünya için de vergi teknolojileri üretiyoruz.
Eskiden vergi, işten “çok sonra”nın konusuydu. Bugün ise “günün konusu.” Ertelenebilen, daha sonra düzenlenebilen değil, gerçek zamanlı bir sorumluluktan bahsediyoruz. Türkiye, 10 yılı aşkın süredir yürüttüğü ve önemli yol katettiği verginin dijital dönüşümünde dünyaya öncülük yapıyor. Ancak sistemler örnek alınsa da her ülkenin kendine has farklı uygulamaları söz konusu.
Dünya genelinde şunu görüyoruz. Hükümetler, şirketlerin finansal verilerinin sağlamlığına güvenmiyor. Bu nedenle de e-belgelerin başrolde olduğu ekonomik şeffaflık çağını başlatıyor. Aslında şirketlerin bakış açısıyla da durum farklı değil. Bu yılın başlarında yapılan bir anketten biliyoruz ki dünya genelindeki CFO'ların neredeyse %40'ı kurumlarının finansal verilerinin doğruluğuna tam olarak güvenmiyor. Bu nedenle hükümetler, yapılan her işlemin tam resmini görebilecekleri, gerçek zamanlı veriye erişim sağlayan teknolojik altyapılar kuruyor ve buna bağlı vergi yükümlülükleri getiriyorlar. Bu da işletmelerin gerekli hazırlıkları yaparak bu sistemlere uyumlanmasını gerektiriyor. Hükümetler ve vergi makamları, verilerin doğruluğunu sağlamanın bir yöntemi olarak gerçek zamanlı e-faturayı benimsiyor.
E-fatura ve diğer e-belgeler ile veriler öznellikten ve insan müdahalesinden arındırılmış oluyor. Bu senaryoda, vergi dairesi işlemin her iki ucunu da kontrol edebilir ve verileri doğruluğundan emin olarak gerçek zamanlı olarak alabilir. Ve burada şirketlerin verilerinin doğruluğundan emin olması ve bu verilerle büyüyebilmesi için ciddi fırsatlar da oluşuyor. ResearchAndMarkets'a göre, e-fatura şu anda 11,2 milyar dolarlık bir sektör. Bu rakamın 2028 yılına kadar 35,9 milyar dolara ulaşması bekleniyor. Fortune 500'de yer alan bir holding ya da kendi mahallesinde satış yapan küçük bir fırın olmanız fark etmiyor. E-dönüşüm tüm dünyanın bir gerçeği. Yerine getirmeniz gereken bir dizi yükümlülüğünüz var ve uyumluluk yanlış yapılamayacak kadar büyük ve önemli hale geldi.
Şu anda gözler, Avrupa’nın hayata geçirdiği “ViDA” (VAT in the Digital Age – Dijital Çağda KDV) reformları ile meydana gelecek değişikliklerde. Avrupa Birliği Komisyonu tarafından geliştirilen bu program ile AB ülkelerinin mevcut KDV sistemini iyileştirmek ve dolandırıcılığı daha iyi önlemek için teknolojiyi kullanmak hedefleniyor.
Goldman Sachs'a göre, ‘creator economy’nin 2027 yılına kadar 480 milyar dolara ulaşması bekleniyor. Statista'ya göre sadece Birleşik Krallık'ta 2029 yılına kadar 64 milyondan fazla sosyal medya kullanıcısı olacak. Influencer'lara yapılan reklam harcamaları 1,4 milyar sterline ulaşabilir. Sovos Gelirlerden Sorumlu Başkanı Alice Katwan “Tek bir ülkenin rakamlarına bakınca bile dünya genelinde bu alanda ciddi vergi düzenlemeleri olacağını öngörmek zor değil.” yorumunu yapıyor.
Sosyal medyanın yükselişi hükümetler/vergi daireleri için yeni bir vergi mükellefi türünün doğmasına neden oldu: influencer ve içerik oluşturucular. Dijital ekonomi büyüdükçe, tüm kazançların doğru beyan edilip vergilendirilmesi, nelerin masraf sayılabileceğinin belirlenmesi için çalışmalar yapılıyor. Mesela giyim pek çok alanda masraf olarak kabul edilmezken bu alanda içerik üreten kişiler giyimin en öncelikli masraf kalemlerinden biri olduğunu öne sürüyor. Henüz örnek bir çerçeve oluşturulabilmiş değil. Çok geniş bir mükellef grubundan bahsediyoruz, arada çocuk yaşta içerik üreticiler de var.
Türkiye’de yakın zamanda sosyal medya ve internette içerik üretimine yönelik gelir vergisi istisnasında kapsam genişletildi. Yapılan değişiklikle istisnaya dijital ortamlarda verilen bireysel kurs, eğitim, veri işleme ve geliştirme, ürün tanıtımı gibi hizmetlerden sağlanan gelirler de dahil edildi. Hükümetin gönüllü uyumun artırılması amacıyla daha çok mükellefi kolay vergilendirme imkanından faydalandırmaya çalıştığı görülüyor.