Avrupa’da aşırı sağ yükseliş kime tehdit oluşturuyor?

Servet YILDIRIM Ekonominin Halleri

Aşırı sağcı partilerin Avrupa’da son dönemdeki yükselişi birçok kişi için sürpriz oldu ama süreci başından beri izleyenler yaklaşan tehlikeyi daha önceden görmüşlerdi. Rusya’nın Ukrayna’yı işgalinden Suriye’deki iç savaşa, küresel enflasyondan enerji krizine  kadar tüm jeopolitik ve ekonomik gelişmeler aşırı sağın ekmeğine yağ sürdü.

Hollanda’da Geert Wilders, Fransa’da Marie Le Pen, Macaristan’da Viktor Orban gibi liderlerin ardından İsveç ve İtalya’da da aşırı sağ parti liderleri siyaset arenasına güçlü giriş yaptılar. Bu yükseliş hem bu ülkeler hem de diğerleri için tehditleri de beraberinde taşıyor.

Avrupa’da seçmenin aşırı sağ hareketlere yönelmesinin ardında malum bir dizi ekonomik, sosyal, politik ve kültürel neden var. Süreci başlatan gelişme 2008 krizi ve ardından AB’nin yaşadığı borç krizi. Bu süreçte birçok Avrupa ülkesi katı istikrar paketleri uygulamak zorunda kaldı. Bu paketler orta direği zayıflatırken, gelir dağılımını bozdu.

“Establishment” partilerinin yetersizliği ve bu partilerin liderlerinin karizma eksikliği sağ seçmenin daha da sağa kaymasına yol açtı. Ama Avrupa’daki aşırı sağı besleyen en büyük faktör yoğun göç dalgası oldu. Geleneksel olarak, göçmen düşmanlığının prim yaptığı yerler aşırı milliyetçi ve popülist politikacıların oy tarlalarını oluşturur. Aslında göçmen karşıtlığı yeni başlamadı; uzun yıllardır var. Trump’ın hiç olasılık tanınmazken başkan seçilmesinin sırrı da bu bölgeler ve seçmen kitlesidir. Trump gibi politikacılar göçmenlerin ya da sığınmacıların suç işlemeye meyilli olduğunu ve güvenliği tehdit ettiğini söyleyip oy istiyorlar.

Özellikle 2008 krizi sonrası artan işsizlik ve bozulan gelir dağılımının yarattığı endişe birçok ülkede aşırı milliyetçi hareketleri beslemiş, popülizme kayışı hızlandırmıştı. ABD, İngiltere, Fransa, Almanya ve İtalya gibi demokrasilerinin kurumsallaşması ile övünen ülkelerde göçmen karşıtı hareketler güçlendi. Göçmenlere ilişkin veriler çarpıtılmaya başlandı, algılar bozuldu. Dünyada aşırı sağ ile merkez sağ birbirine yaklaşmaya başladı, göçmen karşıtı hareketler güçlendi. Şu anda birçok ülkede yaşanan bu sürecin devamından başka bir şey değil.

İtalya’daki “Fratelli d’Italia” ya da Türkçesiyle “İtalya’nın Kardeşleri” 10 yıl önce kurulmuştu. İtalya göçmen krizinden en fazla etkilenen ülkelerden biri.  Aynı şekilde ekonomik krizleri en fazla hisseden, işsizliğin en yüksek seyrettiği ekonomilerden birine sahip. Dolayısıyla aşırı sağın yükselişi için uygun koşullar vardı. Fratelli d’Italia da bu rüzgarla oy patlaması yaşadı.

Benzer nedenlerle Avrupa’da birçok ülkede liberal demokrasi yerini daha otoriter eğilimlere bırakıyor. Aşırı sağın bu yükselişi “Euro” birliğini ciddi şekilde tehdit ediyor. Aynı şekilde AB’ye şüpheci bakış bu hareketlerin doğasında var. Bu süreçte bazı ülkeler İngiltere’nin açtığı kapıdan geçmeyi tekrar gündeme getirebilir. Tüm bu girişimler ayrılıkla sonuçlanmasa bile zaten sorunlu olan Euro’yu daha fazla baskı altına alabilir.

Aşırı sağın ekonomik felsefesi korumacılığa dayanır, varlığın adil değil şövenist dağılımını öngörür. Globalleşmeye soğuk bakar, hatta tehlikeli görür. Ekonomiye müdahaleye açıktır. Göçmen karşıtlığını en sert biçimde uygular. Aşırı sağın Avrupa’daki yükselişi orada yaşayan ve çalışan milyonlarca vatandaşımız için tehdittir. Ana ticaret partnerimiz olan AB ile ekonomik ilişkilerimiz açısından da bir tehdittir.

Tüm yazılarını göster