Avrupa’nın 12 elit kulübünce 18 Nisan 2021’de, Avrupa Süper Ligi (ASL) fikrinin ortaya atılıp oluşumun düğmesine basıldığında, ilk değerlendirmem: UEFA’nın bu on iki kulübü mevcut organizasyonda tutabilmek için onlara kesenin ağzını daha açacağı ve orta bir yolda uzlaşılacağı yönündeydi. Çünkü yukarıda da yapmış olduğumuz analizler göstermektedir ki, UEFA’nın bugünkü ekonomik ve finansal imparatorluğu merkez ligler ve bu kulüpler üzerinde yükselmektedir. UEFA bu kulüpleri kaybetmeyi göze alamayacağı gibi, bu on iki kulüp te, maddi gelirlerini biraz daha artırdıktan sonra, UEFA’dan vazgeçemezler. Çünkü çok ciddi bir borç yüküne sahipler ve kısa süre içinde bu borcu tamamıyla kapatabilecekleri bir finansal güçten de mahrumdurlar. Her ne kadar UEFA tehditler savursa da, bu kulüplerle simbiyotik bir yaşam içindedir. Bu kulüpler olmadan UEFA, UEFA olmadan da bu kulüpler mevcut futbol yapılanmasında yaşayamazlar. Nitekim de olay şimdilik soğumaya bırakıldı.
UEFA her ne kadar, Avrupa Süper Ligi oluşumuna karşı panik yapmamaya çalıştıysa da, aslında bu hareket UEFA’nın kendini ciddi bir gözden geçirmesine de neden oldu. UEFA futbolda bir kaotik ortamın oluşmasını asla istemiyor. Çünkü bu kargaşa ve kaosun nereye gideceğini kestirebilmek gerçekten kolay değil. Bu nedenle UEFA, apar topar 21 Mayıs 2021 tarihinde Avrupalı futbol paydaşlarını bir araya getirmek ve herkesin yararına oyunun geleceğini güçlendirmek için bir dönüm noktası olan istişare sürecinin başlatıldığını duyurdu.[1]
UEFA, “Avrupa Futbolunun Geleceğine İlişkin Kongre” başlığıyla, uzun vadeli politika ve yönetim reformlarını tartışmak üzere ulusal futbol federasyonlarının, ligler ve kulüplerin, oyuncuların, antrenörler ve taraftarların temsilcilerini bir araya getiren bir toplantıyı organize etti. Bu toplantılarla UEFA, Avrupa futbolunun sürdürülebilir ve kapsayıcı toparlanmasının sağlanmasına yönelik, ana paydaşlarıyla birlikte futbolun Avrupa’da geleceğini masaya yatırıyor.
Bu toplantılardan ne tür sonuçlar çıkacak? Bunları hep birlikte göreceğiz. Ancak şurası kesin ki, Avrupa futbolu hem zenginler (Merkez Ligler), hem de yoksullar (Çevre Ligler) tarafında fokurduyor. UEFA sürdürülebilir olmayan futbol yapılanmasını devam ettirebilmenin yollarını arıyor.
Peki, bu olayın çevre liglere etkisi ne olacaktır?
İşte UEFA’nın gözden kaçırdığı temel problem budur. Çünkü Çevre Liglerin sahip oldukları ekonomik ve finansal yapı, bu liglere refah değil, kriz getiriyor. UEFA bu liglerin refah seviyelerini yukarı taşıyacak geniş kapsamlı bir yapılanmaya gitmeye pek istekli görünmemekle birlikte, yaklaşan tehlikenin de farkında.
Daha önceden de ifade ettiğim üzere, Çevre Ligler’in UEFA finansal futbol yapılanmasındaki genel rolleri, Merkez Liglere payandalık yapmak… Ne var ki, bu payanda, UEFA futbol yapılanmasını ayakta tutabilecek bir güç ve dayanakta değil. UEFA’nın bilinçli politika ve uygulamaları, bu liglerdeki ekonomik, finansal ve yönetsel yetersizlikleri her geçen gün daha da artırıyor ve onların sportif başarılarını aşağıya çekiyor. UEFA bu liglerin aleyhine haksız ve dengesiz rekabeti kurumsallaştırıp kalıcılaştırıyor.
UEFA’nın göstermelik yaklaşım ve uygulamaları, Merkez Ligler ile Çevre Ligler arasındaki haksızlıkları azaltmıyor, daha da artırıyor. Çevre Ligler oyunun gereği sadece bir “rakip” olarak sahaya çıkıyor. Çünkü maç iki takım arasında oynanacağına göre, sahaya çıkacak bir rakibe ihtiyaç bulunuyor. Bu kapsamda, Çevre Ligler’in ölmeyecek kadar bir gelir ve ekonomiyle, figüran olarak merkez liglerle rekabet etmeleri UEFA tarafından tasarımlanmış vaziyette. Çevre ligler oyunun bir parçası olarak değil, finansal futbolun amacına ulaşmada kullanacağı bir araç olarak planlanmış ve bu amacın gerçekleştirilmesine uygun bir hale getirilmiş durumda.
Avrupa Süper Ligi (ASL) oluşumuna katılan kulüplere UEFA, 2021-22 sezonunda bu kulüplerin toplam gelirlerinin %5'i kadar bir para cezası verdi. Ayrıca, bu kulüplerin altyapı projelerine 15 milyon Euro bağış yapmalarını karar bağladı. Yani, verilen cezalardan da görüldü ki, UEFA bu on iki kulüp ile gemileri yakabilecek durumda değil… Kaldı ki, bu kulüplerden Chelsea ve Manchester City 2020-21 Şampiyonlar Ligi finalini oynadı. Bir diğer ayrılıkçı kulüp olan Manchester United da, 2020-21 sezonu Avrupa Ligi finalistiydi.
ASL oluşumunu bertaraf edebilmenin yolu bu liglere ve bu kulüplere daha fazla para aktarmaktan geçmektedir. Bu kapsamda UEFA, merkez liglere daha fazla para aktarabilmek için mevcut gelirlerini ya daha fazla artırmak ya da çevre liglerin payından merkez liglere transfer yapmak durumundadır. Kısa vadede parasal geliri çok artırmak fazla mümkün görünmemekle birlikte, bundan sonraki süreçte çevre liglerin toplam gelirden ve sportif başarıdan alacağı pay artmayacak, aksine daha da azalacaktır.
İşte bu koşullar altında önümüzdeki süreç Merkez Ligler’e daha fazla paranın pompalanacağı bir dönem olacaktır. Merkez liglerin oyundan aldıkları ekonomik, finansal ve sportif payın daha da büyümesi, çevre ligler aleyhine mevcut haksız ve dengesiz rekabetin daha da artmasına, bu liglerin finansal krizlere sürüklemesine neden olacaktır. Bunun sonucunda merkez liglerin refahları daha da artarken, çevre ligler ise yoksulluğun pençesinde kıvranmaya devam edecekler, içinde bulundukları finansal krizler daha da derinleşecektir.
ASL oluşumu zenginlerin lehine, yoksulların aleyhine olan mevcut futbol yapılanmasının bir adım daha öteye götürülerek, yoksulların futbol zenginliğinden alacakları paydan mahrum bırakılmasını hedefliyor. UEFA finansal futbol aracılığıyla zaten bu düzlemde hareket etmektedir. Bundan önceki yazılarımızda açıkladığımız verilerden de görülebileceği üzere, UEFA’nın da son tahlilde gitmek istediği yer: Zenginlerin (Merkez Ligler) kendi aralarında, yoksulların da (Çevre Liglerin) kendi aralarında oynayacakları, bir futbol yapılanmasını oluşturmaktır. Bu nedenle UEFA yaptığı gizli faullerle her geçen gün çevre lig takımlarını ekonomik ve finansal yetersizlikler içine itmektedir.
Rekabet için gereken ekonomik ve finansal kaynaklara ulaşamayan çevre liglerin sportif rekabet güçleri de zamanla düşeceğinden, bu liglerin UEFA marka değerine olan katkıları da zamanla giderek azalacak, ilave gelir yaratmakta zorlanacaklardır. Bu gelişim ise, UEFA’nın finansal futbol yapılanmasının hayata geçirilmesinde önemli bir gerekçe olabilecektir.
Günün sonunda “parayı merkez ligler yaratıyor, çevre ligler değil” hükmüne varılmasını kolaylaştıracaktır. Hal böyle olunca, çevre liglerin farklı bir organizasyon içinde futbola devam etmelerinin de altyapısı oluşturulmuş olacaktır. UEFA’nın sinsice uygulamaya çalıştığı, buna karşın ASL’nin açıkça deklare ettiği futbol yapılanmasının özü budur.
UEFA uzun vadeli düzenlemelerle finansal futbolun geleceğini tasarımlamaktadır. Süreç Çevre Liglerin aleyhine çalışıyor.
Bu yaklaşım ve strateji, Merkez’e refah, Çevre’ye ise yoksulluk getiriyor. Ne var ki, Finansal Futbol isimli kitabımda da ifade ettiğim üzere, “Merkez Ligler’de aşırı gelir atışı ve servet birikimi, Avrupa futbolundaki muazzam eşitsizlik Çevre Ligler’in kaderi olamaz.”[2]
Çevre liglerin bu tuzağı görerek, en kısa süre içinde güç birliği oluşturabilecekleri, ortak bir platformda buluşmaları ve UEFA’ya karşı direnişlerini başlatmaları gerekir. Çevre ligler kendi potansiyellerini harekete geçirdiklerinde, UEFA’nın bunun karşısında duramayacaktır.
[1] http://www.futbolekonomi.com/index.php/haberler-makaleler/genel/128-dier-yazarlar/5242-uefa-avrupa-futbolunun-geleceine-likin-topland.html
[2] Tuğrul Akşar, Finansal Futbol, Literatür yay., İstanbul 2020, sh. 321.