Avrupa Birliği’ni öldüren regülasyonlara uyum sağlamalı mıyız?

Ussal ŞAHBAZ Global İşler

Geçen hafta yayımlanan “Draghi Raporu”, Avrupa’da ekonomi politikaları gündemini belirledi. Rapor, Avrupa Birliği’nin rekabet gücünün neden zayıfladığını ve bu durumu telafi etmek için ne yapması gerektiğini tartışıyor. Türk basını da dahil her yerde yorumcular, kendi bakış açılarından rapordaki en önemli bulguları öne çıkaran yazılar kaleme aldı. Ben de öyle yapacağım. Gelin, Avrupa neden geride kalmış beraber inceleyelim.

Ekonomistler verilere dayalı derin analizler yapmayı sever. Oysa bazı gerçekleri görmek için göze hemen çarpan basit verilere bakmak yeterli. Önce Avrupa ekonomisine bakalım; burada ARGE alanında lokomotif rolü oynayan ilk üç sıradaki şirket son yirmi yıldır hep otomotiv sektöründen çıkmış. ABD’de ise 2010’lardan beri dijital teknoloji şirketleri sanayi şirketlerini geride bırakarak ilk sıralara yerleşmiş. ABD’nin temel inovasyon kaynağı da bu şirketler. Mesela Amazon’un yıllık ARGE harcaması, Alman devletinin ARGE harcamasından daha fazla. Dijitalleşmenin beşiği ABD olunca, geliştirilen teknolojiler ilk olarak, ABD’deki sanayi ve hizmet sektörlerinde yaygınlaşıp oralardaki verimliliği artırıyor. Zaten dijitalleşmenin ABD’ye olumlu etkisini çıkarınca son 20 senede ABD ve Avrupa arasında verimlilik artışı farkı da kalmıyor.

Dijital şirketlerin başarılı olanlarına “unicorn” (burak) deniyor. Bunlar, değerlemeleri 1 milyar doları aşan şirketler. 2008-2021 arasında ABD’de 600’den fazla unicorn çıkmış. Benzer büyüklükteki AB ekonomisinden ise aynı dönemde çıkan unicorn sayısı 147’de kalmış. Bunların da 40’ı daha hızlı büyüyebilmek için ABD’ye taşınmış! Acaba neden? Bu soruya cevap verebilmek için bana göre inovasyonun önemli olduğu şu üç sektöre bakmakta fayda var: dijital teknolojiler, yaşam bilimleri ve iklim teknolojileri.

Brüksel, dijital teknolojilere dair bugüne kadar 100’den fazla kanun çıkarmış. “Brüksel etkisi” ile AB’nin dünyanın tamamında kurallar koyma niyetinde olduğunu, hatta Brexit sonrası İngiltere’nin bu kuralların bir kısmına uymayarak avantaj yakalamak istediğini daha önce yazmıştım. Peki, Brüksel’in AB üyeleri üzerindeki etkisi ne? Draghi’ye göre AB regülasyonlarının şirketlere iş modelleri dayatacak hale gelmesi, Avrupalı dijital şirketlerin büyüyememesinin veya büyümek için Avrupa’yı terk etmesinin temel nedenlerinden biri. Yani Brüksel’deki bürokratlar “biz sizin işinizi sizden iyi biliriz” diyor. Bir başka neden ise kişisel verilerin korunmasından, Dijital Hizmetler ve Dijital Piyasalar kanunlarına, oradan da Yapay Zekâ Kanunu’na kadar birçok düzenlemenin acele, etki analizlerinin ise yalapşap yapılarak dayatmacı bir şekilde çıkarılması olarak gösteriliyor.

Gelelim yaşam bilimlerine. Malumunuz, biyoloji, tıp, eczacılık gibi bilim dallarında yapılan çalışmalar bu başlık altında inceleniyor. Bugün AB’de en çok satılan 8 ilaçtan 6'sı Amerikan menşeli. AB'de ilaca dair özel ARGE yatırımı ABD'dekinin dörtte biri. Acaba neden? Bir ilaca izin almak AB'de ortalama 430 gün, ABD'de 334 gün sürüyor. Avrupalılar bu konuda çok hassas. Büyük veri kullanarak bir tıbbi araştırma yapmak istediğinizde ise karşınıza kişisel verilerle ilgili Genel Veri Koruma Tüzüğü (GDPR) çıkıyor. Yapay zekâ ile yeni moleküller oluşturmak istediğinizde de karşınıza Yapay Zekâ Kanunu çıkıyor. Yani Avrupa’da yaşam bilimleri alanında inovasyon yapmaya kalktığınızda nereye giderseniz gidin bürokrasiyle karşılaşıyorsunuz.

Son olarak iklim teknolojilerine bakalım. Eskiden beri yenilenebilir enerji, hidrojen, enerji verimliliği gibi alanlar hem çevreci hassasiyetlerle konan kurallar hem de imalat sanayiinin gücü nedeniyle AB’nin en güçlü olduğu başlıklardı. Ama artık değil. Çin bu teknolojilerin neredeyse tamamında AB’nin önüne geçmiş durumda. Bunun ana sebebi Çin’in kamu kaynaklarıyla yaptığı aşırı yatırımlar olsa da AB’de yeşil teknolojilere talebin düşüşünü de dikkatten kaçırmamak lâzım. Avrupa’da güneş ya da rüzgâr enerjisi projelerine izin almak için gereken zaman 9 yıla kadar çıkabiliyor. Bunun nedeni de çevre etki değerlendirmesi. Fakat Avrupa’daki yerel idarelerin %60’ının bu değerlendirmeleri yapacak kapasitesi yok. Çevre yatırımı yapmak için “çevreye zarar vermeyeceğini ispatlama gereği,” yeni projeleri öldürüyor. Küresel finansörler de işlerin daha kolay yürüdüğü ülkelere bakıyor.

Malumunuz, raporların yazılma amaçları -genelde- raporu yazdıran kurumlara yeni roller biçmek olur. Draghi Raporu da AB’nin rekabetçiliğindeki düşüşten çıkış yolunu, ortak borçlanma ile sanayi politikasına kaynak sağlama ve sermaye piyasalarını birleştirerek finansman maliyetlerini azaltma gibi Brüksel’i güçlendirecek politikalarda bulmuş. Oysa Avrupa’da halk, “Acaba Brüksel başımıza gelenlerin çaresi değil de sebebi mi?” diye sorguluyor. Son AB Parlamentosu seçimlerinde aşırı sağ partilerin yükselişini bu pencereden değerlendirmek lâzım.

Zenginin derdi züğürdün çenesini yorarmış. Biz de oturup kendi derdimize bakalım. Geçen hafta açıklanan Orta Vadeli Plan’da “Kişisel Verilerin Korunması Kanunu’nun Avrupa Birliği Genel Veri Koruma Tüzüğü (GDPR) başta olmak üzere AB müktesebatına uyumlaştırılması”

 ve “Mevzuatın Avrupa BirliğI Yapay Zekâ Tüzüğü ile uyumlaştırılması” gibi eylemler vardı. Peki, sizce bu kadar uyumlu olmaya ihtiyacımız var mı?

Tüm yazılarını göster