BM, NATO, IMF, DTÖ ve hatta AB gibi “kurumların’’ yanı sıra tek kutuplu dünya, küreselleşme, serbest ticaret gibi “kavramların’’ tekrar tartışıldığı; BRICS gibi alternatif kurumların genişlediği ve Küresel Güney, frend-shoring, Close-shoring, reshoring ve China+1 gibi kavramları daha çok duyduğumuz süreçleri yaşıyoruz.
Soğuk savaş sonrası yaklaşık 30 yıl devam eden tek kutuplu bir dünya düzeni vardı. Bugün ise durum farklı... Evet, dünyada ağırlık merkezleri değişiyor gibi. Kuralların değiştiği, oyunun tekrar kurulduğu bu yenidünyada yeni riskler olduğu kadar yeni fırsatlar da var.
Geçtiğimiz hafta Çin’deydim. On bir gün süren Çin seyahatimde Guangzhou, Nigbo, Taizhou ve Şangay’ı ziyaret etme fırsatım oldu. Ben son Çin ziyaretimi altı ay önce Ekim 2023'te yapmıştım. Abartılı yorumlardan kaçınmak istesem de kısaca şunu söylemek isterim; her ziyaretimde Çin’deki değişimi ve bir yönüyle de dönüşümü daha iyi idrak ediyorum. Bana öyle geliyor ki, tabiri caizse oyunun tekrar kurulduğu kartların tekrar dağıtıldığı bir dönemdeyiz. Bu nedenle gerek kendi işimiz, gerekse ülkemiz için yapmamız gereken önemli işler var. Kabaca ifade etmek gerekirse dünyayı iyi takip etmek, düşünmek, planlamak ve çok çalışmak zorundayız. Geçtiğimiz günlerde Çin Devlet Başkanı Xi Cinping de mealen; dünyada yüz yıldır görülmeyen gelişmelerin yaşandığını, eski düzenin yıkıldığını ve fakat yeni düzenin de belirmediğine işaret ederek dünyaya bir kaosun hâkim olduğunu söyledi. Neresinden bakarsak bakalım yeni bir dünyanın arifesindeyiz. Şimdi gelin bu haftaki konumuza geçelim. Sanılanın aksine bu hafta sizlere Çin’den bahsetmeyeceğim. Çok kutuplu bir dünyaya tekrar döndüğümüz bugünlerde “Küresel Güney’’ ülkeleri gibi dünyada farklı işler yapan ve gelişim gösteren ülkeler var. Önümüzdeki süreçte biraz da o ülkelere bakalım istiyorum. Gelin sözü çok uzatmadan başlayalım. BM, NATO, IMF, DTÖ ve hatta AB gibi “kurumların’’ yanı sıra tek kutuplu dünya, küreselleşme, serbest ticaret gibi “kavramların’’ tekrar tartışıldığı; BRICS gibi alternatif kurumların genişlediği ve Küresel Güney, frend-shoring, Close- shoring, reshoring ve China+1 gibi kavramları daha çok duyduğumuz süreçleri yaşıyoruz.
“KAZAN KAZAN'DAN “KAYBET KAYBET’’ DURUMUNA GELİNDİ
Böylesi bir dönüşümde ilginç şeylere de şahit oluyoruz. Mesela, “Komünist” Çin’in “kapitalist’’ ABD’yi elektrikli araç ihracatında uyguladığı ek vergilerden dolayı Dünya Ticaret Örgütü’ne şikâyet ettiğini görüyoruz. Yine ABD’nin Asya’daki en önemli müttefiki olan Japonya’da faaliyet gösteren bir çelik firmasının aynı sektördeki ABD’li rakibinin %40 hissesini satın almaya çalışması, ABD’de tabiri caizse milli güvenlik meselesi oldu. Soğuk savaş sonrası yaklaşık 30 yıl devam eden tek kutuplu bir dünya düzeni vardı. Bugün ise durum farklı, Çin’in 1979 yılında dünyaya açılması ve büyük bir ekonomik güce dönüşmesi, Putin sonrası güçlenen Rusya ve hiçbir güce angaje olmamaya çalışan Küresel Güney ülkeleri. Evet, dünyada ağırlık merkezleri değişiyor gibi. Kuralların değiştiği, oyunun tekrar kurulduğu bu yenidünyada yeni riskler olduğu kadar yeni fırsatlar da var. 1963 yılından bu yana düzenlenen Münih Güvenlik Konferansı’nda bu yılki sonuç raporunda dünya için en önemli tehdit alanlarının iklim değişikliği, siber saldırılar, Rusya, göçler, Çin ve İran olduğu açıklandı. Uzun yıllar “kazan kazan’’ stratejisini konuşan dünyada artık “kaybet kaybet’’ durumuna gelindiği belirtildi. “Kaybet kaybet’’ fikri ise Batı ile Küresel Güney ilişkilerinin iyileşmemesi ya da yakınlaşmaması durumunda herkesin kaybedeceği bir dünyanın olabileceği ve kutuplaşmanın herkese kaybettireceği üzerine geliştirilen bir fikir.
ASYA’DA SESSİZ SEDASIZ İLERLEYEN BİR YILDIZ ADAYI
Son yıllarda Batı’nın açıktan yaptırım uyguladığı Çin’e karşı bölgede desteklediği Hindistan ve Vietnam’ı Asya’nın parlayan yıldızları olarak gördük, lakin Asya’da sessiz sedasız ilerleyen başka bir yıldız adayı daha var. Uyguladığı ekonomi programları ile Güneydoğu Asya’nın en büyük ekonomisi haline gelen, hali hazırda dünyanın en büyük 16'ncı ekonomisi olan ve 2028’de dünyanın en büyük ilk 15 ülkesinden birisi olması beklenen Endonezya. Endonezya’nın kendi hedefiyse, yüzüncü yıldönümü olan 2045’de dünyanın ilk beş ekonomisinden biri olmak. İşte bu nedenlerden dolayı bu haftaki yazımda dikkatlerinizi Endonezya’ya çekmek istiyorum. 1945’de Hollanda’dan bağımsızlığını kazanmasıyla 75 yıl içinde Güneydoğu Asya’nın en büyük ekonomisi haline gelen Endonezya’nın yolculuğunu, demografik yapısını, ekonomisini ve ülkemiz için potansiyeline bakmaya çalışacağız. 1,9 milyon metrekareyi bulan geniş coğrafyası, sahip olduğu zengin yeraltı ve yerüstü kaynakları ile Asya’nın yeni çekim merkezi haline nasıl geldiğini inceleyeceğiz.
EN BÜYÜK ADA ÜLKESİ 17 BİN 500 ADASI VAR
Dünyanın en büyük ada ülkesi konumunda olan Endonezya’nın irili ufaklı 17 bin 500 adası bulunuyor. Ülke, yüzölçümü bakımından dünyanın en büyük 15. ülkesi. Ülkenin demografik yapısına bakacak olursak; nüfus bakımından dünyanın en kalabalık dördüncü ülkesi. Endonezya, yaklaşık 277 milyon nüfusu, 300 farklı etnik kökenden insanı, 700 farklı dil ve lehçenin konuşulduğu bir ülke. Endonezya nüfusunun 2028 yılında 290 milyon kişi olacağı tahmin ediliyor. Dünyanın en büyük Müslüman nüfusuna sahip ülkesi. Nüfusunun %86’sı Müslüman, %5,7 Protestan, %3’ü Katolik, %1,8’i ise Hindu. 300'den fazla etnik kökenden insanın yaşadığı bir ülke olduğu için ulus devlet olma yolunda büyük bedeller ödemiş. Bugün Endonezya’yı bir arada tutan şeyin İslam dini olduğunu söylersek yanlış yapmış olmayız. Endonezya’da yönetim biçimi cumhuriyet olup dünyanın üçüncü en büyük demokrasisi olarak adlandırılıyor. 34 eyaletten oluşan ülkedeki Aceh ve Papua Eyaletleri özel otonomi statüsüne sahip. Cava eyaletiyse dünyanın en kalabalık adası konumunda, 145 milyon kişi, yani ülke nüfusunun yarısı bu adada yaşıyor. Bildiğiniz üzere başkent Jakarta’da Cava eyaletinde olup ülkenin en büyük şehri ve dünyanın en büyük ikinci metropolü konumunda.
EKONOMİSİNDE DOĞAL KAYNAKLAR ETKİLİ
IMF verilerine göre Endonezya 2014 yılında satın alma gücü paritesine (PPP) göre dünyanın onuncu büyük ekonomisi olurken 2024 yılına geldiğimizdeyse Çin, ABD, Hindistan, Almanya, Japonya ve Rusya’nın ardından yedinci sıraya yükseldi. 2027 yılındaysa Rusya’yı geçerek altıncılığa yükselmesi bekleniyor. Dünya Bankası’nın verilerine göre ülkenin GSYİH’sı içinde hizmetler sektörünün payı %44 iken, sanayinin payı %38 ve tarım sektörünün payı ise %14. Endonezya doğal kaynaklar bakımından zengin bir ülke ve ekonomisinde doğal kaynaklarının önemli bir payı bulunuyor. Endonezya’nın başlıca doğal kaynaklarını nikel, altın, gümüş, kalay, bakır, kömür, boksit, demir cevheri, kaolin, mermer, granit kaynakları olarak sayabiliriz. Çıkarabildikleri petrol kendilerine yetmediği için petrol kaynakları olsa da net petrol ithalatçısı konumunda. Doğalgaz bakımından da dünyanın en büyük on dördüncü kaynağına sahip. Dünyanın en büyük beşinci kömür üreticisi, ikinci büyük kalay üreticisi, dördüncü büyük nikel üreticisi olan Endonezya, tek başına dünya nikel üretimin %20’sini, alüminyum üretiminin %10’unu gerçekleştirmekte. Endonezya doğal kaynaklarının ham olarak ihraç edilmesini istemiyor. Bununla ilgili son yıllarda koyduğu yasaklar da mevcut. Endonezya ekonomisinde palm yağı, doğal kauçuk, kahve, kakao, kokonat gibi tarım ürünlerinin de önemli yeri bulunuyor. Özellikle palm yağı konusunda Endonezya dünya genelinde en büyük ihracatçı konumunda. Kömür ve palm yağı ülkenin en önemli iki ihraç ürünü olarak öne çıkıyor. İmalat sektörüne bakacak olursak, büyük ölçüde ihracat potansiyeli olan yerli kaynaklı ürünlerin üretimine ve işlenmesine dayandığını söyleyebiliriz.
DÜNYANIN EN BÜYÜK NİKEL REZERVİNE SAHİP
Nikel konusuna ayrı bir parantez açmak isterim. Tüm dünyada fosil yakıtlardan uzaklaşma çabaları artarken yeşil üretim bir yönüyle de yeşil teknolojinin her geçen gün önem kazandığını görüyoruz. Küresel güçlerin mücadele alanlarından biri de yeşil teknoloji diyebiliriz. Mesela son yıllarda elektrikli araçlar sadece otomotiv sanayisinde değil aynı zamanda dünya kamuoyunun da gündeminde. ABD ve AB gibi gelişmiş ülkeler dahi kendi üretimlerini özellikle Çin menşeli firmalardan korumak için gümrük duvarlarını yükseltiyor. İşte Endonezya da elektrikli araçların pillerinde kullanılan nikelin dünyadaki en büyük rezervlerine sahip, bu nedenle de ekonomisini dönüştürmek ve küresel ticaretteki payını artırabilmek için nikel rezervlerini etkin bir şekilde kullanmak istiyor. Yani nikeli sadece hammadde olarak ihraç etmek yerine, ülkesine doğrudan yabancı yatırımcı çekerek dünyada rafine nikel endüstrisine sahip olmayı amaçlıyor. Hatta bir önceki Devlet Başkanı Jokowi, OPEC benzeri oligopol bir nikel bloklaşmasını da önermişti. İşte tüm bu nedenlerden dolayı da 2019 sonu itibariyle çeşitli önlemlerle Endonezya ham nikel ihracatını yasakladı. Hatta 2019’da ham nikel ihracatı yasaklandığında AB, Endonezya’ya karşı DTÖ'ye dava açtı. Son 4-5 yıldır uygulanan bu pragmatik politikayla ülkede yeni istihdamların yaratıldığı ve bu politikanın ekonomideki büyümeye katalizör etkisi yaptığı düşünülüyor. Öyle ki 2014 yılında Endonezya’nın nikelin işlenmiş hali olan ferronikel ihracatı 83 milyon dolar seviyesindeyken, 2022'de bu rakam 5,8 milyar dolara yükselmiş. Aynı zamanda doğrudan yabancı yatırım stoğu da önemli ölçüde büyümüş. Yabancı doğrudan yatırımların neredeyse üçte birinin metal ve madencilik sektörüne aktığı söyleniyor. Bu alandaki yatırımlarda Çin’e artan bağımlılıksa yönetime yöneltilen en büyük eleştiri.
Yandaki tablodan da anlaşılacağı üzere Endonezya dış ticaret açığı verdiğimiz ülkelerden biri. Endonezya’ya ihracatımız 2023'te yaklaşık %12 artarak 409,9 milyon dolara yükselmiş durumda. Son on yıllık dış ticaret rakamlarına baktığımızda ise ihracatta %73,1’lik büyüme, ithalatımızda da yaklaşık %10’luk azalma var.Rakamlar 2023 yılında dış ticaret hacmimizin bir önceki yıla göre %27, son 10 yılda ise %2 azaldığını gösteriyor. Türkiye ve Endonezya arasında STA konusunda müzakerelerde 4. tur tamamlanmış olsa imza için kesin bir tarih yok ne yazık ki. Kuşkusuz STA'nın imzalanması durumunda iki ülke arasındaki ticaretin çok daha artacağından söz edebiliriz.
Sosyal ve güler yüzlü insanlar olmalarına karşın ülkede iş yapma kültürü pratik değil. Zaman kavramı gelişmemiş ve bu yönüyle oldukça rahat insanlar. Başkent Jakarta’nın ülkeye giriş kapısı olduğunu söyleyebiliriz. İç pazarın büyüklüğünün fırsat, kültürel yakınlığının ise güçlü yönümüz olduğunu söyleyebiliriz. Lakin ülkemiz bilinse de Türk ürünlerinin bilinirliği ne yazık ki çok iyi değil. Endonezya seyahatinde randevu saatinize uymak için trafi k yoğunluğunu muhakkak göz önünde bulundurun. İkili ticaretimizde coğrafi uzaklık, ülkenin yoğun olarak yakın ülkelerle ticareti ve Endonezya’nın uyguladığı tarife dışı engeller gibi tehditler olsa da Endonezya’nın dünyanın en büyük Müslüman ülkesi olması, tüketim toplumu olması ve başkentin taşınmasından dolayı planlanan alt yapı projelerinin bu pazarla ilgili Türk özel sektörüne önemli fırsatlar doğurduğunu söyleyebiliriz.
Endonezya’da ilginizi çekebilecek birkaç bilgiyi de paylaşayım. Öncelikle Endonezya bir demokrasi ülkesi olsa da Açe Özerk Bölgesi Şeriat hukukuna sahip olan ayrıcalıklı bir yapıya sahip. Malumunuz Endonezya’nın en ünlü adası Bali. Muazzam doğal güzellikleri ve tarihi tapınaklarıyla göz dolduran Bali Adası’nın %93’ü Hindu. Son olarak Endonezya’da hala kabile hayatı süren insanlar ve toplulukların olduğu söyleniyor. Türk Hava Yolları’nın her gün başkent Jakarta’ya direkt uçuşu var. İstanbul-Jakarta arası uçuş süresi yaklaşık 13 saat. Endonezya ile aramızda 4 saat zaman farkı bulunuyor. Türkiye vatandaşları 30 güne kadar vizeden muaf. Muhtemelen Endonezya’da sizi en çok zorlayacak konuların başında trafi k gelecek. Şahsen Endonezya’da araç kiralamanızı tavsiye etmem. Yoğun trafi ğin nedeni toplu ulaşımın gelişmemiş olması. Metro sistemi yeni yapılmaya başlanmış ve ülkede ilk metro ancak 2019 yılında Jakarta’da açılmış. Ülkede 700’den fazla dil ve lehçe olsa da ülkenin resmi dili Bahasa Endonezyası. Para Birimi ise Rupiah.
Endonezya insani gelişmişlik endeksine göre 191 ülke arasında 114., ekonomik serbestlik endeksine göre 176 ülke arasında 60., küresel rekabetçilikte 141 ülke arasında 50. ve iş yapma kolaylığı açısından 190 ülke arasında 73. sırada bulunuyor.
Ülkenin başkenti Jakarta olup diğer önemli şehirleri Medan, Bandung, Semarang, Surabaya ve Palembang olarak sayılabilir. Yukarı da söylediğim gibi başkent Jakarta dünyanın en büyük ikinci metropolü ve dünyanın en hızlı su altında kalan şehirlerinden biri. Yetersiz altyapı ve yoğun nüfus dolayısıyla şehirde yoğun çöküntülerin olduğu söyleniyor. İşte bu sebeplerden dolayı 10 milyondan fazla kişinin yaşadığı başkent Jakarta, Borneo Adası’na taşınıyor. Söylenen o ki; yeni başkent Nusantara sadece elektrikli araçlara mahsus “çevre dostu şehir” olarak tasarlanıyor. Eğer planlandığı gibi kurulursa Güneydoğu Asya’daki ilk “yeşil başkent” olarak da tarihe geçecek.
Endonezya deprem ve volkan kuşağında olmasından dolayı doğal afetlerden en çok etkilenen ülkelerin başında geliyor. Ülkede her yıl irili ufaklı yaklaşık 5 bin depremin yaşandığı söyleniyor. Depremin yanı sıra sel felaketleri de sıklıkla görülen doğal felaketlerden biriymiş. Doğal afet kaynaklı hasarların ülkeye maliyetinin yıllık 20-25 milyar $ civarında olduğu tahmin ediliyor.
Endonezya’nın dış ticaretine baktığımızda gerek ihracatında gerekse ithalatında çevre ülkelerin yoğunluğunu görüyoruz. Hemen hemen tüm ülkeler için dış ticaret çevre ülkelerle başlar ve çevre ülkelerin ağırlığı her zaman yoğun olur. Lakin Endonezya’da bu durum çok daha belirgin sanki, ben bunu onların sosyolojik yapısıyla da bağdaştırıyorum. Ada ülkesi, ılıman bir iklim, güler yüzlü ve görece rahat insanlar. Son beş yılda Endonezya'nın ihracatı %55 ithalatı %30 artmış. 2023 rakamlarına baktığımızdaysa ihracatının %11 azalarak 258,7 milyar dolar, ithalatının ise %6,5 azalarak 221,8 milyar dolar olduğunu görüyoruz. 2023 yılında toplam dış ticaret hacmi 480,5 milyar dolara ulaşırken 36,9 milyar dolar dış ticaret fazlası vermiş. Endonezya’nın dış ticaretinde Asya ülkelerinin önemli bir pay aldığını görüyoruz. İhracatında en büyük partneri Çin, ABD, Japonya, Hindistan, Malezya, Singapur, Filipinler, G. Kore, Tayvan ve Vietnam en büyük ihracat partnerleri. Endonezya’nın ihracatında başlıca ürün grupları; mineral yakıtlar ve yağlar, hayvansal ve bitkisel katı ve sıvı yağlar, demir ve çelik, elektrikli makine ve cihazlar, motorlu kara taşıtları, metal cevherleri, cüruf ve kül, muhtelif kimyasal maddeler, ayakkabılar, makineler, mekanik cihazlar ve aletler, kauçuk ve kauçuktan eşyalar olarak öne çıkıyor. Endonezya’nın ithalatında da en büyük partneri Çin ve diğer ithalat yaptığı ülkeler sırasıyla Singapur, Japonya, Malezya, G.Kore, ABD, Tayland, Avustralya, Hindistan ve Suudi Arabistan olarak sayılabilir. İthalatında başlıca ürün gruplarıysa; mineral yakıtlar ve yağlar, makineler, mekanik cihazlar ve aletler, demir ve çelik, plastikler ve mamulleri, motorlu kara taşıtları, organik kimyasallar, hububat ve demir ve çelikten eşyalar olarak sıralanmakta.