2025 yılına yaklaşırken maaş ve ücretlerde yapılacak ayarlamada en çok tartışma koparacak olan hiç kuşku yok ki asgari ücret olacak.
Memur ve memur emeklilerine 2025’in ilk yarısı için 2024’ün ikinci yarısındaki zam ve bu dönemdeki enflasyon dikkate alınarak artı yüzde 6 zam verilecek. Yine aynı yöntemle 2025’in ikinci yarısında da yüzde 5 zam uygulanacak.
İşçi emeklileri ise bu yılın ikinci yarısındaki enflasyon kadar fark alarak yollarına devam edecek.
Bu oranlara ek bir artış yapılıp yapılmayacağı tümüyle iktidarın inisiyatifinde. Ancak şu dönemde böyle bir ek verileceğine ilişkin hiçbir emare bulunmuyor, onu da belirtmek gerek. Hiç kimse “Yaşam koşulları çok ağırlaştı, enflasyon da zaten pek gerçek artışı göstermiyor, herhalde bu oranların üstünde bir artış verilir” gibi bir beklenti içinde olmasın.
Eğer böyle bir ek artış verilirse bilinsin ki sandık kurulması yakındır.
Önemli olan asgari ücret
Memur ve memur emeklileri ile işçi ve Bağ-Kur emeklilerinin ne alacağı üç aşağı beş yukarı belli. Yılın ikinci yarısındaki enflasyon tabii ki netleşmemiş olsa da en azından zam yöntemi belli.
Ama ya asgari ücret zammı?
Asgari ücreti görünürde Asgari Ücret Tespit Komisyonu kararlaştıracak ama nihai kararın bu komisyonda alınmadığını herkes biliyor. İktidar ne isterse, neye karar verirse asgari ücret o düzeyde belirlenecek.
Yüzde 17.5’te tutulabilir mi?
Daha önce de hep vurguladığım bir gerçeğin altını bir kez daha çizmek istiyorum. 2025 için sanki yeni bir durummuş gibi tüm ücretlerin öngörülen enflasyona göre artırılacağı dile getiriliyor. Bu doğru değil. Zaten memur ve memur emeklilerine hangi yöntemle zam yapılacağı belli.
Bu yöntemin öngörülen enflasyonla bir ilgisi yok.
İşçi ve Bağ-Kur emeklilerine de geride kalan altı aylık enflasyon farkının ötesinde bir zam zaten yapılmıyor.
Dolayısıyla “öngörülen enflasyona göre zam” ifadesi olsa olsa asgari ücreti kapsayabilir. Buna göre halen 17 bin lira olan asgari ücretin 2025’in resmi enflasyon hedefi olan yüzde 17.5 düzeyinde artırılmasının öngörüldüğü düşünülebilir.
Böyle bir durumda 17 bin lira olan asgari ücret 19 bin 977 liraya, hadi yuvarlayalım 20 bin liraya çıkacak demektir.
Asgari ücret 2025’in enflasyon hedefi kadar artırılırsa burada iki gerçek dikkate alınmamış olur:
■ 2024 yılı boyunca değişmeyen asgari ücretin enflasyondan kaynaklanan erimesi giderilmiyor demektir.
■ İkincisi de 2025 yılı enflasyonunun yüzde 17.5’te kalma olasılığının neredeyse olmadığıdır.
Varsayalım bu yılbaşındaki zam oranı yüzde 17.5 oldu, ne var ki 2025’in enflasyonu yüzde 25’i, 30’u buldu. Peki bu yıl sonunda 2024’ün enflasyon farkının verilmemesi gibi bu kez de 2026’ya girilirken 2025’in enflasyon farkı verilmeyecek demektir ve asgari ücretlinin alım gücü daha da eriyecektir.
Konuşulan yüzde 30
Ankara’da konuşulan oran yüzde 17.5 değil, onu belirtelim. Tabii ki kesin bir bilgi olarak aktarma şansına sahip değilim ama artış oranının yüzde 30 dolayında olabileceği ifade ediliyor.
Bu da 2025 yılında asgari ücretin 22 bin lira dolayında belirleneceği anlamına geliyor.
“Artış düşük olsun!”
Başta IMF olmak üzere çok sayıda kuruluş bugünlerde asgari ücret artışının düşük belirlenmesi yönünde görüş belirtiyor. Söylenen, enflasyonla mücadele için bunun kaçınılmaz olduğu.
Daha da ileri gidiliyor; asgari ücrete yüksek zam (yüksekten kasıt nedir, belli değil) yapıldığı takdirde Türkiye’nin enflasyonla mücadele programının büyük yara alacağına dönük görüşler ortaya konuluyor.
Asgari ücret artışının düşük olması gerektiğini savunanlar, aksi yönde bir kararın enflasyona iki yönlü olumsuz etkide bulunacağı görüşünü savunuyor.
■ Birincisi asgari ücretteki artışın talep yaratacağı.
■ İkincisi de bu artışın maliyet üstünde ortaya çıkacak baskısı.
Bu iki görüşte de kısmen haklılık payı var tabii ki.
Ama Türkiye’de fiyatlar üstündeki temel baskının vatandaşın eline bir miktar fazla para geçmesinden, yani talepten kaynaklanmadığı ve asgari ücretteki artışın işletmelerin maliyet artışlarını birden zıplatmayacağı gerçeği pek görülmek istenmiyor. Hele hele maliyet yönüyle gelecek baskıda istismarın çok yüksek olduğu ve örneğin asgari ücret yüzde 30 artarsa, sanki tüm mal ve hizmet girdileri bu oranda artmış gibi ürünlere aynı oranda zam yapıldığı göz ardı ediliyor.
Açlık sınırı asgari ücretin üstünde
Asgari ücret 17 bin lira ve belirttiğim gibi ağırlıklı tahmin 2025’te tutarın 22 bin lira dolayına çıkarılacağı yönünde.
Bu ücretin yeterli olup olmadığını neyle kıyaslayacağız peki? Klasik kıyaslamaları bir kenara bıraksak mı ki!
“Şu kadar yıl önce asgari ücretle şu kadar gram altın alınıyordu, şimdi şu kadar alınıyor ya da şu yıl asgari ücret şu kadar dolardı, şimdi şu kadar dolar” gibi...
Altın ya da dolar çok artmıştır, az artmıştır; o yüzden bu tür kıyaslamalar bizi yanlışa götürür.
En iyisi bugünkü asgari ücretle refah ve bolluk içinde değilse de hiç olmazsa ele güne muhtaç olmadan yaşanıp yaşanamayacağına bakmak. Dolayısıyla kıyaslama için başka bir göstergeye ihtiyaç var. Bu ne olabilir; pekala Türk-İş’in açlık sınırı olabilir.
Türk-İş’in hesaplamasına göre açlık sınırı eylül ayında 20 bin liraya (19.931 lira) dayandı. Yılbaşına göre artış yüzde 37, bir yıl önceye göre artış yüzde 49.
Dikkatinizi çekerim; açlık sınırı dört kişilik bir ailenin yalnızca gıda harcamasını gösteriyor. Bu tutar fazla mı diyorsunuz, düşürün yarıya, 10 bin lira eder. Kalan 7 bin lira ile kira mı ödersiniz, ısınmaya, elektriğe, suya, eğitime, haberleşmeye mi harcama yaparsınız; sahi bu 7 bin lira ile ne yapabilirsiniz?
Karambole kurban gitmesin de!
Ülke siyasetinde bir karambol, bir karmaşa hakim görünüyor. El sıkışmalar, hiç umulmadık çağrılar, urgan atmalar, Ankara’daki terör saldırısı derken dikkatler ekonomiden, asgari ücretten sanki iyice uzaklaşıyor gibi.
Bir başka sorun da Türkiye’de asgari ücret gelişmiş Batı ekonomilerinde olduğu gibi öyle yüzde 5 dolayındaki bir kesimi ilgilendirmiyor ki. Türkiye’de çalışanların neredeyse yarısı asgari ücretli olmuş.
Öte yandan asgari ücrete gelecek zam, biraz daha yüksek ücretle çalışanlara yapılacak zam için de ölçü.
Bütün bunlar asgari ücrette yapılacak artış oranının çok önemli olacağını gösteriyor. Dolayısıyla önümüzdeki iki ay çok sıcak geçecek...