Sezgin Erözbağ
Ekonomist, İç Denetçi
Günümüzde bilgiye ulaşım hem hızlı hem kolay olup, anında da paylaşılabilmektedir. Teknolojik gelişmelerde ki hız ve çeşitlilik hemen hemen hayatın her alanında kendini hissettirmekte, hatta kültürü de etkilemektedir.
Bu durum zaman içinde kamu yönetim anlayışına da yansımış, devlet ile vatandaş arasındaki ilişki hiyerarşik olmaktan ziyade, kamunun paydaşlar ile birlikte karar verdiği, aynı zamanda hesap vermek zorunda olduğu bir anlayışa dönüşmüştür.
Bunda halkın artan ve çeşitlenen talepleri kadar, kamu hizmetlerinin devlet tarafından vatandaşa sunulan bir lütuf olarak kabul görülmemesinin de etkili olduğunu söyleyebiliriz.
Bu gelişmelerin öncesine baktığımızda Türk Kamu Yönetim Sistemi’nde iki binli yılların başından itibaren katılımcılık ekseninde kapsamlı bir yeniden yapılanma ihtiyacının hissedildiğini, yönetimden, yönetişim anlayışına doğru bir geçiş başladığını görmekteyiz.
Nitekim yönetişimin temel ilkeleri olan “katılım”, “şeffaflık” ve “hesap verebilirlik” 10.12.2003 tarihli 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu ve takip eden ilgili mevzuat düzenlemelerinde de yerini almıştır.
Birlikte yönetmek anlamına gelen yönetişim kavramı ilk kez 1989 yılında Dünya Bankasınca yayımlanan bir raporda kullanılmış, bu raporda yönetişimin, devletin politikalarını belirlerken ve uygularken vatandaşların da bu sürece dahil olmasını sağlayacak bir kurumsal düzenleme olduğuna özellikle vurgu yapılmıştır.
Bu anlamıyla yönetişim kavramı vatandaşların pasif bir algıyla devlet tarafından yönetildiği bir ilişkiden, karşılıklı etkileşimlerin öne çıktığı bir ilişkiler bütününe doğru dönüşümü ifade etmektedir ki, bu dönüşüm içinde vatandaşlar daha aktif bir tutum izleyerek kendileri ile ilgili kararların alınmasında ve uygulanmasında devletle karşılıklı bir etkileşim içinde olmaktadır.
Kamu idarelerinde stratejik amaç ve hedeflerin gerçekleştirilebilmesi için gerekli olan yönetişim anlayışı, TBMM tarafından onaylanan 2019-2023 yıllarını kapsayan On birinci Kalkınma Planı’nda “Artan İyi Yönetişim İhtiyacı” başlığı altında aşağıda belirtildiği şekilde yerini almıştır.
- Kamunun, sosyal ve ekonomik hayattaki rolünde değişimler yaşanmaya devam etmekle birlikte, küresel ekonomi içinde düzenleyici ve gerektiğinde müdahale edici fonksiyonu güçlenmektedir.
- Beşeri sermayenin gelişimine, sanayinin büyümesine ve ekonomik güvenliğin sağlanmasına katkı verebilecek, etkili bir kamu yönetimi için; şeffaf ve hesap verebilir, ihtiyaç ve beklentilere göre hızlı karar alabilmeyi ve bu kararlara ilişkin sürece vatandaşı dâhil etmeyi mümkün kılan iyi yönetişim uygulamalarının geliştirilmesi önem arz etmektedir.
- Kamu yönetiminin karar alma ve uygulama kapasitesinin artırılmasında büyük veri uygulamaları önem kazanmaktadır. Kamunun ürettiği verilerin yanı sıra, mobil uygulamalar ve sosyal medya aracılığıyla oluşturulan veriler; sağlık, trafik, asayiş gibi kamu hizmetlerine ilişkin mevcut ve muhtemel sorunların tespit ve çözümüne imkân sağlamaktadır.
- Sonuç odaklı bir kamu yönetimi anlayışı güç kazanırken kamusal faaliyet öncesi yapılan etki analizleri ile faaliyet sonrasını değerlendiren politika odaklı raporlamanın kamu yönetimi sistemine entegre edilmesinin yanı sıra faaliyet ve hedeflerle birlikte politikaların da izlenmesi yaygınlaşmaktadır.
Sonuç olarak sürdürülebilir bir başarı için yönetişime olan ihtiyaç her geçen gün artmaktadır. Ancak iyi bir yönetişim için sadece kurallar yetmez, bunun eyleme geçmesi gerekir. Yapılması gereken kurum kültürü haline gelmesini sağlamaktır. Burada da en büyük görev üst yönetime düşmektedir.