Arktika’nın stratejik önemi

Naci İris
Elektrik Yüksek Müh. & İşletme Bilim Uzmanı

Belki Arktika'yı duymamışsınızdır ama anti-Arktika'yı duymuşsunuzdur veya Türkiye'de kullanılan ismiyle Antarktika’yı…

Aslında anti kelimesi bir şeyin zıddını ifade etmek için kullanılır yani normal bir şey var ve onun zıddını ifade eder. Demek ki aslında Arktika denilen bir yer var bu dünyada… İlginçtir ki Antarktika’da bir kara parçası var, insanlar yaşamasa da… Peki, acaba Arktika'da ne var?

Antarktika Güney Kutbu’nu tanımlarken, Arktika Kuzey Kutbu’nu tanımlıyor. Kuzey Kutup Dairesi’nin 27 milyon kilometrekarelik alana sahip bölgesidir Arktik. Acaba bir kara parçası olmasa da buraya verilen bu isim veya bu yerde nasıl bir özellik var ki isimlendirilmiş. Arktika'yı inceleyince enerji merkezli bir yeri veya doğal zenginliği olan bir yeri tanımlıyoruz aslında.

İskandinav ülkelerinin (Finlandiya, Norveç, İsveç, Danimarka, İzlanda), Rusya'nın, Alaska’nın (Amerika) ve Kanada’nın kuzeyinde kalan bu bölge, çok değerli bir bölge. Değerini denizin altından çıkan doğal zenginlik belirliyor. Amerika Birleşik Devletleri Jeolojik Araştırma Kurumu’nun (USGS) 2008 tarihli çalışmasına göre, bu bölgede 90 milyar varil petrol, 48 trilyon metre küp doğalgaz ve 44 milyar varil doğalgaz sıvısı olduğu tespit edilmiş durumda. Bölge, dünya petrol rezervinin yüzde 6’lık, dünya doğalgaz rezervinin de yaklaşık yüzde 25’lik kısmına sahip görünüyor. Bu rezervler ile ilgili yorum yapabilmeniz için şu bilgiyi paylaşayım: Avrupa’nın yıllık doğalgaz ihtiyacı yaklaşık 400 milyar metreküp. Demek oluyor ki, arktik bölgesindeki doğalgaz, Avrupa’nın 120 yıllık ihtiyacına yetecek miktarda…

Kuzey kutbuna komşu olan bu ülkeler, bölgenin enerjisi için farklı mantıklarla farklı haklar iddia etmekte… Doğal zenginliklerin tespitinden bu yana yıllar geçmiş olmasına rağmen kalıcı çözüm, kabullenilmiş bir ortaklık yok. Arktika’nın değerinin farkında olan bu ülkeler sorunları çözebilmek için oluşturdukları konseyin uluslararası hukuk nezdinde bir değeri yok. Bu ülkelerden bazıları petrol çıkarma girişimlerine çoktan başladı. Bahsettiğimiz konseyingözlemci statüsüyle bir üyesi daha var: İzlanda ve Grönland’da yürüttüğü çalışmalar sebebiyle Çin Halk Cumhuriyeti… Rusya'nındışında Arktika'ya komşu olan devletlerin çoğu NATO üyesi. Bu durum Rusya'da, (Doğu Avrupa ve Karadeniz benzeri) kuşatılmışlık hissi oluşturuyor. Bu nedenle tartışmaların merkezinde Rusya’nın duruşu var. Aslında Arktika kıyı şeritlerinin yüzde 50’den fazlası Rusya'ya ait. Rusya’nın 2007 yılında Kuzey Kutbu’nda denizin derinliklerine Rus bayrağını dikmesi büyük bir tartışmaya da yol açmıştı. Arktika’da bulunan doğal zenginliğin yaklaşık yüzde 80’i Rusya karasına yakın bölgede bulunuyor.  Rusya’nın bölgedeki 7 askeri üssü, bu ülkenin Arktika’ya verdiği önemi daha da perçinliyor. Güncel uluslararası hukuka göre; şimdilik burası ortak bölge, yani tüm dünyanın ortak malı. Emperyalist zihniyet ise buradaki kazancı kendine devşirmekle meşgul.

Ayrıca hatırlatmakta fayda var. Alaska’ya ilk ayak basanlar Ruslar olasına rağmen Amerika Birleşik Devletleri bu toprakları (1.518.800 km²) 30 Mart 1867 tarihinde 7,2 milyon dolara satın almıştır. Hani bazı televizyon kanallarında belgesel olarak yayınlanan “Alaska'da Yaşam” ve benzeri programlarda insanların birçok keyfi işlerle uğraştığını ve bu işlerinde çok zor olduğu imajı oluşturulan programlar var ya. İşte Alaskalılar Arktika'dan gelen gelir halkla paylaşıldığı için bu tür bir yaşamı gerçekleştiriyorlar. Bir gelir endişesi taşımıyorlar.

Kutupların erimesiyle ortaya çıkacak okyanus suyu, bölgeyi son derece stratejik bir konuma oturtuyor.

Bölgeyi bu denli cazibeli kılan ikinci öge ise; iklim değişikliğine bağlı olarak ortaya çıkacak olan küresel ısınma sonucu buzulların erimesi, diğer ticaret yollarına nazaran daha kısa sayılabilecek Avrupa-Asya arasında yeni deniz güzergâhlarını ortaya çıkarması. Buzulların erimesiyle ortaya çıkmaya başlayan Kuzey Deniz Yolu, Süveyş Kanalı’nı kullanan Avrupa-Doğu Asya hattından neredeyse iki kat kısa ve bu da Çin mallarının Avrupa’ya, mevcut deniz yollarından yarı yarıya daha kısa zamanda ulaşabilmesi anlamına geliyor. Çin Halk Cumhuriyeti bu kestirme deniz yolunun kontrolünü eline geçirmek için bütün gücünü kullanmaya hazır. Avrupa pazarındaki payı her geçen yıl azalan Amerika Birleşik Devletleri için ise bu tam bir kâbus. Açılacak olan bu yeni yol, Çin ile ABD için yeni sürtüşme alanı olacak gibi. Nihayetinde Arktik Bölgesi son yüzyılın paylaşılamayanı haline geldi. Kuzey Deniz Yolu ülkemiz için de İstanbul ve Çanakkale boğazlarından geçen gemi sayısının azalmasına yol açabilir ve Türk Boğazlarının önemini ve işleyiş yoğunluğunu kaybettirebilir.

Aslında Arktika’daki yeraltı zenginliklerini paylaşma çabası yerine buzulların erimesine ve küresel ısınmaya çare arasaydık. Ama Filistin’de tüm dünyanın gözü önünde çoluk/çocuk, genç/yaşlı demeden haftalardır sürdürülen soykırıma dur diyemeyen dünyada ve hatta bu soykırımı içi boş çeşitli gerekçelerle destekleyen sözüm ona modern ülkelerin yöneticilerinden çok şey beklemiş oluruz.

Zihninizi duru tutmanız, tepki vermeniz gereken yerde gerekli tepkileri vermeniz arzusuyla…

Tüm yazılarını göster