Korona süreci bize gösterdi ki inovasyon, keyfiyet değil artık zorunluluk… Zira ezberler bozuldu, talepler yön değiştirdi. Yeni ihtiyaçlar ve bu ihtiyaçları farklı karşılama yöntemlerine muhtaç olduk.
Tam da bu noktada Ar-Ge gayretlerinin semeresini görmeliyiz. Zira o kadar Ar-Ge, bugünler için elzem. Yıllarca yasa yok dedik; çıkardık, kaynak yok dedik; sağladık. Teknopark, yerinde Ar-Ge, kamu desteği, ne gerekiyorsa sağladık. Hatta Ar-Ge’ye ayrılan payı milli gelir içinde yüzde 1’lere yaklaştırdık.
Ne ekersen onu biçersin. Araştırma eken, geliştirme biçer. İyi de biz neden yeterince biçemiyoruz acaba? Fark ettik ki inovasyon, eski yolda yeni ayakkabı ile yürümek değil, yolu da yöntemi de değiştirmek imiş.
Bundan 50 yıl önce tarımdan utanıp ve ondan sanayileşerek kurtulmayı denedik. Gördük ki sanayisiz olmuyor hatta Korona diyor ki asıl tarımsız olmuyor. Hangi sektör olursa olsun, yıllardır geliştirdiğimiz kabiliyetleri bir kenara atıp o sektörleri tu kaka yapamayız.
Bir bakanımız, “Türkiye tekstilden çıksın uzay sektörüne girsin” diyordu. İstihdam dostu bu sektörü kapatmayı öneriyordu. Bakana göre overlokçu Güllü, ertesi gün TÜRKSAT için uydu montaj hattına geçmeliydi. İyi de aradaki en az 2 nesillik eğitim ve finansman açığını nasıl giderecektik?
Sevgili Ar-Ge’ciler… Şimdi sizin araştırdıklarınızdan yola çıkarak sektörlerimizi derinleştirmek adına geliştirme faslına geçmeniz gerekiyor. Hem de yarın günün ilk ışıklarıyla birlikte…
KÖTÜ SEKTÖR YOKTUR SEKTÖRDE KÖTÜ VARDIR
Önerim şudur; Türkiye, istihdam dostu sektörlerinden kurtulmasın, zaten köklü olan sektörlerinde, korona gerçeklerini de göz önüne alarak derinleşsin, iyileşsin, kaliteli hale gelsin.
Tıpkı kötü meslek yoktur, mesleğinde kötü olanlar vardır hesabı gibi… Dünya, elindekini geliştirme çağına girerken biz hala araştırma faslında takılıp kalmayalım, ilerleyelim lütfen…