Bu haftanın en önemli ekonomi gündemi Merkez Bankası faiz kararıydı. TCMB beklendiği üzere politika faiz oranını %50 ile sabit tuttu. Böylece mart ayından bu yana geçen 8 aylık süre boyunca faiz oranları %50 ile son 25 yılın en yüksek düzeylerinde seyretmeye devam etti.
Eylül ve Ekim aylarında beklenilenin üzerinde gerçekleşen enflasyon verileriyle birlikte yurt içi ve yurt dışında hemen hemen tüm kurumlar faiz indirimi beklentilerini önümüzdeki yıla ötelemişlerdi. Ancak Para Politikası Basın Duyurusunda enflasyon dinamiklerine ilişkin yapılan değerlendirmeler ışığında piyasadaki genel kanaat aralık ayında 250 baz puan civarında bir faiz indirimi olarak yeniden şekillendi.
Peki, Merkez Bankası bu algıyı oluşturan ne gibi açıklamalarda bulundu?
- Bir önceki ay yayımladığı basın duyurusunda eylül ayı enflasyon dinamiklerine ilişkin ana eğilimin yüksek olduğunu öne çıkartmıştı. Bu ayki basın duyurusunda ise enflasyonun ana eğiliminde düşüş gözlemlediğini iletti.
- Önceki basın açıklamalarında yurt içi talebe ilişkin daha çekimser iken kasım ayı duyurusunda yurt içi talebin enflasyondaki düşüşü destekleyici seviyelere geldiğini belirtti.
- Bir önceki değerlendirmesinde enflasyondaki iyileşmenin hızına dair artan belirsizliğe vurgu yaparken bu notunda bu ifadeyi çıkarttı.
- Önceki basın açıklamalarında hizmet enflasyonundaki atalete dikkat çekerken bu duyurusunda hizmet enflasyonunun iyileşmeye başladığını iletti.
Tüm bu açıklamalar Merkez Bankası’nın iç talep ve aylık enflasyondaki gelişmelerin yürüttüğü dezenflasyon programında istenilen noktaya ulaştığı olarak yorumlandı. Kasım ayı enflasyonunda bir sürpriz olmazsa TCMB’nin aralık ayında faiz indirimine gideceğinin net mesajı olarak okundu. Zira Para Politikası Kurulu (PPK) basın duyurusu metnine bu mealde şu cümle de eklendi “Bu doğrultuda, politika faizinin seviyesi, enflasyon gerçekleşmeleri ve beklentileri göz önünde bulundurularak öngörülen dezenflasyon sürecinin gerektirdiği sıkılığı sağlayacak şekilde belirlenecektir.”
Öte yandan Merkez Bankası, PPK basın duyurusunda, ilk defa, maliye politikasının da enflasyonla mücadelede etkin olması gerektiğini iletti. “Maliye politikasının artan eşgüdümü de bu sürece önemli katkı sağlayacaktır” ifadesiyle mali duruşun sıkılaştırılmaması halinde faizlerin çok daha uzun süre yüksek kalma riski taşıdığı üstü kapalı ifade edildi.
Bu konuyu biz de son bir yıldır PPK Kararlarından 2 gün önce yayımladığımız TEPAV Para Politikası Değerlendirme notlarımızda dile getiriyorduk. Bu notlarımızda ayrıca Türkiye’nin sorun ve ihtiyaçlarını ele alan kapsamlı bir kalkınma programına ihtiyacı olduğunu; bu program çerçevesinde para, mali, idari ve yapısal politikaların eş güdümlü yürütülmesi gerektiğini de iletiyoruz.
Peki, önümüzdeki ay ne olur? Bunun için belirleyici olan kasım enflasyonu olacaktır. Bunun dışında aralık ayında alınacak mali ve idari kararlar da parasal sıkılık adına önemli faktörler arasında yer alıyor. Kasım ayında enflasyonda arzu edilen düşüşün sağlanamaması, mali ve idari kararların da genişleyici olması TCMB’nin faiz indirim kararını zora sokacaktır. Buna rağmen faiz indiriminin gelmesi ise TCMB’nin 2025-26 ve orta vadeli enflasyon tahmin ve hedeflerine ulaşma sürecini öteleyerek, maliyetleri artıracaktır.
Ancak esas olan aralık ayında faiz ne olur sorusundan öte, ülkenin kalkınma ihtiyaçlarını ele alan ve toplum tarafından benimsenen yeni bir kalkınma stratejisinin hayata geçirilip geçirilmeyeceği olacaktır. Aksi halde tek bacaklı yeniden dengelenme programlarının maliyeti yüksek, başarı oranı ise düşük oluyor…