Araba güzel gidiyor da freni yok!

Alaattin AKTAŞ EKO ANALİZ

✔ Şahane bir otomobil yaptık; hız, konfor, hepsi müthiş. Ama fark ediyoruz ki "ufak" bir eksik var, arabaya fren koymayı unutmuşuz.

✔ Ekonominin faiz ve döviz sarmalından kurtarıldığını söyleyenler, bu gecici durumun KKM denilen ve süresi bittiğinde ekonomiyi kaosa sürükleyecek olan sistem sayesinde olduğunu unutmuş görünüyor.

Sanayide bir kalfa hasar görmüş otomobillerin parçalarını toplayıp yepyeni bir araba yapar. Kaportacı bir arkadaşına da güzelce boyatır yaptığı arabayı. İki kafadar biner gıcır gıcır parlayan arabaya, alırlar yanlarına bir iki kalfayı daha, hava atmaya çıkarlar. Araba şahane gitmektedir; sessiz, konforlu, kalfa mutlu mu mutlu, bastıkça basar gaza, otomobil uçar adeta... Ama bir sorun çıkar! Yavaşlamak ve tabii ki durmak gerekmektedir. İşte o zaman fark eder; frenin yalnızca pedalını yaptığını, mekanizmayı unuttuğunu!

Bir ülkede yeni bir ekonomi politikası uygulamaya konulur. Kur artışı önlenmeye çalışılmakta, hem de bu faiz düşükken gerçekleşsin istenmektedir. Adına kur korumalı mevduat denilen bir icatla yaparlar bunu. Hem bu yeni icatla, hem de kuru baskılamaya dönük çabayla dövizin artması önlenir, hatta düşüş sağlanır, faiz de düşüktür. Her şey iyi gitmektedir de, fren yoktur işte, enflasyon tırmandıkça tırmanmaktadır. Soranlar olur; "Bu ekonomik modelde temel amaç kuru ve faizi düşük tutmak mıdır, yoksa bunlar araçtır da asıl amaç enflasyonu frenlemek midir" diye, yanıt yoktur.

BU ARABA DURMAZ!

Ne diyor Maliye Bakanı Nebati:

"Kur korumalı mevduatın etkisiyle faiz ve kur sarmalından çıktık. Enflasyon şu anda yüzde 60'ın üstünde. Problem mi, problem. Ama ülkeyi faiz kıskacından da çıkardık..."

Faiz ve kuru hallettik, sırada enflasyon var, öyle diyor Bakan Nebati.  

Yani araba az yakıyor, iyi gidiyor, konforlu ama durmuyor!

Bir süre sonra duracak. İyi de durana kadar içindekiler ne olacak?

Araba hiç yakmasa, bedava gitse ne ki, ben istediğim zaman arabadan inebilmeliyim. Ama olmuyor, fren yok çünkü.

Daha sonra olacakmış!

Acaba?

Geçen yılın nisan, mayıs, haziran, temmuz, ağustos ve eylül ayları toplamındaki fiyat artışı yüzde 11.6 olmuştu. Diyelim ki bu yıl söz konusu altı aydaki artış yüzde 20'de tutulabildi. Mevcut gidişle böyle bir oran mucize gibi ama diyelim yüzde 20'de kalmak mümkün oldu. Şu durumda eylül sonuna gelindiğinde yıllık artış yüzde 73'e ulaşacak.

Nisan-eylül döneminde altı ay toplamındaki artışın yüzde 25 olması halinde ise eylül sonundaki yıllık oran yüzde 80'i aşacak.

Sayılar güzeldir ama iyi kullanmak gerekir...

"Enflasyon düşecek, makul bir seviyeye inecek" diye yusyuvarlak laflar edenlerin de ayakları yere basan oranlar verebilmeleri gerekir.

EKONOMİNİN İPİ İŞTE BÖYLE ÇEKİLDİ

Sanayide toplama parçalarla nasıl ki araba yapılamıyorsa yalnızca gaz pedalı olan ekonomi politikası da olmuyor. Üstelik daha önce var olan fren tümden sökülünce, yetmezmiş gibi arabada bulunan yolculara bu durum haber verilmeyince panik gittikçe artıyor.

O fren pedalı geçen yıl eylül ayında söküldü.

Eylül öncesini düşünün; şimdi o günlere bakınca görüyoruz ki şahane bir dönemmiş.

Ağustos ayı; enflasyon yüzde 20 bile değil. Dolar 8.50 olmamış. Faiz de yüzde 19.

Yüzde 19 düzeyindeki faiz rahatsız etti nedense. Başladı faiz indirimi; başladı diğer göstergelerdeki bozulma...

İşte nereden nereye gelindiğinin verileri...

Bakmayın kurun bu düzeylerde görünmesine, bu veriler aylık ortalamaya işaret ediyor, aralık ortasında dolarda 18 lira aşıldı. Dizginlenemez hale gelen dövizi tutabilmek için kur korumalı mevduat icat edildi. Zaman zaman düşünmeden de edemiyor insan; bu sistem icat edilecekti neden kurun tırmanmasına izin verildi.

Yoksa, kur bu sisteme zemin hazırlamak için özellikle mi yükseltildi?

Sonra kur aşağı geldi, halaylar çekildi!

Oysa ekonomide döviz kurunun düzeyi bir amaç değil ki, araç. Hem sanki döviz kuru düştü de (o da normalde arttı da, görünürde düştü) ne oldu?

Amaç insanların refah içinde yaşamasını sağlamak. Bunun en temel yolu da enflasyonun düşük olmasından geçiyor.

Ama fren yok ki! Enflasyonun yavaşlamasından söz edilemiyor ki! Frensiz ekonomide enflasyon hızlandıkça hızlanıyor. Mart ayındaki oran nasıl olduğu pek anlaşılamayan şekilde görece düşük kalmış olsa da yıllık düzey yüzde 60'ın üstünde. Gidişatı da belirttik, yüzde 80'e doğru yol alınıyor.

O HATA YAPILMASAYDI...

Eylül ayında o hata yapılarak faiz indirimi başlatılmasaydı...

Ne Türkiye ekonomisinin geleceğini adeta ipotek altına alan kur korumalı mevduat uygulamasına gerek duyulacaktı, ne enflasyon bu düzeylere tırmanacaktı, ne örneğin benzin ve mazot böylesine pahalı olacaktı.

Peki ne işe yaradı bu faiz indirimi?

Hem madem faiz indirimi iyi bir uygulama, ülke yararına bir uygulama, neden buna devam edilmiyor? Faiz dört aydır niye sabit?

Aslında bu bile bir itiraf değil mi...

Faiz indirimiyle hata yapıldığının, arabadaki freni sökmenin çok büyük bir yanlış olduğunun itirafı değil mi... 

Tüm yazılarını göster