Bu işler kaynak ister dediler; Kaynak ayırdık. Bu işler yasasız olmaz dediler; yasa çıkardık. Bu işler insan kaynağı gerektirir dediler; binlerce insanımızı bu işe tahsis ettik. Peki, sorun nedir? Neden AR’aştırdığımız kadar GE’liştiremiyoruz?
Dün NETAŞ’ın Fikir Meltemi basın toplantısında CEO Müjdat Altay’a bunun sebebini sordum. 45 yıldan bu yana Ar-Ge işindeki bir insanın, tecrübelerinden aktaracağı bir cevabı olmalıydı. Oldu da; “bu gibi işlerde 40 yıllık program koyacaksın ve 40 yıl ona sadık kalacaksın…”
Aslında benim de 47 yıllık gazetecilik deneyimimde gördüğüm en büyük sorun; kaynak ve yasadan ziyade, sürdürülebilirliğe dairdi. Eğer bir ihtiyaçtan yola çıkılmış ise daha başarılı olunuyor fakat “herkes E r-Ge filan diyor, galiba iyi bir şey olmalı” ezberinden başlanmışsa, netice alınmıyor.
En önemli sıkıntı; Ar-Ge’nin uzun soluklu bir iş olduğu gerçeğidir ve bu durum, bize çok ters geliyor. İsteniyor ki “bugün AR, yarın GE” ama öyle olmuyor. Başarı, bıkmadan usanmadan araştırmak ve geliştirme neticesini de yılların gerisinden beklemektir.
Bizim için derler ki “ata biner atayı unutur, attan iner atı unutur.” Nice Ar- Ge projesinde bunu gördüm ve neyi aradığını bilmeyenin bulduğuna da tanık olmadım. Yerim bitti ama 2 mini tavsiyeye yer kaldı; 1-başarısızlığı bütçele, 2-Ar-Ge için zaruri bir gerekçen olsun. Her arayan bulmamıştır ama bulanlar daima arayanlar olmuştur.
AR’AŞTIRIYORUZ FAKAT NEDEN GE’LİŞTİREMİYORUZ?
Farklı olandan KORKU, Bize benzemeyenden NEFRET, Rakiple düello yerine PUSU, Akıl yerine KURNAZLIK, Sabır yerine TELAŞ, Merak yerine BİAT, Bilgi yerine KANAAT, Özgün yerine TAKLİT, Ödül yerine CEZA.
Hal böyle olunca Ar-Ge’de KAYNAK değil İDRAK sorunumuz olduğu aşikâr… Nitekim TAŞ DEVRİ, taşlar bittiği için değil İDRAKLER geliştiği için geride kalmıştır.