Her ne kadar Cumhurbaşkanımızın seyahatleri ile gündemimize düşse de Suudi Arabistan’da olanları tam olarak algılayabilmiş değiliz. Algıdaki eksikliğin nedeni kısmen önyargılar. Türkiye’deki ortalama karar alıcıların çoğu hala Suudi Arabistan’ı develerle gezilen bir ülke sanıyor. Oysa durum çok farklı. Dünya Bankası verilerine göre, Suudi Arabistan milli gelirinin %8’ini eğitime harcıyor. Türkiye’de bu oran %3,5. İki ülkenin milli geliri neredeyse birbirine denk. Bizim Suudi Arabistan’ın dört katı vatandaşımız var. Buna karşın, Suudi Arabistan her sene bizim iki katımıza yakın öğrenciyi yurtdışında okutuyor. Yani Suudi Arabistan’a iş yapmaya gittiğiniz zaman karşınıza çıkan yöneticiler çoğunluklu Türkiye’deki emsallerine göre daha iyi eğitimli ve kesinlikle bizden çok daha iyi İngilizce biliyorlar.
Tabii ki, iki ülkenin kaynakları arasındaki fark devasa boyutlarda. Suudi Arabistan’ın milli petrol şirketi Aramco 2022’de 160 milyar dolar kâr açıkladı. Bizim BIST’e kote şirketlerin 2022 toplam kârı bunun üçte biri civarında. Yıllardır düzenli olarak yurtdışında okutulan Suudi vatandaşlarının memleketine dönmesiyle, Suudi Arabistan bu kaynakları yenilikçi sektörlere yatırımda kullanmaya başladı. Mesela Türkiye’de en başarılı teknoloji işimizin oyun olduğuyla öğünüyoruz. Son beş yılda oyun sektörüne aldığımız yatırım 5 milyar doların altında. Suudi Arabistan’ın bu işe ayırdığı yatırım bütçesi ise tam 38 milyar dolar. Suudi Arabistan, dünyada yenilenebilir enerji geliştikçe petrolden eskisi kadar para kazanamayacağını görüp, 2016 yılında 2030 Vizyon dokümanını açıklamıştı. Petrol dışı sektörlerin geliştirilmesi stratejilerini içeren bu dokümanın temel özelliği, dokümandaki stratejilerin nasıl gittiğinin 50 gösterge ile takip edilebilmesi.
Yine sayılarla, Suudi Arabistan’ın Körfez ülkeleri arasındaki durumuna bakalım. Cumhurbaşkanımızın son seyahatinde gittiği Katar’ın 350 bin, Birleşik Arap Emirlikleri’nin 1,1 milyon, Suudi Arabistan’ın ise 23 milyon vatandaşı var. Buna mukabil, Katar’da 2 milyon, Birleşik Arap Emirlikleri’nde 10 milyon, Suudi Arabistan’da 13 milyon civarında yabancı yaşıyor. Yani Katar ve Birleşik Arap Emirlikleri’nde vatandaşlar küçük azınlıklar halinde kalmış durumda. Suudi Arabistan’da ise çoğunluk Suudi vatandaşı. Bu ülkeler arasında, bir iş kurmak ya da global bir şirket olarak o ülkeye girmek isteseniz kendi vatandaşlarıyla makul hacimde bir pazar oluşturan tek ülke Suudi Arabistan.
Suudi Arabistan’da iş yapan şirketlerin çalışma usulü şu şekildeydi: Yöneticiler hafta içi Suudi Arabistan’a gelir çalışır, hafta sonu Dubai’deki ailelerinin yanına veya bekar hayatına döner. Şimdi Suudiler diyor ki, benim vatandaşımla iş yapacaksanız genel merkeziniz burada olacak. Birçok global şirket bunun telaşına düşmüş durumda. Malum, Suudi Arabistan muhafazakâr bir ülke, en muhafazakâr yeri de başkent ve iş merkezi olan Riyad. Doğal olarak yabancı şirketlerin yöneticileri burada yaşamak istemiyor. Şu an Suudi Arabistan’ı idare eden Veliaht Prens Muhammed bin Salman’ın (MBS) babası Kral Salman bin Abdülaziz, 1955’ten 2011’e kadar Riyad valiliği yapmıştı. Dolayısıyla, MBS Riyad’ın yapısını çok iyi biliyor. Çözümü de yeni şehirler kurmakta bulmuş. MBS önümüzdeki birkaç yılda 14 yeni şehir kuracak.
Bunların en önemlisi Neom. Şehir diyoruz ama Neom denen yer Belçika büyüklüğünde. Tam İsrail, Ürdün ve Mısır’ın köşesinde konumlanıyor. Burası kendi yargı sistemi ve kanunları olan ayrı bir bölge. Ben seneler önce, daha inşaat filan yokken İsrail tarafından görmüştüm. Gerçekten ilginç bir yer. Hz. Musa’nın Firavun’dan kaçıp Kızıldeniz’i geçince buralarda yaşadığı söyleniyor. Arkasında dağlar var ve buralara kayak merkezi yapılacakmış. Sahili ise Süveyş Kanalı’nın güney ağzına denk geliyor.
Sıfırdan kurulan Neom’un içinde üç ilginç dev proje var: Biri, The Line denen 150 km uzunluğunda ince bir binadan oluşan şehir. Burası finans, medya ve hizmetler merkezi olacak. Projeye göre, içinde araba olmadan ulaşım sağlanacak ve her işinizi 15 dakika içinde görebileceksiniz. Sindara diye bir adada da turizm sektörü geliştirilecek (alkol vb. serbest olması bekleniyor). Bir de Oxagon diye liman ve imalat sanayii bölümü var. Tabii, Neom’un esas potansiyeli Suudi Arabistan ile İsrail barışırsa ortaya çıkacak. O zaman, Neom aynı zamanda dünyanın en önemli teknoloji merkezi İsrail’in hinterlandı haline gelecek.
Türkiye’den bakınca görünen en basit fırsatlar inşaat ve turizm şirketlerimizin yapılacak trilyonlarca dolarlık yatırımlardan iş alması. Sadece Neom’daki turistik tesislerde çalışacak personelin eğitimi bile önemli bir iş olacaktır. Ancak, bence daha da önemlisi teknoloji alanındaki işbirliği. Burada hem yetenek geliştirme hem de yatırım anlamında çok imkan var. Ben Türkiye’den göçmeyi düşünen iyi üniversite mezunu bir genç olsam, hayatımın sonuna kadar ikinci sınıf görüleceğim, eve temizlikçi / çocuğa bakıcı bulamayacağım, yağmurlu bir Avrupa ülkesi yerine Neom’daki fırsatlara bakardım. Duyduğum kadarıyla havaalanı da açılmış ve Virgin Havayolları Londra’dan düzenli uçuşlara başlamış.