Bugün Kahramanmaraş-Hatay depremlerinin birinci yıldönümü. Kayıplarımızı rahmetle anıyor, ailelelerine sabır diliyor, depremden etkilenen vatandaşlarımızın bir an önce rahata kavuşmalarını ümit ediyorum.
Depremden iki gün sonra Hatay, Kahramanmaraş, Gaziantep, Adana ve Osmaniye’deydim. Üzücü detaylara girmek istemiyorum, ancak oradaki mahşer gününe bizzat tanıklık ettim. Bir sene sonra bugün, o bölgemizin adeta bir anka kuşu gibi yeniden yükselişini konuşmak istedim.
Efsanevi anka kuşunu bilirsiniz. Simurg, hüma, tuğrul, feniks (pheonix) gibi isimleri de var. Kaf dağında oturan bu kuş o kadar yaşlıdır ki dünyanın yıkılışına üç kez tanık olmuştur. Öleceği zaman, ateş olup kendi kendini yakar ve küllerinden yeniden doğar. Kuşun yanması cehenneme girişi, yeniden doğması ise arınmayı temsil eder.
Depremden etkilenen illerimiz kelimenin tam anlamıyla cehennemi yaşadılar. Yeniden doğuşu yaşamaları için eskisinden de iyi şekilde ayağa kaldırılmaları lazım. Eskisinden de iyi ifadesinin altını çizmek isterim. Zira dünyanın en başarılı yeniden inşa projelerinin temelinde bu prensip var: ‘build back better’.
Bunun ilk örneği, 1871’de yanıp kül olan Chicago’nun ABD’nin ve dünyanın en önemli kentlerinden biri haline gelmesi. Daha yakınlardan bir örnek ise 2011’deki nükleer kazadan sonra Japonya’nın Fukishima kentinde yapılanlar. İkisinden de almamız gereken dersler var.
Mesela, yeni binaları daha sağlam zeminlerde, daha dayanıklı şekilde inşa etmek. Chicago bunu yangınından sonraki düzenlemelerle başarmış. Yeni binaların taş, tuğla, mermer ve kireçtaşıyla yapılmasını şart koşmuş. Bunun neticesinde terra-cota malzemesi öne çıkmış ve şehir yangına en dayanıklı yerlerden biri haline gelmiş. Ancak bu süreçte mali gücü yetersiz kişilerin şehri terk etmek zorunda kaldığını da unutmamak lazım.
Mesela, şehir planlarını daha etkin şekilde tasarlamak ve mimari yenilikçiğin önünü açmak. Chicago adeta sıfırdan yapılırken ferah alanların oluşturulması ve yeni bina türlerinin yükselmesi sağlanmış. Bu da gökdelenlerin ve iş hayatına uygun sade binaların öne çıktığı Chicago mimari üsubunun ortaya çıkmasını tetiklemiş.
Mesela, bir yandan üretici kapasiteyi korumak, diğer yandan çağa uygun yeni kabiliyetler geliştirmek. Chicago, yangında ayakta kalan rıhtımlar ve un değirmenleri sayesinde ekonomisini ve hayatını sürdürebilmiş. Narenciye bahçelerinde dalda kalan ürünleri görünce aklıma bu durum geliyor. Fukishima ise kaza sonrasındaki inşa sürecinde robotik ve yenilenebilir enerji (hidrojen) üretimini geliştirmiş.
Mesela, aynı acıların tekrar yaşanmaması için kapsamlı bir risk yönetim sistemi geliştirmek. Nitekim Japonya’nın deprem ve tsunamiden etkilenen bir başka şehri olan Sendai’de hazırlanan uluslararası çerçeve bunu sağlamayı amaçlıyor.
Tüm bunlar maalesef kayıplarımızı geri getirmeyecek, yaşanan acıları dindirmeyecek. Ancak en azından geride kalanlara rahat bir nefes aldıracak, ileride benzer sıkıntılar yaşanmasının önüne geçecek ve kadim şehirlerimizin anka kuşu gibi küllerinden yeniden doğmalarını sağlayacak.