Dünyada coğrafi sınırlara göre ya da güçle ilişkilendirilen türde, cinsiyet, ırk, ideoloji ve aklınıza gelebilecek ayrımlara bir yenisi ekleyelim; “anda” kalanlarla kalmayanlar arasındaki neredeyse sınıfsal fark.
Fiziki özelliklerden gidelim önce, malum gün 24 saat. Kuzey Amerika kıtası; ABD bunu şu günlerde hızlandırılmış yaşıyor, makinalı tüfek gibi siyasi atamalarla günü 6-12 saat arasına çekti. Anda kaldığını düşünenler olabileceği gibi uçtuğunu ve çakılacağını düşünenler de var ki tarih kimin haklı olduğunu gösterecek. Fikri anlaşılabilir kılmak için bir ülke olmasa da bir bölge üzerinden gideyim, örneğin Avrupa Birliği’ne bakalım, günü en hızlısından 48 saatlik bir tempoda yaşıyor. Ağır bürokratik, kendince haklı gerekçelere dayanan sınırlamalar yüzünden duraksamalar ve sayfalar dolusu yönerge yönetmelik sözleşmelerden kafasını kaldıramıyor... Bizi soracak olursanız, hamdolsun kaygımız yok, her şey öbür dünyada çok güzel olacak. Tariflere sığamayız, öbür dünya için bu dünyada verdiğimiz hızlı kararları da tarih umarım yazmaya değer bulacak.
Küçük bir akademik anımsatmayla “anda kalma” konusundaki motivasyonumu açayım isterim. Davranış bilimi, insan eylemlerini ve etkileşimlerini sistematik gözlem ve deney yoluyla inceleyen, psikoloji, sosyoloji, antropoloji ve ekonomi gibi alanları kapsayan disiplinlerarası bir yaklaşım. Bence, anda kalabilmek, baktığını değişen zamana karşı ve yine onu gözardı etmeden görebilmeyi, yorumlamayı ve sonuç çıkarabilmeyi, her devirde zamanın ruhunu kavramayı kolaylaştıran bir çaba. Buradan her devrin adamı olmak anlaşılmamalı.
Ekonomide davranış bilimi, karar verme süreçlerini daha iyi anlamak için psikolojik içgörüleri ekonomik teoriye entegre ediyor. Her zaman yapabildiği söylenemez, zaten sıklıkla girilen krizler de bunu gösteriyor. Sokağı okuyamamak halka dokunamamak yaşadığı temel zaaf diyebiliriz. Davranış bilimi, siyasette özellikle seçmen davranışını anlamak ve etkilemek için kullanılıyor. Davranışsal ekonomiden türetilen teknikler, hedef kitlelerde yankı uyandıran mesajlar oluşturmaya yarıyor. Seçimler güzel bir test alanı.
Anımsayacak olursanız, Donald Trump, “Balkon Konuşması”nda, “A Star is Born” diyerek Elon Musk’ı göklere çıkardı. Bu seçimde birden fazla yıldız doğdu. Biri de Barron. Barron en küçük Trump. 2024 başkanlık kampanyasında genç kitlelerle bağlantı kurmakta kritik rol oynayan Barron 18 yaşında, New York Üniversitesi Stern İşletme Fakültesi birinci sınıf öğrencisi. Son ana kadar başa baş giden oylarda kırılma yaşanmasına neden olan manevrada rolü olanlardan biri. Barron, babasını, Z ve Y kuşağı izleyicileri arasında yankı uyandıran popüler podcast'lerde ve çevrimiçi platformlarda yer almaya ikna etmiş. İzlemek isterseniz örnekler şöyle; Theo Von'un “This Past Weekend” programı yaklaşık 14 milyon kez izlendi; New York Post. Andrew Schulz'un “Flagrant” yaklaşık 6,2 milyon kez izlendi; Benzinga. Patrick Bet-David'in “PBD Podcast”i YouTube'da yaklaşık 2,8 milyon izleyiciye ulaştı.
İşler, dijitale ve sosyal medyaya zaten çoktan kaymıştı ama bu farklı. Bugün var yarın yok olabilecek kaygan noktalardan söz ediyorum. Yukarıda verdiğim örneklerdeki podcast yayınlarını yapanlar star olabilir olmayabilir. Maksat, iletişimi yaparken o an davranışları yönlendirecek kaynağa ulaşmak ve düğmeye basmak. İletişim bir mühendislik. Anı yakalamak çok önemli bir kod. Yalnızca biri.
2024 ABD Başkanlık seçimleri sırasında her iki aday da kampanyalarında davranışsal içgörülere başvurdu. Trump, seçmenleri segmentlere ayırmak ve belirli endişeleri ele alan mesajları uyarlamak için veri analitiği kullanarak davranış biliminden yararlandı. Kararsız seçmenler arasındaki katılımı artırmayı hedefledi. Kamala Harris, güvenilirlik oluşturmak ve kamuoyunu etkilemek için etkili kişilerin (influencer) onaylarını vurgulayarak sosyal kanıt stratejilerini kullandı. Küçük bir anımsatma; iki adayın kullandığı etkili kişilerin birbirinden farkı seçmen analitiğindeki detaylar. Seçim sonrası analizlerden elde edilen ampirik veriler, Trump kampanya yaklaşımının önemli kararsız eyaletlerde seçmen katılımında yüzde 5'lik artışa neden olduğunu gösteriyor. Harris’in kampanya stratejisi bağımsız seçmenler arasında olumlu algıda yüzde 3 artış yakalayabildiğine işaret ediyor. Küçüçük bir sıçrama sandıkta gelecek başkanı belirleyebiliyor.
Trump’ın başarısının tamamını küçük oğlunun seçtiği etkili kişilerle söyleşisine bağlamak kolaycılık olur ama Trump'ın daha genç demografik gruplarla ilişkilendirilebilir bir ortamda etkileşim kurmasını sağlayarak çevrimiçi varlığını artırması, ABD’nin en yaşlı Başkanı olacak şahıs için vizyoner bir durum. Baba Trump oğluna övgüyü; “Adını sanını duymadığım “seksi” adamlarla tanıştırıyor beni” diye Trumpça bir ifadeyle dile getirdi. Herkes halinden memnun!
Amerikan seçimlerinden çıkan sonuçlara biraz daha analitik yaklaşmak istiyorum; kaybedenlerden çıkardığımız ders; siyasi davranışın büyük bir belirleyicisini gözden kaçırdıklarını ortaya koyuyor. Dikkatlerden kaçan soru; seçmen haberlerini nereden okudu, bilgisini nereden aldı? NBC, Nisan ayında Başkan Joe Biden henüz yarıştayken sormuş. Haberlerini “gazetelerden” alan kişiler arasında Biden 70-21 öndeydi. Haberlerini “YouTube/Google”dan alan kişiler arasında ise Trump 55-39 önde.
Son sandık çıkış anketleri oy verme kalıplarındaki dikkat çeken değişimin, medya tüketimi açısından ulusal ortalamadan farklı olan iki grup arasında geçtiğini gösteriyor. Biri gençler diğeri Latinler. Bilgi tüketiminin gençlerden daha fazla değiştiği bir başka grup yok. İleri yaşta olan seçmenin yüzde 3'ü bilgilerini sosyal medyadan alıyor, 18 - 29 yaşındakilerin ise yüzde 46'sı sosyal medyadan besleniyor. Hispaniklerin sosyal medyayı kullanma olasılığı beyazlara göre daha yüksek. (Kaynak PRI)
Bu gruplar arasında bir haber kaynağı olarak sosyal medyaya duyulan güven 2024'te daha büyük bir faktör, yetişkinlerin yüzde 32’si haberlerini YouTube'dan alıyor, TikTok'a yönelenlerin oranı ise yüzde 17'ye sıçramış. Belli ki bu platformların doğası da değişmiş.
Pew Research Center'in bulgularına göre kadınların çoğu haberlerini TikTok'tan, genç erkeklerin çoğu haberlerini YouTube, Twitter ve Reddit'ten alıyor. Kadın ve erkekler genellikle farklı bilgi kaynaklarına göre hareket ediyor.
Elon Musk (200 milyon takipçiye sahip) tek bir adaya destek verdiğini açıkladı. Musk’ın bu seçimle birlikte “Eski medya öldü. Çok yaşa yurttaş gazeteciliği!” dediğini anımsayın lütfen. Sonra başta kendi platformu olmak üzere sosyal medya platformlarındaki eksik, yanlı ve yanlış haberleri unutmamak gerek. Bir daha altını çizmek istiyorum “yurttaş gazeteciliği”.
Değişimin ana nedenlerinden bir başkası da yerel haberlerin çöküşü. ABD’de yerel gazetelerin üçte biri kapanmak zorunda kaldı. Bizde ise maalesef yerel gazetecilik hiçbir zaman yeterince güçlenemedi. Yerelde boşluk, buralarda öngörülemeyen kazanımlara neden oluyor. Bu seçimde de öyle oldu.
Ve yazı girişinde bahsettiğim günü en az 48 temposunda yaşayan Avrupalılara getireyim sözü. Bir örnek vereceğim ve konu anlaşılacak; Trump gelecek 4 yılı nasıl yöneteceğini bir çırpıda net şekilde ortaya koydu. Göreve başlayınca dünyanın şekil değiştireceğini ifade edip duruyor. Bu arada AB ise aylarca süren yeni dönem seçimlerini takiben yaklaşık 100 saat süren komiser adayı sunumlarını henüz geride bıraktı. İnanın haberleri takip etmek bile ruhumu tüketti, vazgeçtim. Bir karar versinler okuyacağım. Avrupa bekle gör stratejisinden vazgeçemiyor.
Son olarak; güzel ülkemiz için ne söyleyebilirim. Anda kal Türkiyem, eğitim şart, medya şart korkma. Gittiğimiz yol, yol değil…