Anadolu Sigorta’nın 100. Yılı

Kerem ÖZDEMİR KEREM İLE İŞİN ASLI

 Türkiye’nin 100 yıllık tarihi de Broadway tadında bir müzikalle anlatılırken hayallerim canlandı.

Anadolu Sigorta’nın 1925’te kurulmasının üzerinden 100 yıl geçmişken şirket Zorlu Center’daki Performans Sanatları Merkezi’nde (PSM) bununla ilgili bir etkinlik yapacağını duyurdu. Ben de konuşmaların yapılacağı ve arkasından bir konserle olayın tatlandırılacağı bir etkinlik beklentisiyle 11 Nisan’da olay yerine intikal ettim. Ancak işler öyle yürümedi ve müthiş bir deneyim yaşadım.

Daha önde oturma imkanı varken arkada gözüme kestirdiğim bir yere gittim ve sahneyi tam karşıdan gören bir pozisyon aldım. Bizim taraf dolduğu için o sıra biraz sonra diğer taraftan smokinli bir beyefendi gelip sağıma oturdu ve biraz daha sonra o taraf da doldu.

Programın başlaması biraz sarkınca biz de kendi aramızda aralıklı olarak sohbet etmeye başladık. Kenarda oturabileceğini ancak buranın daha iyi olduğunu düşündüğü için buraya kadar ilerlediğini söyledi. Ben de aynı hisleri paylaştığımı ekledim.

Ben Anadolu Sigorta’nın dijital alanda yaptıkları nedeniyle şirketi uzun süredir takip ettiğimi ancak uzman arkadaşlar konuları çok iyi kapsadığı için çok fazla temasım olmadığını söyledim ve “Herhalde 20 yıl olmuştur” dedim.

“Biz 1963’ten beri takip ediyoruz” dedi.

“Yayıncı mısınız?” diye sordum çünkü “takip etme” ifadesi bizde genellikle gazeteciler arasında kullanılır.

“Acenteyiz” dedi.

Sonra etkinliğin ne zaman başlayacağını konuşmaya başladık. Cep telefonunu çıkarıp, “Geri sayıma başlamışlar. Çok gecikmez” dedi. Bu sayede Anadolu Sigorta’nın 100. yılını salondaki bizlerin dışında çok daha geniş bir kitlenin takip edeceğini öğrenmiş oldum.

Tabii sadece öğrenen tarafta değildim. “Bunun bir de kitabını yapsalar ne iyi olur. Birçok ayrıntı var. Gazi Mustafa Kemal’in eski imzasını gördünüz mü?” dedim. Bu da benim onca yıl gazetecilik ve dergicilik yapmamdan gelen bir detaycılıktı ve bunu da ben fark etmiştim. İmzadan ne yazdığını çıkarmaya çalıştık ve bunu neden yapamadığımızı daha sonra kuruluş senedi ile ilgili görseller muhtemelen yapay zekâ ile hareketlendirildiğinde ya da canlandırıldığında anladık. 1925’te imzalanan kuruluş senedi Osmanlıcaydı ve dolaysıyla yazı da soldan sağa yazılıyordu. İmza da muhtemelen o zamanın harfleri ile “M. Kemal” şeklindeydi. Ancak beni asıl ilgilendiren, bunu anlamamızı sağlayan çok kısa videoydu: Yine muhtemelen yapay zekâ marifetiyle Gazi Mustafa Kemal’in imza atarkenki fotoğrafına can verilerek imzanın videosu oluşturulmuştu ama çok kısaydı.

Bundan sonraki bölümde Türkiye’de yaşananlar, insanların ve toplumun değişimi ile Anadolu Sigorta’nın afetlere verdiği yanıt anlatıldı.

Ekonominin sürdürülebilirliği için önemli bir unsur

Cumhuriyetin ilk yıllarında yangınlar ağırlıkta olurken Erzincan Depremi ile başlayarak 1939’dan itibaren bunlara depremler de eşlik ediyor. Ancak dikkatlerden kaçmaması gereken bir nokta Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşunu takip eden ilk yıllarda büyük değer taşıyan buğdayın hasattan piyasaya çıkışına kadar olan sürecin sigortalanması. Avrasya Tüneli’nin inşası sırasında, sigortacılığın büyük kalkınma projelerinin hayata geçirilmesinde sigortanın oynadığı rolü öğrenmiştim. O sırada ABD’de yürütülen benzer bir tünel projesinde kazıyı gerçekleştiren tünel açma makinesinin (TBM) yer altında saplanıp kalması, büyük bir zarar ve sigorta yükü yaratmıştı çünkü toprak kazılarak TBM’nin çıkarılması ve onarılması gerekiyordu. O sırada konuştuğum yetkililer, İstanbul’da kullanılan TBM’nin üreticisinin her hafta ya da iki haftada bir İstanbul’a gelerek süreci kontrol ettiğini anlatıyorlardı. Bunun nedeni, ABD’dekinin üzerine İstanbul’da bir sorun eklenmesinin sigorta şirketlerini bu tür projeleri sigortalamaktan uzaklaştıracak olması ve sigortalanmadan kimsenin bu tür büyük projelere finansman sağlamayacak olmasıydı. Bu, Almanya’daki TBM üreticisinin de piyasadan silinmesi anlamına gelecekti. Sigortacılığın hasarı karşılamanın yanında böyle bir kalkınmacı rolü de üstlendiğini öğrenmek eğlenceli olmuştu. Ancak bu Anadolu Sigorta’nın 100. yıl kutlamasındaki ile kıyaslandığında çok cüzi bir eğlenceydi.

Salih Bademci ile Birce Akalay, teatral süreci müthiş bir biçimde sürüklediler. Sertab Erener, şarkıları ile farklı dönemlerin yansıtılmasında ve son bölümdeki kısa konseri ile katılanların orada olmaktan daha fazla haz almasında etkili oldu. Bütün akış içinde sadece bir yerde 1946’ya atıfta bulunan replik erken atıldı ve daha sonra yeniden 1939’a dönüldü. Bunun dışında herhangi bir kayma fark etmedim. Sonuçta Anadolu Sigorta ilk 100 yılını bir Broadway müzikali tadında mühürlemiş oldu. Çarpıcı olan, sahnede sanatçılarla birlikte oyuna dahil olan Anadolu Sigorta Yönetim Kurulu Başkanı Füsun Tümsavaş’ın bu yüzyılı kapatırken yeni yüzyılın başlamakta olduğunu ifade etmesi oldu. Anadolu Sigorta Genel Müdürü Mehmet Tuğtan ile birlikte başlangıç ve bitiş sahnelerinde yer alan Tümsavaş’ın sözlerini çarpıcı diye nitelememin nedeni Deha Bey’in heyecanı oldu.

Başarılı proje yönetiminin sırrı

Yanımda oturan ve gösteri alanından ayrılırken tanışma ihtiyacı hissettiğim Deha Köksal, Anadolu Sigorta’nın Ordu’daki acentesi. Dedesi bu işi 1963’te kurmuş. Gösteriden öğrendiğimiz gibi, Anadolu Sigorta’nın 1997’de acentelerini online’a ya da çevrimiçine alması da dâhil olmak üzere bütün dijital dönüşümün içinde yer alırken elinde hâlâ eski kağıt poliçelerin bulunduğunu söylüyor. Nereden nereye geldiğini bilmek, gelecekle ilgili heyecan duymanın da en önemli koşulunu oluşturuyor. Benim Köksal’dan öğrendiğim önemli ayrıntı da bu kadar başarılı bir projenin nasıl gerçekleştiğine ışık tutuyor.

Gazeteci arkadaşlardan bir yıldan uzun bir süredir bu proje üzerinde çalışıldığını öğrenmiştim. Keskin’den bu sürenin çok daha uzun sürdüğünü öğreniyorum. Keskin, “Üç dört senedir çalışıyor. Beni üç sene kadar önce İstanbul’a davet ettiler. Uçak rötar yapınca, taksiyi kapıda bekletip 15 dakikada videoyu çekmek zorunda kaldık. Sadece iki saatim olduğu için acele etmemiz gerekti ama sonra yanlış bir şey söyledim mi diye videoyu göndermelerini istediğimde göndermediler, bitince görürsün yanıtını verdiler” dedi. Merkezde işi sahiplenmenin yarattığı bu kendine güven, hem herkesin katılımını sağlama hem de başarılı bir merkezi proje yönetiminin koşulunu ortaya koyuyor. Bence başarının sırrı bu...

Bu aynı zamanda sigortacılıkta başarılı iş modelinin gerektirdiği acente/dijitalleşme dengesini de karşımıza çıkarıyor. Çok ayrıntılı konuşmadığımız için Deha Bey’in şirketinin adını aramak için Google’a başvurduğumda kendisi ile ilgili bir bilgiye ulaşmayı başaramadım ama kendisinden bahsetmek istedim çünkü acenteler, sigortacılık sisteminin yerel uçlarındaki insani dokunuş olarak bu sistemin çok önemli bir boyutunu oluşturuyor.  1990’lı yıllarda halka arzını gerçekleştirerek ülke insanı ile yatırımcısı olarak bütünleşme yönünde önemli bir adım atan ve 1997’de acentelerini çevrimiçine taşıyan Anadolu Sigorta’nın yarattığı milli servet içinde bu insan unsurlar önemli yere sahip bulunuyor.

Ben, Anadolu Sigorta’nın bu tarihi olayında ne kadar stratejik bir noktada bulunduğumuzu gösterinin sonunda fark ettik. Orkestra Şefi Tuluğ Tırpan’ın ardından Koreograf Beyhan Murphy arkamıza işaret edilerek anons edildiğinde kafamı çevirdim ve kendisinin hemen önündeki koltukta oturduğumu fark ettim. Kontrol masasının hemen önünden bakınca, kapanışta Sertab Erener’in “Tek Başına” şarkısı söylense de, Anadolu Sigorta’nın dijital çağda müşterilerinin yanı sıra acenteleri ve yatırımcıları; ve bunun da üzerinde kuruluş senedindeki 100 Yıllık İmza ile tek başına olmadığı görülüyor.

     

Tüm yazılarını göster