Her yılın ilk günlerine denk gelen yazılarımda, ortak gelecek yaratılmasına neler katmak istediğimi anlatırdım. Bu yıl, geçmişi tekrarlamak istemiyorum. Umudumu yetirdiğimden değil, gelecek ufkunun sunduğu fırsatların çeşitliliği, renkliliği ve zenginliğinin yarattığı umut tünellerinde gözüken ışıkların önemli olduğunu düşündüğümden ötürü. Zamanın okunun ileriye ve iyeye olduğuna kendimi iyiden iyiye ikna ettim. İnsanların “enseyi karartmasına katkıda bulunmak” istemiyorum.
“Bu satırları okuyan ve okumayan, gelecek umudunu diri tutan herkese sağlıklı, mutlu, barış dolu yeni yıl diliyorum.”
Yılın bu ilk yazısında bir ödül törenini vesile ederek sizi Kuzeydoğu Anadolu’nun uzak uçlarına götürmek istiyorum.
Çoruh, Aras ve Kura vadileri merak menzilinde olanlar bilir ki, bu kadim coğrafya büyük çilelerin örsüdür. Asya’da ya da Avrupa’da kurulmuş imparatorluklar arasında bu coğrafyayla ilgilenenlerin sayısı, ilgilenmeyenlerden çok azdır. Makedonyalı İskender’in bir rüzgâr gibi gelip geçtiği, Darius’un İskit göçebelerinin izini sürdüğü, Cengiz ve torunlarının dereleri dolduran kanlar akıttığı, Timur’un seferler üzerine seferler düzenlediği, Uzun Hasan Padişah’ın hükmettiği, Safevi Şahismail’in şiirler yazdığı, Osmanlı, Çar Petro’nun gözünü ayırmadığı “coğrafyanın kilididir” bu diyarlar. Bu yörede Tao-Kalceti ittifakı Ardanuç merkezli yönetiminin “huzur ” arayışını arşivin dayanıklı kalelerine emanet eden Gürcü günlüklerinin izini sürenler gün yüzüne çıkarabilir.
Bayraktar (Baksı) Köyü, haritadaki adıyla Koç dağı kuzeyinde Çoruh vadisine inen tepelerdedir. Daha doğuda Karcal’ın ihtişamı Doğu Karadeniz dağları Küçük Kafkaslara kavuşmak için bitmeyen yolculuğuna çıkmış gibidir.
Çoruh’un güneyindeki dağları yerel halk farklı adlar verir. Çorum vadisi, zor bir coğrafyadır; gözden ıraktadır, ama gönüllerden ırak değildir. Bu kadim ve çileli topraklara anlamlı bir dönüşün, kökü derinlere sinmiş güzelliklere yelken açan BAKSI Kültür ve Sanat Vakfı’nın beşincisi verilen “Anadolu Ödülleri 2024” etkinliği anlamlı bir dönüşün öyküsüdür.
Ödüller, insanları iyi şeyler üretmeye özendirme, üretkenliğe odaklanmalarını sağlama ve verimliliklerini artırma için verilir. Ödüller toplumun zenginleşmesine katkı yapanlara verildiği zaman önemli, değerli ve anlamlıdır.
Ödüllerin verilişinde hangi ölçüleri kullandığımız net olarak tanımlanmalıdır. Ödüllerin niteliğini ölçmenin en azından beş özelliğini gözden ırak tutmamalıyız. Bu özelliklerden ilki, ödülleri oluşturan ve olgunlaştıranların felsefesinin olmasıdır. İkincisi, ödülü koyanların nasıl bir uygarlık tasavvur ettiklerine bakılmalıdır. Üçüncüsü, ödülü hak edenleri aday gösterdiğin kimlik ve kişiliklerindir. Aday önerenlerin değer katma düzeyleri ve değer ölçme yetkinlikleri özen gösterilmesi gereken ölçüdür. Değer üreterek kendini kanıtlamış, kör inanç sahipleri dışındaki herkesin saygısını kazanmış insanların önerileri ödüle yansır; ödülü değerli ve anlamlı hale getirir. Dördüncüsü, verilen her ödülün “gerekçesinin” dayanaklarının inandırıcılığıdır. Beşincisi de, ödüllerin daha güvenli, daha çeşitli, renkli ve zengin bir gelecek inşa etmeyi özendirici katkısının sorgulanması.
Baksı, Bayburt’taki köyün tarihi adı. Şimdilerde Bayraktar’a dönüştürülmüş. Baksı, Hüsamettin Koçan’ın köyü. Koçan ve ailesinin kurdukları müze, yürüttükleri etkinlikler ve üretmeye çalıştıkları değerlerle dönüşün öncüleri. Bu girişim anlamlı bir deneme. Denemenin oluşması ve olgunlaştırılması kadar çoğaltılması da önemli... Değer üretenlere verilen ödüllerin gelenekselleşmesi, yaratılmak istenen sonucun çoğaltılmasının itici güçlerinden biri olması açısından önemli.
Koçan, “Anadolu Ödülleri 2024” töreninde yaşama bakışını paylaşıyor: Cehalet ve vasatlıktan söz ediyor. Neyi bildiğini bilmemenin yarattığı vasatlık tuzaklarına gönderme yapıyor. Ardından, geleneğin aynı şeyleri tekrarlamak olmadığını söylüyor; oradan Anadolu’nun çok-odaklı yapısını, çok kültürlü iletişim ve etkileşiminin nasıl bir zenginlik kaynağı olduğunu anımsatıyor. Sözcüklerin üzerine basa basa ; “Üretmek esastır; adanmışlık ve ortak geleceği yaratma iradesi, hepsinden önemlisi olan kendini sürekli yeniden üretebilmektir önemli olanı” diyor.
Bir sanat insanı, topluma değer katma bilincini yükseltmiş bir kamu aydını olarak Hüsamettin Koçan, geçmiş ve geleceğin insanlığın ortak ürünü olduğunu anımsatıyor. Anadolu derinliğinin, geleceği kurma ve toplumun kendini yenilemesinde zengin bir beslenme kaynağı olmasının potansiyellerine değiniyor. Diyor ki, “Başkaları üretiyor biz de kullanıcı konumunda kalıyorsak orada bir sorun vardır!”
Toplumların gelişmesinde kadınların önemini anlatırken de, sevginin yarattığı büyük özveri ve sabrın, kuşatıcı ve kavrayıcı olmanın; insanlık ilkelerinden ödün vermez direncinin yarattığı ahlâklı üstünlüğün önemine de gönderme yapıyor Koçan. Kadınların ürettiği değerlere Baksı Vakfı’nın nasıl sahiplendiğini de paylaşıyor.
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu, Bayburt Belediye Başkanı Mete Memiş, Doğan Holding Yönetim Kurulu Başkan Vekili Begüm Doğan Faralyalı’da dünden bugüne, bugünden yarına sağlıklı köprüler kurulmasında Anadolu’nun besleyici kaynaklarına değinerek gelecekle ilgili umutlarını dillendiriyor.
Bir vakfın gelenekselleştirdiği ödül töreninde beş önemli dinamiğin öne çıktığına tanıklık ediyoruz: Birincisi, çok odaklı, çok sesli, çok kültürlü Anadolu’nun yarattığı gelişme potansiyeli. Bu konuda 1500 ürünü 200’ün üzerinde ülkeye ihraç eden iş insanlarımızın arka planında çeşitlilik mirasını düşünmeliyiz. İkincisi, geleneğin geçmişi tekrar değil, güçlü gelecek yaratmanın itici gücü olduğu zaman anlamlı olduğunu kavramanın önemi. Üçüncüsü, çileli kadınlarımızın sevgiyle beslediği, kavrayıcı ve kapsayıcı koruyuculuğu, yaratıcı yeniliklere açık duruşunun toplumun ilerlemesindeki hayati rolü. Dördüncüsü, üretim-odaklı yaşam bilincinin gelişmesinde, toplumun yarısını oluşturan kadınların katılımının önünün açılmasında herkesin sorumluluğunun bilincine varması. Beşincisi de, insan-odaklı, vicdandan beslenen adanmışlığın geleceği inşa etmede yarattığı büyük gücün kavranması.
Doğan Holding’in doğduğu topraklara vefası, “Anadolu Kültür Ödüllerini” beşinci yılına taşımış.
Ödüller, yasak savmak için değil, gerçekten işlevsel olsun diye veriliyor.” Anadolu Ödülleri 20024” listesini anlamak ve anlamlandırmak için incelersek, ödüle saygı özenini hemen hissederiz. Ödüle değer görülenlerin seçimindeki özenin çok belirgin yansımalarıyla zihinlerimizde yer edinir: Mimarlık: Mimarlık kültürünü geliştirme ve topluma yayma misyonuyla Mimarlar Derneği 1927. Görsel Sanatlar: Sanatçıların yaşama dair mesajlarını sunduğu ve Mardin'in kültürel birikimine katkıları nedeniyle Mardin Bienali & Mardin Sinema Derneği. Sinema: Geleneksel yapısını yenileyerek çağdaş etkinliklere imza atan Film Yönetmenleri Derneği. Müzik: Bağlama sanatını yaşatma ve gelecek nesillere aktarma çabasıyla Erdal Erzincan Gezici Bağlama Atölyesi. Edebiyat: Orhan Kemal'in mirasını yaşatan ve edebiyat alanında öncü eserlere imza atan Orhan Kemal Roman Armağanı. Doğan Değer Ödülü: Cumhuriyet'in 100. yılında düzenlediği etkinlikler ve kültürel yaşamdaki rolüyle Atatürk Kitaplığı. Onur Ödülü: Kültür-sanat alanındaki 70 yıllık katkıları ve topluma rehberlik eden çalışmalarıyla Doğan Hızlan.
Büyük dönüşüm dönemleri çileler kadar, umutların ve fırsatların da kapısıdır. Önemli olan çileleri azaltan, umutları çoğaltan yolları bulmak... Bir müzenin yaktığı ışık, büyük bir aydınlığa dönüştürülebilir. Hep birlikle iyiye ve güzele inancımızı korur; enerjimizi yoğunlaştırırsak her şey mümkündür…