Çocuksu dahinin olgun hocası
Sınıftaki öğrenciler “Eğer bu çocuksu dahi dizginlenmezse derslerinizi boykot edeceğiz” diye bir dilekçe yazmışlar.” Çünkü bu dahi çocuk birisi sunumunu yaparken yerinden fırlayıp anında müdahale ediyormuş. “Bu hesaplama aşağıdaki şekilde çok daha iyi yapılabilir” deyip tahtaya düşündüğü çözümü yazıyormuş. Sınıftaki öğrenciler de bu davranışlardan bıkmışlar ve bu dilekçeyi yazmışlar. Konu, öyle sıradan bir konu değil, Kuantum mekaniği; dilekçeyi imzalayan öğrenciler de sıradan kişiler değilmiş. Örneğin, dilekçeyi imzalayıp dersin hocasına veren, 1963 yılında fizik dalında Nobel Ödülü alacak olan Maria Göppert. Dilekçeye muhatap olan Hoca, Max Born. Çocuksu dahi de bizim J.Robert Opennhimer.
Prof. Max Born, Göttingen Üniversitesi Fizik Bölümü Başkanı ve Robert’ın tez hocası. Prof. Born, Robert için şöyle yazmış “Büyük bir yetenekti. Bir şekilde üstündü ve bunun farkında idi. Zaman zaman da bu üstünlük utandırıcı seviyede idi ve onun başını belaya sokardı”. Bu dilekçeyi alan Prof. Born J. Oppenheimer ile yüzleşmek istememiş. Dilekçeyi odasında Opennheimer’ın görebileceği bir yere koymuş. Doktora tezi için onunla konuşmaya geldiğinde bir vesile ile odayı terk etmiş. Dilekçeyi görmesini sağlamış. O günden sonra “Çocuksu dahi” çok fazla kesmemiş başkalarının sözünü.
Robert, Harvard ve Cambridge’te kendisini kitaplara gömerek, kütüphanelere kapanarak eğitimini sürdürmüştü. Göttingen’de ise Robert odasından çıkmış, insan arasına karışmış. Kendi dengindeki değerli bilim insanları ile iletişim kurarak onlardan öğrenmeye başlamış.
O yıllarda Cambridge Üniversitesi deneysel (experimental) fiziğin merkezi iken Göttingen Üniversitesi teorik fiziğin merkezi durumundadır. Ve Opennheimer buraya teorik fizikte yaşanacak olan olağanüstü devrimin arifesinde gelmiştir. Fizik Bölümü Başkanı Max Burn, “Kuantum mekaniği” (Quantum mechanics) teriminin isim babasıdır. Weber Heisenberg. Eugene Wigner, Wolfgang Pauli ve Enrico Fermi gibi Nobel Ödülü alacak fizikçilere danışmanlık yapmıştır. Kendisi de 1954 yılında Nobel Fizik Ödülü’nü alacaktır. Öğrencileri tarafından sıcaklığı ve sabrı ile anılan bir hocadır İşte J. Robert Opennheimer da Max Burn denetiminde, onun sevecen kanatları altında doktorasını 2 yıl içinde, 1927 yılında tamamlar.
Araştırmacı Opennheimer
Robert Amerika’ya döndüğünde University of California’nın Berkeley Kampüsünde “Associate professsor “ olarak işe başlamış. Aynı zamanda California Institute of Technology’de de görev almış. Oppenheimer, hem mükemmel bir hoca hem de çok iyi bir araştırmacı olmuş.
Kendisi için bilim adamlarının şöyle yorumları olmuş: Ancak çok az sayıda bilim adamı fiziği bu kadar geniş alanda ve bu denli derin bilebilir. Yeni fikirleri, bir kurutma kağıdı gibi hızla çekip absorbe eden bir beyni var. Kuantum teorisini tek başına Avrupa’dan alarak Amerika’ya getiren kişi.
Opennheimer araştırma yaptığı alanlar: Teorik astronomi (Özellikle genel izafiyet ve nükleer teori ile ilgili), nükleer fizik,spektroskopi ve kuantum alan teorisi, kuantum elektrodinamiğine uzantısı dahil.Çalışmaları, nötron, mezon ve nötron yıldızını da içeren daha sonraki birçok bulguyu öngörmüştür.
Opennheimer, uzun makaleler, uzun hesaplamalar yapmamış.Bunun için sabrının olmadığı söylenir. Ancak her dokunduğu konuda önemli açılımlar yapmış ve ilham vererek, ileriye dönük araştırma kapılarını açmıştır.
Hoca Opennheimer
Berkeley’den fizik alanında doktorasını almış bir kişinin Opennheimer için söyledikleri şöyle: Derse çok iyi hazırlanarak gelirdi. Hazırlanmadan gelen hocalar da olurdu. İyi hazırlanarak gelenler arasında konuya onun kadar hakim kimse de yoktu. Final ya da başka bir sınav vermezdi. Çok sayıda ev ödevi verirdi.Ödevler çok öğretici ve sıradışı olurdu. Ödevleri kendisi değerlendirir ve üstüne notlar düşerdi
Nobel ödüllü Hans Albrecht Bethe, şöyle demiş: Muhtemelen öğretmenliğine kattığı en önemli şey, seçkin zevkiydi. Seçtiği konuların da gösterdiği gibi, önemli sorunların ne olduğunu her zaman bilirdi. En parlak döneminde grubunda yaklaşık sekiz ya da on yüksek lisans öğrencisi ve yaklaşık altı doktora sonrası bursiyer vardı. Bu grupla günde bir kez ofisinde bir araya gelir ve her biriyle öğrencinin araştırma probleminin durumunu tartışırdı. Her şeyle ilgilenirdi ve öğleden sonra da kuantum elektrodinamiği, kozmik ışınlar, elektron çifti üretimi ve/veya nükleer fiziği tartışabilirlerdi.
Sonuç
J. Robert Opennheimer, işte böylesine yetişmiş ve böylesine başarılı seçkin bir bilim adamı idi. Ancak deneysel konularda becerikli değildi. Hep teorik çalışmıştı. Berkeley’deki yönettiği doktora çalışmalarının ötesinde bir yöneticilik deneyimi de yoktu. Ama bu eksik yanlarına rağmen meşhur Manhattan projesinin başına geldi. Ve iki buçuk yıl gibi kısa bir sürede atom bombasını ortaya çıkardı. Hem de her biri kendi başına bir dünya olan, egosu çok yüksek, çok sayıda bilim insanını yöneterek bunu başardı. Önce kahraman oldu, sonra da devletin sillesini yedi. Bunları da gelecek hafta anlatacağım.Macera devam ediyor…
“