‘Altın’da bir bit yeniği var mı?

SELÇUK TURGAY AZAK
Vergi Müfettişi- Ekonomist

Altın değerli bir maden olarak ekonomik kesimler tarafından daima güvenli bir liman olarak görülmüş ve tasarruf aracı olarak kullanılmıştır. Zaman zaman altına yönelik talep artarken zaman zamanda azalmıştır ancak daima belirli kesimler için bir tasarruf ya da servet seçeneği olarak kabul görmüştür. Düşük bir erime noktasına sahip olması, dayanıklı ve kolay şekil alabilir olması, kararmaması, taşınabilir olması ve en önemlisi doğada az bulunması altını değerli yapan ve genel kabul görmesini sağlayan özellikler olarak öne çıkmaktadır.

Bu yazımızda altının değerinde meydana gelen değişimin sebepleri üzerinde duracağız. Üç temel sebep bu noktada ön plana çıkmaktadır. Küresel ekonomik gelişmeler, beklentiler ve para birimlerinin piyasadaki miktarı…

Eğer küresel ya da ulusal makro ekonomik performans olumsuz seyrediyorsa yani üretim, tüketim, yatırım, istihdam yavaşlıyorsa ya da ekonomiye dair beklentiler kötü ise bireyler güvenli bir liman gördükleri altına yönelirler. Örneğin savaş, doğal afet, ekonomik krizler gibi sebepler altına olan talebi artırdığından altının değerinin yani parasal karşılığının artmasına yol açar. Yani altın belirsizliği ve kötümserliği sever. Çünkü hangi ekonomik sistem içerisinde olunursa olunsun altının daima ekonomik bir karşılığı olduğu düşünülür. Diğer taraftan günümüzde alışveriş aracı olarak kullanılan itibari para olarak kabul edilen banknot cinsi paralarda böyle bir durum geçerli değildir. Çünkü itibari paraya para olma özelliğini özgüleyen o ülkenin para otoritesidir yani merkez bankasıdır. Aksi takdirde söz konusu banknot kağıt parçasından farksızdır. Bu özellikleriyle altın kadar güven duyulan bir tasarruf enstrümanı olmayabilir. Örneğin 1 nci Dünya Savaşı sonrası Alman ekonomisi savaş atmosferinden o kadar olumsuz etkilenmiştir ki ekonomide hiperenflasyon ortaya çıkmış ve 1923 yılında 50 Trilyon Mark değerinde banknotlar dolaşıma sürülmüştür.

Altının değerinin artmasının diğer sebebi de, 1971 yılında fiili olarak, 1973 yılında ise resmi olarak ortadan kalkan Bretton Woods sistemi sonrasında ülkelerin ulusal para birimlerinin piyasadaki miktarlarını altın karşılığı olmadan münferiden belirleyebilmesidir. Bu kapsamda ülkelerin para otoriteleri makro ekonomik hedefleri doğrultusunda para politikaları uygulayarak piyasadaki para miktarını değiştirebilmektedirler. Eğer bir ekonomide genişletici para politikası uygulanırsa o ekonomide para bollaşacak ve bu sebeple doğada miktarı neredeyse sabit olan altının bedeli o para karşılığı, yani fiyatı artacaktır. Diğer taraftan eğer bir ekonomide sıkılaştırıcı para politikası uygulanırsa o ekonomide para miktarı azalacak ve bu sebeple altının bedeli o para karşılığı, yani fiyatı düşecektir. Çünkü iktisatta bilinen en eski kurallardan ikisi şu şekildedir. Az olan kıymetli, bol olan değersizdir.

Günümüze geldiğimizde ise altın altının ons fiyatı, geçen hafta işlem gününde 1614 dolar seviyesine kadar gerileyerek yaklaşık 2,5 yılın dip seviyesini görürken; sonrasında yönünü hafif yukarı çevirdi. Altının dolar cinsinden fiyatının düşmesinin sebebi FED’in uyguladığı sıkılaştırıcı politikadan ödün vermeyeceğine dair piyasaya sinyaller göndermesidir. Sıkı para politikası ile piyasadaki dolar miktarı azaldığından altının dolar cinsinden fiyatı düşmekte yani doların altın karşısında değeri artmaktadır.

Sonuç olarak altın dünya ekonomisinde uzun dönemden beri önemli bir ekonomik değer olarak kabul görmeye devam etmektedir ve altının değerindeki seyir ekonomik görünüm ve ekonomik performans hakkında da fikir vermektedir.

Tüm yazılarını göster