Bu isimle filmler çekildi, romanlar yazıldı. Bunların içinde en önemlisi 1925 yılında ABD’de Charlie Chaplin tarafından çekilen The Gold Rush (Altına Hücum) filmi. Filmin başkarakter oyuncusu da yine Charlie Chaplin’di. Filmi internette bulup izlemeniz mümkün.
Ülkemizde de son yıllarda âdeta bir altına hücum olgusu yaşanmakta. Türkiye’de halkın tamamı olmasa da (çünkü halkın bir kısmı ancak karnını doyurabilecek kadar gelire sahip) epey bir kısmı tasarrufunun tamamını ya da bir kısmını altın olarak tutmakta. Halkın altın sevgisi manevi değil, maddi gerekçelere dayanıyor. Dertleri tasarruflarından reel getiri elde etmek. Haksız da değiller. Altın fiyatlarındaki artış enflasyon oranının üzerinde seyredince doğal olarak altına talep arttı. 2019 sonrası uygulanan negatif faiz politikası ile para talebi ikamesini hızlandırdı.
Altın talebindeki artış altın ithalatını doğal olarak artırdı. Altın ithalatındaki artış ise cari açığı daha da yukarıya çekti. TCMB tarafından hazırlanan ödemeler bilançosu verilerine göre AKP iktidarı döneminde birkaç yıl hariç altın talebi hep yüksek oldu. Hatta 2020 yılında parasal olmayan net altın ihracatı (altın ihracatı eksi altın ithalatı, ithalat ihracattan yüksek olduğu için net altın ihracatı da eksi değer almakta) cari açığın yüzde 70’ine kadar ulaştı. Son iki yıl bu talep daha da güçlendi. Çünkü enflasyon oranı yükseldi. 2022 yılında parasal olmayan net altın ihracatı 19 milyar 397 milyon dolar, 2023 yılının ilk yedi ayında da 17 milyar 715 milyar dolar oldu.
TL değer yitirirken cari açığın düşmemesinin altında, temelde iki neden yatmakta. Bunlardan birisi petrol ve doğalgaz ithalatı diğeri de altın ithalatı. Yıllardır bitmeyen yapısal önlemlere rağmen cari açığın bir türlü kabul edilebilir düzeye inmemesinin nedeni de yine bu iki değişkene dayanmakta.
Türkiye bu noktaya kendiliğinden gelmedi. Son yirmi yıldır başta inşaat olmak üzere dış ticarete konu olmayan sektörlere yapılan yatırımlar, kredi genişlemesi ve kamunun izlediği harcama politikası nedeni ile artan bütçe açıkları ülke ekonomisini döviz kuru ve enflasyon cenderesinin içine soktu. Ekonominin bu cendereden kurtulması elbette mümkün. Ancak önce bunu istemek sonra da bu istek doğrultusunda iktisat politikalarının uygulanması gerektirmekte. Buna yönelik ışık ise henüz ortalıkta gözükmemekte.
Okuma Önerisi: Semih Akçomak, Ahlaksız Büyüme.