2008 krizinden sonra olduğu gibi Mart 2020 döneminden sonra da aynı söylemleri duyduk. Fed para basıyordu ve bu kez altın 3000 dolar, hayır hayır 5000 dolar olacaktı. Covid krizi öncesinde altın 1710 dolardan işlem görüyordu, şu anda ise 1780 dolardan geçiyor. O günlerde Fed bilançosu 4.3 trilyon dolar seviyesinde bulunuyordu. Şu anda ise 7.5 trilyon dolara ulaşmış durumda. Yani 3.2 trilyon dolar bilanço artışına karşın 70 dolarlık altın fiyat artışı. Ancak konuyu Fed ile sınırlı tutmak da doğru olmayabilir. Zira sadece Fed “para basmıyor”, ECB, BOJ, PBOC vs de aynı yolun yolcusu. O halde gelin Altın fiyatlarını 4 büyük merkez bankası bilançosu ile karşılaştıralım.
Altın 2011 yılında zirve yaptığında dört merkez bankasının bilanço büyüklüğü 12.5 trilyon dolar civarında. Altın 2011 zirvesine yeniden ulaşıp altına gerilediğinde ise 28 trilyon dolar seviyesine ulaşmışlar. Kısacası altın yükselirken Fed para basıyor söylemleri doğru gibi görünürken merkez bankalarının para politikalarını değiştirmediği ve enflasyonun da kafasını kaldırdığı bir ortamda düşen altın bu söylemin ne kadar havada durduğunu gösteriyor. O halde işin doğrusu nedir? Merkez bankalarının yaptığı alımlar reel faizleri aşağıya çekiyor. Dolayısı ile altının en önemli rakiplerinden bir tanesi devre dışı kalıyor. Ancak içinden geçtiğimiz dönemde oluğu gibi ekonomiye yönelik beklentilerin olumluya döndüğü ve nominal getirilerin de artmaya başladığı bir anda altın üzerinde aşağı yönlü baskılar artıyor.
İkinci bir nokta ise altının enflasyonist dönemlerde veya enflasyon beklentilerinin arttığı dönemlerde gösterdiği performans. Varlık alımlarının başladığı 2010’lu yıllardan bu yana enflasyon ve hatta hiper-enflasyon beklentileri olduğu inkar edilemez. Hayal aleminde değil de finans piyasalarında bu beklentiye yönelik pozisyon alanlar bu 10 yıl içinde ciddi zarar etmiş durumdalar. Ancak daha önemli bir nokta var. Altın hisse senedi piyasalarının performansı ile karşılaştırıldığı da çok daha zayıf bir artış (bakınız üstteki satırlar) göstermiş durumda. TL bazında bakıldığında kur değer yitirdiği için yükseliyor illüzyonu yaratan altın dolar bazında rakiplerine oranla çok zayıf. Dolayısı ile enflasyon beklentilerinin arttığı bir noktada altın hisseler ile karşılaştırıldığında aynı yönde ancak daha zayıf hareket edecekse portföylere katkısı da çok anlamlı olmayacak demektir. Şu anda bu sorunun da fiyatlar üzerinde etkisini görüyoruz. Ve son olarak “nesillerin algısı” diyebileceğimiz dijital paranın daha net söylersem Bitcoin’in rekabeti altını hırpalıyor. Eski nesiller için kuyumcuya giderek altın almak, bunu kasaya kilitlemek ve zamanı geldiğinde kasayı açıp yeniden kuyumcuya gitmek son derece makul bir strateji olabilir. X ve Z kuşağı için ise anlaşılmaz bir çaba. Dolayısı ile Bitcoin alternatifinin artık kurumsal yatırımcılar tarafından bile kabul edildiği bir ortamda altın yatırımcısı henüz niteliksel olarak azalmasa da niceliksel olarak güç kaybediyor.
Peki bundan sonra ne olabilir? 2011 yılında altın zirve yaptığı sırada yükselişe geçen enflasyon beklentileri Fed’in strateji değiştirmesine neden olan bir dinamikti. Bu kez Fed yükselişe seyirci kalacak ve reel faizler çok artmayacak. Şayet bu beklenti gerçekleşirse yeniden 2000 dolarak doğru bir yükseliş yıl içinde mümkün olacaktır. Ancak altın tutma nedenini para basma fantezilerinden ziyade artan borç ve karşı taraf riski kaynaklı olmalı. Zira bir noktada borcuna sadakat göstermeyecek pek çok aktörle karşı karşıya kalmamız kaçınılmaz görünüyor.