Altın rezervleri neden artıyor?

AYDIN ÖNCEL

Ekonomist

Birinci Dünya Savaşı’nda yer alan ülkelerin kamu maliyesinin çökmesi sonucunda meydana gelen enflasyon artışıyla para arzı ve altın miktarı arasındaki orantısızlıklar da ortaya çıktı.

Yetersiz altın miktarı, savaş tazminatları ve ülkelerin savaş kredilerinin geri ödemelerine dönük taleplerin yarattığı korku ve panik, altına olan talebi patlattı. Artan bu talep karşısında mal ve hizmet fiyatlarında yaşanan hızlı düşüşler, üreticilerin iflaslarına neden oldu. Özellikle, mevduat sahiplerinin paralarını çekmeye başlaması da banka kapanmalarını beraberinde getirdi. FED, 1920’lerden itibaren faiz oranlarını artırarak, 1929’da hisse senetlerinde batışlara neden oldu. Ayrıca, 1930 başlarında ortaya çıkan deflasyona yeterince cevap veremeyerek, buhranı tetikledi. “Büyük Buhran”ın etkileri İkinci Dünya Savaşı’na kadar sürdü…

SULAR HİÇ SOĞUMADI!

İkinci Dünya Savaşı sonrasından başlayarak Sovyetler Birliği’nin dağılışına kadar devam eden “soğuk savaş” yıllarında Orta Doğu’da sular hiç soğumadı! Bu coğrafyada hemen hemen her ülkede savaşlar çıkarıldı, haritalar değiştirildi. Yüzyılı aşkın süregelen İsrail- Filistin çatışması, İsrail’in, Filistin halkına karşı orantısız güç kullanmasıyla bir soykırıma dönüştü! İran sınırları içinde Hamas lideri Haniye’ye yapılan suikast ve son olarak Hizbullah lideri Nasrallah’ın, gerçekleştirilen hava saldırısı sonucu öldürülmesinin hemen ertesinde Lübnan’a karşı kara harekâtına başlanması, İran’ın da ateş çemberinin içine çekilmesine neden oldu! Yaşanan bu insanlık krizine, piyasalar doğası gereği tepki vermekte gecikmedi!

Dünya genelinde sert dalgalanmalar yaşanırken, petrol fiyatları düşüş eğiliminden dönerek, yönünü yukarı çevirdi! Eylül ayı başlarında 68 dolar seviyelerine kadar düşen Brent petrol, aynı gün içinde 75 dolar seviyelerinden işlem görmeye başladı! Endişe endeksi (VIX) yüzde 25 kadar yükseldi. Borsalar devre keserken, hisse senetlerinde taban seviyelere kadar düşüşler gözlendi! Altın ise 25 yıllık yükseliş eğiliminde emin adımlarla yoluna devam etti… Bu anlık gelişmeler, dünya ekonomisinin ne kadar kırılgan olduğunu bir kez daha gözler önüne serdi!

GRAFİKLERİN DİLİ

1929’da başlayan ve 1930’lu yıllarda devam eden “Büyük Buhran” öncesinde olduğu gibi, yaşadığımız süreçte de büyük dalganın habercisi birçok olay ardı ardına yaşanmaya başladı… Hafta içindeki gelişmeler adeta geleceğin tanıtımı gibiydi…

Ons altın fiyatlarının, 1999 yılında gördüğü 252 dolarlık dip seviyelerinden, an itibarıyla 2700 dolar sınırına dayandığını gösteren grafik-1’deki eğilim, asla hafife alınacak türden değil! Altın fiyatlarının bu denli yükselmesinin başlıca nedenleri arasında, hiç kuşku yok ki, merkez bankalarının rezervlerini artırmaya yönelik alımlarda bulunması geliyor.

Dünya Altın Konseyi (WGC), 2023’ten, “tarihin en büyük ikinci altın alımı yapılan yılı” olarak bahsederken bir anlamda yaklaşmakta olan fırtına öncesi hazırlığı ifade etmiştir. Son yıllarda artan jeopolitik ve finansal riskler karşısında merkez bankalarının altın rezervlerini artırmaya yönelik girişimleri elbette ki yersiz bir çaba değildir. Merkez bankalarının talebinde şimdilik bir azalma olmadığı gibi, grafik-2’deki, “son on yıl içinde en çok rezerv arttıran beş ülke” arasında Türkiye’nin de yer alması, ayrıca dikkat çeken bir gelişmedir!

Ekonomiler, bir yanda sert esen savaş rüzgârlarından korunmaya çalışırken diğer yanda neo-liberal para politikaları nedeniyle ortaya çıkarılan yüksek enflasyon ve faiz sarmalından kurtulma uğraşı veriyorlar. Bunlar yetmezmiş gibi, aynı ekonomiler yine aynı politikalarla ve yine ABD öncülüğünde bu defa faiz indirimlerine hazırlanıyor. Sürekli olarak tekrarlanan bu tutarsız para politikalarının ortaya çıkaracağı dezenflasyon ve hatta deflasyon süreci ise üreticiler için zorlu bir dönemin başlayacağını işaret ediyor!

“Büyük Buhran” döneminde meydana gelen deflasyon; yüksek faiz oranlarından borçlanan ve yüksek enflasyon ortamında oluşan fiyatlardan maliyet yapan üreticilerin iflası sonucunu doğurmuştu. Bugünün piyasaları ise eldeki rakam ve grafiklerle doğruladığı son gelişmelerin, geçmişle bir hayli örtüştüğünü gördüğünde, reaksiyon göstererek, tedirginlik yaşıyor. Güvenli limanlara sığınıyor!

YABANCILAŞAN İNSAN

İnsan ve emek ilişkisinin, kapitalizm tarafından sürekli olarak dışlanması sonucunda meydana gelen yabancılaşma, sadece emeği değil sermayeyi de içine aldı. Geldiğimiz noktada, kendisiyle tümüyle yabancılaşan bu insanlar, üretim ve tüketim arasındaki dengeleri bir türlü kuramadı. Sadece para politikaları üzerinden hareket ederek belli bir zaman dilimini atlatmış olsa da geçmişte yuvarlandığı uçurumun eşiğine sürüklenmekten kurtulamadı. Tarih, Marx’ın; “Kapitalist üretimin en büyük engeli, sermayenin ta kendisidir.” tezini bir kez daha doğruladı! Sistem, kendi tasfiye sürecini hızlandırdı! Ve az gelişmiş ekonomilerin bu virajı kazasız almalarını da neredeyse imkânsız hale getirdi! Görünen o ki, başardı!..

Kaynaklar:

21. Yüzyıl Para Politikaları – Ben S. Bernanke

Çeviri: Deniz Kılınç,

SCALA YAYINCILIK-DESTEKBANK

Türkiye Asya Stratejik Araştırmalar Merkezi (tasam.org)

Tüm yazılarını göster