Av. Prof. Dr. iur. Mehmet KÖKSAL
Alman Tedarik Zincirlerinde Şirketlerin Özen Yükümlülüğü Hakkında Kanunu (LkSG veya Kanun olarak anılacaktır) 16 Temmuz 2021’de kabul edildi ve 1 Ocak 2023’te yürürlüğe girecektir. Bu kanun her ne kadar Almanya’da yayınlanmış ve uygulanacak kanun olsa da, sonuçları Türkiye’de Türk şirketleri üzerinde de doğacak ve Türk şirketlerinin bu kanuna uymamaları halinde, Almanya ile iş yapamaz hale gelmeleri bile söz konusu olacaktır.
Kanunun amacı, Alman şirketlerinin gittikçe yoğunlaşan uluslararası ticaretleri sırasında insan hakları ve çevre konusunda dünya düzeyinde duyarlı olmalarını sağlamaktır. Bu amaçla çıkarılmış başka bir yasal düzenleme örneği yoktur.
“Her ne olursa olsun mal üretip satmak” yerini, “sosyal pazar ekonomisi ilkeleri ışığında çalışanların evrensel haklarını gözeterek ve çevreye zarar vermeden üretip satmaya” bırakacaktır.
AB’de de aynı konuda taslak çalışmaları tamamlanmış bir direktif çalışması da vardır. Direktifin amaçladığı hedefler özellikle şunlardır:
- Değer yaratmadan kaynaklı insan hakları ve çevre riskleri ve etkilerini azaltmak amacıyla uygulamaları ve risk yönetimini şirket stratejilerine entegre etmek üzere şirket yönetim uygulamalarının iyileştirilmesi;
- İç pazarda özen yükümlülüğünün parçalanmasının önüne geçilmesi ve beklenilebilir davranış ve sorumluluk açısından hukuki güvenlik yaratılması;
- Olumsuz etkilerden dolayı şirketlerin sorumluluklarının artırılması ve işletme davranış sorumluluğu konusunda mevcut ve planlanan AB inisiyatifleri çerçevesinde şirketlerin yükümlülüklerinin tutarlı kalmasının sağlanması;
- Şirketlerin davranışlarının etkisi sebebiyle insan hakları ve çevresel etkiye maruz kalanlara hukuki yollara erişimin iyileştirilmesi;
- (Bu direktif, şirket proseslerine konsantre olduğu ve değer yaratma zincirleri hakkında geçerli olduğu için yatay bir enstrüman olduğundan), mevcut ve yürürlükte olan, sürdürülebilirliğin belirli zorlukları ile ilgili veya özellikle AB içerisindeki belirli sektörlerle doğrudan ilişkili diğer tedbirleri tamamlanmasıdır.
Kanunun temel taşı özen kavramı ve özen yükümlülüğüdür. Kanuna göre özen yükümlülüğü, şirketlerin, kendi tedarik zincirlerinde insan haklarına yönelik veya çevresel riskleri önlemek, en aza indirmek veya insan hakları ihlallerini veya çevresel yükümlülükleri sona erdirmek amacıyla, kanunda belirtilen insan haklarına ve çevreye yönelik yükümlülüklerdir. Direktif buna bir de iklim değişikliği ve yeşil mutabakatı katmaktadır. Direktife göre özen yükümlüğünü doğuran haller, zarar verici çevresel etki”, “insan hakları üzerinde zarar verici etkiler” ve “ağır zarar verici etkiler” olarak tanımlanmıştır.
Kanun ve direktif anlamında özen yükümlülüğünün kapsadığını özel haller şunlardır:
- Risk yönetiminin tesis edilmesi,
- Şirket içi yetki alanlarının tespit edilmesi,
- Risk analizlerinin düzenli olarak yapılması,
- Temel ilkeler bildirgesinin hazırlanması,
- Kendi alanları içine ve tedarikçilerde önleyici tedbirlerin alınması,
- İyileştirici tedbirlerin alınması,
- Etkin bir şikâyet yolunun oluşturulması,
- Ara tedarikçilerden kaynaklanan risklere yönelik özen yükümlülüğünün uygulanması,
- Belgelendirme ve raporlama ve
- Sözleşmelerde gerekli düzenlemelerin ve eklemelerin yapılması.
Kanunun kapsamına hangi şirketlerin dahil olduğu hususu, kanun m. 1 hükmünde açıkça düzenlenmiştir. Buna göre; bu kanun hükümleri hukuki şekline bakılmaksızın,
Cümle 1 numara 1’e bakılmaksızın, bu kanun, hukuki şekli ne olursa olsun;
Ocak 2024 tarihinden itibaren asgari işçi sayısı şartı olarak belirlenen eşik değer 1.000 işçi olacaktır.
Avrupa Birliği Direktifi, ise sorumlu şirketleri daha geniş kapsamda düzenlemekte ve sadece Avrupa Birliği içerisindeki yerleşik şirketleri değil, Avrupa Birliği üye ülkelerle ticaret yapan Birlik dışı ülkelerdeki şirketleri de kapsam içine almaktadır. Buna göre (Direktif m. 2):
iii) Nereden elde edildiklerine bakılmaksızın mineral hammaddelerin kazanımı (petrol, doğalgaz, taşkömürü, linyit, metal ve metal cevherleri ve diğer tüm ametal mineraller ve taş ocağı ürünleri dahil olmak üzere), temel metal maddelerinin, diğer metal olmayan mineral ürünler ve metal ürünlerinin üretimi (makine ve ekipmanları hariç olmak üzere) yine mineral hammaddelerin mineral ana ve ara ürünlerinin toptan ticareti (metaller, metal cevherleri, inşaat malzemeleri, yanıcı maddeler, kimyasallar ve diğer ara ürünler dahil olmak üzere).
şirketler bu Direktife uymak zorunda kalacaklardır. Üstelik Avrupa Birliği dışı üçüncü ülkede kurulu bu şirketler bakımından çalışan işçi sayısının önemi yoktur. Sadece net ciroya bakılmaktadır.
Direktif çerçevesinde bu eşik değerler hesap edilirken kısmi çalışanlar tam çalışmaya oranla hesaba dahil edileceklerdir. Ödünç işçiler ise normal çalışanlarla eşdeğer olarak hesaba katılacaklardır.
1 Ocak 2023’te yürürlüğe girecek olan kanun, tedarik zincirine dahil olan şirketlerin de bu yükümlülükleri yerine getirip getirmediği Alman şirketler tarafından denetleneceğini düzenlemektedir. Kanun doğrudan tedarikçi ve dolaylı veya ara tedarikçileri bu denetimin kapsamına almaktadır.
Doğrudan tedarikçi, kendisine iş görülen şirketin ürününün imalatı veya ilgili hizmetin sağlanması ve bu hizmetten faydalanılması için tedarik faaliyeti gerekli olan malların teslimi veya hizmetlerin sağlanmasına ilişkin bir sözleşmenin tarafıdır.
Dolaylı veya ara tedarikçi ise, doğrudan tedarikçi olmayan ve şirketin ürününün imalatı veya ilgili hizmetin sağlanması ve bu hizmetten faydalanılması için üretim faaliyetine katılımı gerekli olan bir şirkettir. Bu anlamda üretim ve satış faaliyetinin her aşamasında dahil olan tedarikçiler ile onların tedarikçilerinin sözü geçen yükümlülükler ve denetimler bakımından sürece dahil olduğunu kabul etmek gerekmektedir.
Bu anlamda büyük görev ilgili şirketlere düşüyor olsa da Türk tedarikçilerin 1 Ocak 2023’e kadar yapmaları gereken hazırlıkları şöyle sıralayabiliriz:
Zaman daralmaktadır. Ödevler çok ve kapsamlıdır. Bunun için bir an evvel harekete geçmek gerekmektedir.