Almanya Türkiye için kritik öneme sahip birkaç ülkeden biri. Belki de listenin ilk sırasında yer alıyor. Türkiye'nin en büyük ticaret partneri. İhracatımızda da ithalatımızda da ilk sıralarda. Turizmde de önemli bir kaynak. Türkiye’de Alman sermayeli birçok şirket faaliyet gösteriyor. Ayrıca bu ülkede yaşayan 2,5 milyonun üzerindeki vatandaşımız ve milyarlarca dolarlık Türk yatırımı da dikkate alındığında Almanya bizim için özel bir ülke haline geliyor.
Türkiye için böylesi kritik öneme sahip Almanya’da kritik bir yasal düzenleme 1 Ocak’ta yürürlüğe girecek. Alman meclisinin geçen yıl kabul ettiği “Tedarik Zinciri Yasası” kapsamı itibariyle etkisini Türkiye gibi Almanya ile yoğun ticaret yapan tüm ülkelerde hissettirecek.
Buna göre, en az 3 bin çalışanı olan Alman şirketler tedarik zincirlerinde yani mal ve hizmet aldıkları şirketlerdeki insan hakları, çocuk işçiliği, iklim ve doğal kaynaklar konusunda sorumlu olacak. Gereğini yerine getirmeyen, yani tedarikçilerinde “insan hakları ihlallerine ve çevre ihlallerine“ karşı önlemler almayanlara yıllık satışlarının yüzde 2’sine varan oranlarda ceza var. Diğer birçok ülkeye örnek olacak bu yasa, 2024’ten itibaren çalışan sayısı en az 1.000 olan şirketlere de uygulanacak. Yasa tedarik zincirinin aşamalarında insan haklarının ve çevrenin korunmasını öngörüyor ve bu yönde iyileştirici adımların atılması için zorluyor. Etkilemeye çalıştığı hedef Almanya değil, dünya. Alman şirketlerle iş yapan firmaları kapsama alıyor.
Kurumsal ilişkiler danışmanlık şirketi Corpera’nın kıdemli danışmanlarından Mihriban Demir ve Mehmet Çakmak’ın konuyla ilgili kaleme aldıkları bir çalışma var. Konuyu oldukça detaylı anlatıp, Türk şirketlerine etkilere bakmışlar. “Bu yasadan sonra Almanya’ya ihracat yapan, mal tedariki sağlayan, ortaklıklar geliştiren şirketlerin bu iş ilişkilerini sürdürebilmeleri için uluslararası çevresel ve sosyal standartlara uyum sağlaması gerekliliği ortaya çıktı” diyen Corpera danışmanları Türk şirketlerini de doğrudan ilgilendiren bu standartların neler olduğuna ve gerekli iyileştirmeleri yapmak için nelerin hayata geçirilmesi gerektiğine bakmışlar.
Bu yasa ile ithalat yapan Alman şirketlerinin, dünyanın neresinde faaliyet gösteriyor olursa olsun tedarikçilerinin çevresel, sosyal ve yönetimsel (ESG) konulardaki faaliyetlerinin de sorumluluğunu almaları gerekecek. Corpera danışmaları, ilk basamak tedarikçilerinden başlayarak öncelikle ele alması gereken konuları şöyle sırlamışlar:
- Çocuk İşçi Çalıştırma: İstihdam yaşının 15’ten az olmamasını öngören istihdam yeri hukukuna göre, zorunlu eğitimin sona erdiği yaşın altındaki bir çocuğun çalıştırılmasının yasaklanması, 18 yaş altındaki çocuklar için en kötü biçimlerdeki (çocukların alım satımı, borç karşılığı çalıştırılması, çocukların fuhuşta kullanılması, doğası veya gerçekleştirildiği koşullar itibariyle çocukların sağlık, güvenlik veya ahlaki gelişimleri açısından zararlı olan işler) çocuk işçiliğinin yasaklanması
- Zorla Çalıştırma: Herhangi bir kişinin ceza tehdidi altında ve borç köleliği veya insan kaçakçılığı gibi sebeplerle bu kişinin tam isteği olmadan mecbur edildiği tüm iş ve hizmetler
- Çalışan Hakları: İşyeri ortamında, özellikle aşırı ekonomik veya cinsel sömürü ve aşağılama yoluyla, her türlü köleliğin, köle benzeri uygulamaların, serfliğin veya diğer tahakküm veya baskı biçimlerinin yasaklanması, işçilerin özgürce sendika kurabileceği veya sendikaya üye olabileceği sendikal özgürlüğe uymama yasağı, ulusal ve etnik köken, sosyal köken, sağlık durumu, engellilik, cinsel yönelim, yaş, cinsiyet, siyasi görüş, din veya dünya görüşü gibi sebeplerle ayrımcılık yasağı vb.
- Şikayet Mekanizması ve Yönetimi: Kişilerin bir şirketin kendi faaliyet alanındaki veya doğrudan bir tedarikçisindeki ekonomik faaliyeti aracılığıyla ortaya çıkan insan hakları ve çevre konusundaki risk ve ihlalleri ihbar edebilmesini sağlayan bir şikayet prosedürünün oluşturulması, uygulanması ve sonuçların düzenli olarak denetlenmesi
- İş Sağlığı ve Güvenliği: İş kazası veya işle ilgili sağlık tehlikelerinin ortaya çıkması halinde, yürürlükteki istihdam yeri hukuku kapsamında geçerli olan iş güvenliği yükümlülüklerine riayet etmeme yasağı
Corpera danışmanlarının da dediği gibi “Sürdürülebilirlik uzun yıllardır ve giderek artan bir önemle dünyanın gündeminde. Çevre, sosyal ve ekonomik boyutlarıyla ele alınan sürdürülebilirliğin her alanda hayata geçirilmesi için ise devletler, iş dünyası ve bireyler olmak üzere her düzeyde aktörün iş birliği gerekiyor. Bu aktörlerden iş dünyası, özellikle de sürdürülebilir finans alanındaki gelişmeler sayesinde sürdürülebilirlik konusunda kayda değer bir yol aldı. Şimdi ise şirketler, sürdürülebilirliği yalnızca kendi operasyonları kapsamında değil, tedarik zincirlerini de kapsayacak şekilde ele alma noktasındalar.“
Almanya’ya mal satanlar ne yapmalı?
Başta Almanya olmak üzere AB ülkeleriyle ihracat, tedarikçi ve iş ortaklığı ilişkisi içerisindeki şirketlerin önünde uyum için kısa bir dönem bulunuyor. Bu tedarikçilerin yasada belirtilen konularla uyumlu politika ve prosedürler hazırlamaları, uygulamaya geçirmeleri, temel sosyal ve çevresel standartlara uyumlu bir kurum kültürü oluşturmaları, denetimlerle uygunluk tespiti yapmaları ve tüm süreçlerini raporlamaları gerekecek.
Bunları yapmayanların Almanya ile iş yapmaları zorlaşıyor. Ancak başarılı olan şirketlerin sürdürülebilirlik ve ESG’yi iş yapış kültürünün merkezine alarak sosyal ve çevresel standartlara uyum konusunda yapacağı çalışmalar sonunda elde edeceği birçok kazanım var. Bu yönüyle yasa şirketlerimiz için bir tehdit olmanın yanı sıra aynı zamanda fırsat olarak da görülmeli. Birçok Asyalı tedarikçi yasa ile öngörülen koşulları sağlamaktan uzak durumdalar. Asya’dan sağlanan bazı malların gümrük birliği içinde olunan Türkiye’den tedarik edilmesi Alman firmalar için daha kolay ve düşük maliyetli bir yol olabilir.
Demir ve Çakmak’ın raporlarında dedikleri gibi “Bu yasal düzenlemeler sonrasında yasal düzenlemelere uyum sağlamak, kamuoyunun hassasiyetlerine yanıt vermek için Türk şirketlerinin hızla harekete geçmesi ve gerekli uygunluk kriterlerini ivedilikle karşılayacak adımları atması gerekiyor. Bu adımları atan şirketler, büyük bir rekabet avantajı yakalayacak ve uluslararası ticaret içerisinde her zaman yer bulacaktır.”