Avrupa’nın en büyük çiğ süt üreticisi Almanya, hayvancılıkta büyük bir dönüşümün eşiğinde. Aile işletmeleri yaşlanan nüfus nedeniyle kapanırken, şirketler piyasada güçleniyor. Uzmanlara ve çiftçilere göre hayvancılıkta “ya büyüyeceksiniz ya da yok olacaksınız” noktasına gelindi.
Almanya Dışişleri Bakanlığı’nın daveti ile gittiğimiz Berlin’de Federal Tarım ve Gıda Bakanlığı, kooperatif yöneticileri ve çiftçilerle yaptığımız görüşmelerde özellikle hayvancılıkta ülkenin bir yol ayrımına geldiğini ve köklü bir değişimin arifesinde olduğu ifade edildi. Hayvan refahı, iklim krizi ve yeni mevzuat uygulamaları ile hayvancılık yapanlar büyük bir baskı altında. Sadece üreticiler değil, ortağı oldukları kooperatifler de baskı altında.
Üreticilerin nasıl bir baskı altında olduğunu ve yaşanan değişimi anlatan çok somut bir örnek var. Berlin yakınlarında Oranienburg’a bağlı Höhenland’ta ziyaret ettiğimiz Agrargenossenschaft Höhe eGTarım Kooperatifi yakın zamanda süt üretiminden çekilmek zorunda kalmış. Kooperatif Yönetim Kurulu Üyesi ve Bitkisel Üretim Başkanı Enrico Richter yaşadıklarını bazen üzülerek bazen öfkeyle şöyle anlattı: “Kooperatif olarak biz hem bitkisel üretim yapıyoruz hem de süt üretiyorduk. Bu sene başına kadar 47 yıl boyunca süt üretimimiz vardı. Toplam 500 sağmal ineğimiz ve 1000 hayvanımız vardı. Burada suni tohumlama yapıyorduk. Çiftlikte sürekli 1000 hayvan bulunuyordu. Arazi olarak ise toplam 2 bin 300 hektar arazimiz var. Bu arazilerin 1000 hektarlık bölümünde mısır, buraya özgü kanola (kolza),burçak, yonca gibi ürünler yetiştiriyoruz. Aslında 2016’ya kadar şekerpancarı üretimimizde vardı. O yıla kadar pancar kotası vardı. Doğu Almanya’da şeker pancarını işleyecek fabrika olmadığı için üretimi bıraktık. Geçen hafta süt sağdığımız inekleri başka bir yere taşıdık, sattık ve süt üretiminden tamamen çekildik. Neden çekildik? 1974 yılından bu yana teknolojimizi yenilememiştik. Tüm ekipmanların yenilenmesi gerekiyordu. Toplamda 10 milyon Euro yatırım gerekiyordu. Bu parayı sütçülükten, çiftçilikten kazanmamız mümkün değil. Ayrıca tarım politikalarında etkin olan Yeşiller Partisi’nin politikaları bize umut vermediği için, gelecekte hayvancılığın çok daha zor olacağını gördüğümüz için süt üretiminden tamamen çekildik. Kolay bir karar değildi. Çünkü 35 çalışanımız var. Sadece bizim değil onların da hayatını olumsuz etkileyecek. Biz daha az çalışanla bitkisel üretime devam edeceğiz.”
Almanya genelinde 130 süt kooperatifi var. Her kooperatif kendi bölgesindeki sütü topluyor. Mandırada işleyerek piyasaya sunuyor. Ziyaret ettiğimiz Höhe Kooperatifi 33 üyeli. Üyelerden sadece 10’u etkin çalışıyor. Diğerleri emekli. Kooperatifin gelirlerinin yüzde 30’u tasarruf fonuna ayrılıyor. Kalan yüzde 70’i yönetim ve denetim kurulu kararı ile nasıl dağıtılacağı belirleniyor. Yüzde 20’si iştirak fonuna ayrılır, yüzde 30’u temettü olarak dağıtılıyor. Kalanı da yine tasarrufa ekleniyor. Bu konuda kararı tamamen yönetim kurulu ve denetim kurulu veriyor. Temettü dağıtıldığı sürece sorun yaşanmıyor. Kooperatifin işlediği 2 bin 300 hektarlık arazinin bir bölümü üyelerden kiralanan alanlar. Genellikle uzun vadeli kiralanıyor.
Kooperatife üye olmanın şartlarından birisi kurucu üye olmak. Kurucular kooperatifin doğal üyesi. Doğrudan iş anlaşması, sözleşme yapılması ile kooperatife üye olunabiliyor. Tarlalarınızı kooperatife kiralayarak üye olabiliyorsunuz. Kooperatifin satılması için 33 üyenin kongrede yüzde 70’inin oy çoğunluğu ile kabul edilmesi gerekiyor. Bu nedenle tüzükle aslında kooperatifin geleceği teminat altına alınıyor. Yatırım amaçlı üye olmak isteyenler kabul edilmiyor. Süt üretiminden çekilme kararı üyelerin yüzde 92’sinin kabul ve 8 üyenin çekimser oyu ile alınmış. Enrico Rihter, bu kararın kolay alınmadığını ve ağlayanların olduğunu belirterek “her şeye rağmen şeffaf bir satış oldu. Bu satışın olmasındaki bir faktör ortaklarımızın işini sürdürecek genç kuşağın olmaması. Bu hayvancılıkta en büyük tehlike.” dedi.
Üretici ne kadar süt üretimi varsa sabit bir sözleşmeyle belli bir bölümünü veya tamamını kooperatiflere verme yükümlülüğü var. Kooperatifin de sütü alma yükümlülüğü var. Çiğ süt fiyatı üretim yapanlar tarafından değil kooperatif, mandıra tarafından belirleniyor. Bu nedenle önceden fiyat belirleme yok. Kooperatif mandıraları aldığı sütün miktarı, kalitesine göre fiyat belirliyor. Süt üreten çiftçilerin dörtte üçü aynı zamanda Kooperatif üyesi mandıradan elde edilen kardan pay alıyor. Aslında üreticiler sütü bir anlamda kendi kendilerine satmış oluyor. Bu nedenle fiyat konusu çok sorun olmuyor.
Almanya genelinde 130 süt kooperatifi var. Mandıra kooperatifleri olarak adlandırılıyorlar. Verimlilik ön planda. Kooperatif sayısının az olması birleşmelerden kaynaklanıyor. Genelde her bölgede bir kooperatif var. Genellikle küçük işletmelerin olduğu yerde kooperatifler var. Kooperatifler süt satın almak isteyen sanayiciye de süt satıyor. Üreticinin kendi başına süt satması için kooperatif üyesi olmaması gerekiyor. Kooperatife bağlı olmayan süt üreticileri var. Çok büyük işletmeler piyasaya süt satıyor. Devlet tarafından kooperatiflere sağlanan bir destek yok. İhtiyaçtan daha fazla süt piyasaya girdiğinde fiyatlar düşüyor. Üretici süt üretimini arttırmak istiyor ama talep aynı oranda artmayınca 2015’te olduğu gibi fiyatlar çok sert düşüyor ve krize neden oluyor.
Federal Tarım ve Gıda Bakanlığı Hayvansal Ürünler Pazar Bölümü Uzmanı Dr. Nils Jensen, aile tipi işletmelerin kooperatifçiliğe çok yatkın olduğunu ancak çiftliği sürdürecek biri olmadığı zaman işletme önce küçülüyor, sonra yok oluyor. Küçük aile işletmeleri mevzuat kurallarını yerine getirmede de çok zorlandığına dikkat çeken Jensen şu bilgileri verdi: “Genel politikamız her işletmenin ayakta kalmasını sağlamaktır. Kırsalda refahı sağlayan bu işletmeler. Tüketici de genel olarak küçük aile işletmelerinin olmasını istiyor. Büyüklerin hayvan refahına ve çevreye dikkat etmediklerini düşünüyorlar. Üretilen fazla süt kamu tarafından alınıyor. Avrupa Komisyonu tarafından belirlenen fiyat üzerinden alınıyor. Birlik üyesi her ülkede resmi bir kurum var. Piyasa regülasyonunu yapar. Aynı uygulama domuz eti için de var. Sığır etinde süt piyasasına göre çok daha büyük bir liberalleşme var. Ette fiyat serbest piyasada belirleniyor. Üretici eti ne zaman piyasaya vereceğine kendisi karar veriyor.
Et konusunda kooperatif hiç yok. Genel olarak dünya fiyatlarına bağımlılık var.”
Et tüketiminin düşmesi ve pandeminin etkisi ile et üretimi yapan işletmelerden bazılarının kapandığını hatırlatan Jensen: “Almanya’da son 15 yılda kendi kendine yeterlilik yüzde 170’lerden yüzde 90’a düştü. Mevcut hayvan sayısında gerileme var. Sığır yetiştiren işletmeler 2017’den beri değişmedi. Toplam 50 bin işletme var. Domuz eti konusunda istikrar var” dedi.