Almanya Büyükelçisi Jürgen Schulz EKONOMİ için yazdı
G20 Zirvesi, yılın en büyük siyasi etkinliklerinden biri olarak bu hafta sonu gerçekleşecek. Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Federal Şansölye Scholz'un yanı sıra ABD Başkanı Biden da zirveye katılacak. Liderler, en önemli küresel konulardan bazıları hakkında görüş alışverişinde bulunacaklar. Gündemin üst sıralarında iklim ve sürdürülebilirlik konuları da bulunacak ki, Hindistan bunları başkanlık döneminin merkezi konuları olarak tanımlamıştır. Zira bu konularda acilen harekete geçilmesi gerekmektedir.
Paris Anlaşması ile dünya devletlerinin neredeyse tamamı - Almanya ve Türkiye de dâhil - küresel ısınmayı 1,5°C ile sınırlama taahhüdünde bulundular. Ancak kalan süre son derece kısa. Küresel emisyonların 2025 yılında zirveye ulaştığı takdirde ancak hedefimizi gerçekleştirebiliriz.
Almanya, yasalarla 2045 yılına kadar karbon nötr olma yükümlülüğünü üstlendi - 1990 yılından bu yana Almanya sera gazı emisyonlarını %40 oranında azalttı. Türkiye de net hedefler belirledi ve 2053 yılına kadar karbon nötr olmayı hedefliyor. Ancak hedeflerimize ulaşmak için dünya çapında emisyon azaltımı ve iklim değişikliğinin etkilerini hafifletme konusunda daha fazla gayret ve somut önlemlere ihtiyaç vardır. Bu etkileri gittikçe daha fazla hissetmekteyiz. Şu anki küresel sıcaklık dalgası da bunu göstermektedir. Bu ve geçen yaz Türkiye ve Almanya´da da meydana gelen orman yangınlarında binlerce hektar arazi tahrip edildi. Aynı zamanda her iki ülkede de ciddi zarara yol açan sel felaketleri yaşandı.
Özellikle G20'nin bir parçası olarak, özel bir sorumluluğumuz bulunmaktadır. G20 ülkeleri, dünya çapındaki çevre ve iklim zararlarının en büyük kısmını oluşturuyorlar. Birlikte, dünya sera gazı emisyonlarının yaklaşık %80'inden sorumlular. Aynı zamanda en büyük ekonomilere sahip ülkeler olarak diğerlerinden daha fazla değişim sağlama gücüne sahipler. Bu nedenle zirvede birlikte net bir mesaj vermemiz önemlidir.
Bu, özellikle yenilenebilir enerji kaynaklarının genişletilmesini daha hızlı bir şekilde ilerletmemiz ve küresel olarak 2050'ye kadar iklim nötr olmayı hedeflememiz gerektiği anlamına gelmektedir. Almanya, ortak G20 hedefleri kapsamında özellikle yenilenebilir enerji için 2030'a kadar 9,4 Terawatt´lık hedefi, enerji verimliliğinin iki katına çıkarılmasını ve fosil enerji kaynaklarından kesin bir çıkışı desteklemektedir. Güçlü ulusal iklim koruma katkıları olmadan bunu başaramayız.
Rusya'nın Ukrayna'ya yönelik saldırısı, yenilenebilir enerjilerin hızla genişletilmesinin ve fosil enerji kaynaklarının kullanımından vazgeçilmesinin enerji güvenliğimizin sağlanması açısından merkezi bir öneme sahip olduğunu göstermektedir. Ve ekonomik açıdan da daha fazla iklim koruma faydalıdır. İklim değişikliğinin maliyetleri giderek artmakta. Aynı zamanda rüzgâr ve güneş enerjisi gibi yenilenebilir enerji kaynaklarından elde edilen elektriğin, fosil enerjiden elde edilen elektrikle rekabet edebilir bir fiyata sahip olduğu ve hatta çoğu zaman daha kârlı ve uzun vadede doğru bir yatırım olduğu bir gerçektir.
İklim krizinden çıkış yolu ancak birlikte başarılabilir. Almanya ve Türkiye'nin iklim koruma konusundaki yakın işbirliği bu nedenle önemli bir önceliktir. Almanya-Türkiye Enerji Ortaklığı çerçevesinde, geleceğe yönelik enerji sistemlerimizi kuruyoruz, örneğin yeşil hidrojen sağlama konusundaki ortak çalışmalarımızla. Ayrıca, Almanya son yıllarda Türkiye'deki iklim koruma ve uyum önlemlerini 450 milyon Euro'dan fazla krediyle destekledi. Bu destek sayesinde Türkiye'de 21 güneş enerjisi santrali, 7 rüzgâr enerjisi parkı ve 2 jeotermal enerji santrali kurulabildi.